Biat kültürü
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA!

Tahta çıkışın tescillendiği biat merasiminde, saray çavuşları hep bir ağızdan “Padişahım çok yaşa! Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var!” diye alkış tutarlar.
28 Ocak 2019 Pazartesi
28.01.2019

Biat kültürü lafı çok kullanılır ama, biatın ne olduğunu çokları bilmez. Biat, bir kimsenin hükümranlığını kabul ve ona sadık kalacağına söz vermek demektir. Alış-veriş akdine benzer bir şekilde, ellerini o kişinin elinin üzerine koyarak söz verilir. Eskiden her akid el sıkarak tamamlanırdı. Siyaset sahasına sadakat yemini olarak sonradan girmiştir.

Asr-ı saadette, Medineli müslümanlar Resul aleyhisselâma Akabe’de biat etmişlerdi. Hudeybiye’de sahabilerin, “Ölmek var, dönmek yok” şeklindeki Biat-i Rıdvan’ı, Kur’an-ı kerimde övülür. Bu hatıranın devamı olarak Hazret-i Ebu Bekr halife seçilirken, Hazret-i Ömer ondan elini açmasını istemiş ve tutarak biat etmişti.

Biat, halkın kendini idare salahiyetini, bu işi yürütebilecek güçlü bir başkasına devretmesinin sembolüdür. Bundan sonra bir hükümdar tahta çıkınca, muayyen bir topluluğun kendisine biat etmesi âdet oldu. Hükümdar, yerine geçecek veliahd için de böyle biat alırdı.


Sultan II. Mehmed'e biat merasimi (Seyyid Lokman - Hünername)

Azamet alameti

Biat, hükümdar ile teb’ası arasında, şer’î esaslara riayet edeceğine dair bir sözleşme mahiyetinde idi. Evvelce klişe birkaç söz söylenen basit bir yemin merasimi iken, Abbasî halifeleri zamanında çok ehemmiyet kazanmış; nutukların söylendiği, şiirlerin okunduğu tantanalı bir merasime dönüşmüştür.

İslâm hukuk tarihinde, hükümdarın saltanatının sabit olması ve hükmünün geçmesi için biat şarttır. Sembolik bile olsa hükümdarlar buna ehemmiyet vermişlerdir. Halifeliğin aynı aileden şahıslara geçtiği devirlerde; hatta Osmanlılarda bir veraset usulünün tesis edildiği XVII. asırdan sonra bile biat merasimleri aynı ihtimamla devam ettirilmiştir.

Padişah, ister önceki padişahın tayiniyle, ister bey ve âlimlerin seçimiyle, isterse zorla başa geçsin, aynı gün orada hazır bulunan vezir, kumandan ve ulemâ tarafından kendisine biat edilir. Devletin azametini gösteren bu hâdise, Osmanlı protokolündeki en mühim ve ihtişamlı merasimlerden birisidir.

İlk biat

Ertuğrul Gazi’nin ölümü üzerine Osman Gazi’ye boy beyleri ve âhî denilen lonca reisleri biat ettiler. Bu münasebetle eski Türk örflerini hatırlatır bir merasim icra edildi. Fevkalade hallerde biat için merasim yapılamayacağı tabiidir. Kosova Harbi’nde Sultan Murad’ın şehadeti üzerine vezir ve kumandanlar hemen otağ-ı hümayunda Şehzâde Bayezid’e biat ettiler. Sultan II. Selim’e babasının cenazesini karşıladığı Belgrad’da biat edildi.

Sultan III. Ahmed bir isyan üzerine tahttan indirilince, yeğeni ve veliahdi Şehzade Mahmud'u çağırıp biat ederek dairesine çekildi. Sultan III. Selim de tahttan indirildiğinde, yeğeni veliahd Şehzâde Mustafa’nın yanına gidip ilk biat eden olmuştur.

Bir padişahın ölümü veya hal’i üzerine veliahd aslında otomatik olarak padişah sayılır. Veliahd yoksa, vezirlerin, ulemanın, kumandanların tercih ettiği şehzâde padişah yapılır. Aslında inşaî (kurucu) biat, bunların seçmesidir.

Bir şehzâde kılıç zoruyla gelip tahta otursa, o da padişah sayılır. Bunların hepsinde devir teslim muamelesinin tamamlanması için sembolik de olsa biate ihtiyaç duyulur. Bu, aslında bir seçim değil; sadakat (bağlılık) biatidir.

Sultan Vahîdeddin'e biat - Osmanlı Devleti'ndeki son hakiki biat merasimidir.

Altın kaplama taht

Merasimde, vezirlerle şeyhülislâm ve ileri gelen devlet ricaline tezkereler (davetiye) yollanır. Daha küçük memurlara ise tezkere gönderilmez; çavuşlar ve çuhadarlar tarafından davet olunur. Davetliler divanî libas (üniforma) ile iştirak ederler. Padişah, Hırka-ı Saadet dairesini ziyaret ederek başına Yusufî kavuk ve kapaniçe denen mücevherli ve büyük yakalı kürk giyer.

