Osmanlı Devleti’nin, bürokratların şaşılacak temkinliliğine rağmen üç kıtaya yayılması hakkında ne söylenebilir?
Osmanlı devlet adamları, hele de 1402 Ankara Harbi sonrasında, şaşılacak derecede temkinlidir. Bu doğrudur. Ama temkin ve tedbir devlet adamı olmanın asli vasfıdır. Onlara rağmen değil, bu sayede üç kıtaya yayılabilmiştir. Mehter takımının iki ileri bir geri diye alaya alınan yürüyüşü bunun alametidir.

Fetihlerin çoğu, bazı şahin padişahlar ile onlara eşlik eden bazı şahin devlet adamları sebebiyle oldu. Mesela Uzun Hasan üzerine gitmekte kararlı olan Sultan Fatih’i, Mahmud Paşa bir kaleye yönlendirip duruyordu. Padişah’ın “Paşa, ben kalecik almaya gelmedim. Bana düşmanımı buluver” dediği rivayet olunur. Padişahların ufkuna kimse yetişemez. Ama onların ufukları ile realite/eldeki imkanlar arasında muvazene kurmak işi de devlet adamlarının maharetidir. Doğru vezir bunun için vardır. Hayat tehlikeler ile doludur. Sultan II. Mehmed, İstanbul’un fethinden üç sene sonra ve daha siyasi kariyerinin başında, Belgrad önlerinde az kalsın ya öldürülecekti ya da düşmana esir düşüyordu. Memleketlerini, oğulları arasında pay edip, biteviye aynı hatayı tekrarlıyor sanılan Türk hükümdarları, aslında koca koca memleketleri idareden aciz kaldıkları için bunu yapıyorlardı. Çünki teknolojinin olmadığı bir devirde, geniş memleketlere sahip olmak iş yükünü arttırmaktı.


3 Aralık 2023 Pazar
Alakalı Başlıklar