Biat merasimi Topkapı Sarayı’nda icra olunur. Altın kaplama saltanat tahtı, sarayın üçüncü kapısı olan Bâbüssaade önüne çıkarılır. Padişah gelirken çavuşlar alkış tutar; yani “Padişahım çok yaşa! Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var!” diye hep bir ağızdan bağırır. Sultan Vahîdeddin, bir Cuma selâmlığında, mabeynci Ömer Yaver Paşa’ya “Mağrur olacak taraf kalmadı. Şunları susturun. Acemâne tafralara lüzum yok” dediğinden, bu âdeti tatil ettiği anlaşılıyor.

Padişah tahta oturduktan sonra evvelâ, ilmiye sınıfından olup peygamber soyundan gelenleri temsil eden nakibüleşraf gelip padişahı etekleyerek bir dua eder. Sonra ferve-i beyzâ (beyaz kürk) ve örfî kavuk ile şeyhülislâm biat eder. Ardından vezirler, ulema, kumandanlar ve diğer ileri gelen devlet adamları sırayla önüne gelip padişaha biat ederler. Bu vesileyle davetlilere hil’atler (kaftanlar) ihsan olunur.

Biat merasiminden sonra toplar atılarak keyfiyetin ilanı; memurlara terfi verilmesi ve yeniçerilere cülûs bahşişi dağıtılması âdettir. Ayrıca padişahın kılıç kuşanma merasimi vardır ki, Avrupa hükümdarlarının taç giymesine muadildir.

Bu merasimlerde Padişah tahtta oturur; ancak mühim kimselere kalkardı.Yeni padişah herkesi tanımayacağından, teşrifatçı, kulağına eğilerek “Hareket-i hümayun, padişahım çok yaşa” der, padişah ayağa kalkılacak birisi olduğunu anlardı. “İstirahat-ı hümayun, padişahım çok yaşa” deyince, otururdu. Burada ise yeni padişah âdet hilafına herkesin biatını ayakta almış; merasim müddetince bando çalmıştır.

Bu biat merasiminin ardından yine âdet mucibince önceki padişahın cenaze merasimi icra edilmiş, yine âdet hilafına bu merasime yeni padişah da sonuna kadar iştirak etmiştir. Halbuki evvelce padişahlar, vefat eden padişahın sadece cenaze namazında bulunurdu.


Son Halife Abdülmecid Efendi'ye biat

Saçak öpmeyenler

Biat ederken eskiden el tutulurdu. Zamanla etek öpme bunun yerine geçmiştir. Eski elbiselerin yeni müsait olduğu için, padişah iki kolunun yenlerini tahtın iki tarafına salıverir; hâzirun bunları öperdi.  Moda değişip de elbiselerden yen kalkınca, saçak öpme usulü geldi. Tahtın üzerine büyük kadife bir pûşide (örtü) örtülür. Bunun sırmalı saçağını saray müşiri (mesela Gazi Osman Paşa) elinde tutar; gelen, bu saçağı öperdi. Bayramlaşmada da bu âdet vardı.

Meşrutiyet’ten sonra Ahmed Rıza ve emsali bazı mebuslar, saçak öpmeyi haysiyetlerine yediremediler; tahtın önünde başlarıyla selam verip geçtiler. Padişah olgunluk gösterip meseleyi büyütmedi. Ama bu hareketlerini herkes kınadı. Hatta Rıza Tevfik yıllar sonra işgal devrinde yazdığı meşhur şiirinde, “Saçak öpmeyenler secde ettiler/Âsi bir zâbitin pis külahına” mısralarıyla bu günleri hatırlatmıştır.

Sultan Aziz’in hal’i üzerine tahta çıkan Sultan V. Murad’a şimdi İstanbul Üniversitesi binası olan Bâb-ı Seraskerî’de alelacele biat edilmişti. Sultan Reşad’a biat da aynı yerde olmuş; ama saraya dönüşte tantanalı bir alay tertiplenmişti. Sultan Reşad’a biat olunurken, sarıklı mebuslardan bazısı padişahın elini tutmak suretiyle eski usulde biat etmekten kendilerini alamamışlardı.

Erken davrandı

Merasimde en evvel, nakibüleşrafın biatinden bereket umulurdu. Sultan Aziz’in cülûsunda, kendisi de seyyid olan esbak şeyhülislâm Sadeddin Efendi evvela biat etmek istemişse de, nakibüleşraf Tahsin Efendi önce davranıp biat etmişti. Tahsin Efendi’nin bir gözü âmâ idi. Bazısı bundan şom mânâ çıkardı; biatın hayır getirmeyeceğini düşündü. Zira Hazret-i Ali’ye ilk biat eden Hazret-i Talha, çolak idi. Hazret-i Ali’nin başına gelen elim hâdiseleri o zaman buna bağlayanlar olmuştu. Sultan Aziz şehid edilince bunlar da, biz demiştik, dediler. Halbuki İslâmiyette uğursuzluk yoktur.