HOLODOMOR: BİR HALK AÇLIKLA NASIL HİZAYA GETİRİLİR?

Çeşitli nehirlerin suladığı dümdüz arazilerden müteşekkil, iklimi mutedil Ukrayna, dünyanın tahıl ambarlarından biri olarak bilinir. Ama yakın tarihin en dehşetli açlığı da yine bu bereketli mıntıkada cereyan etmiştir.
21 Mart 2016 Pazartesi
21.03.2016

Ruslardan farklı bir Slav kavminin yaşadığı ve tarihte uzun zaman istiklâlini muhafaza eden Ukrayna, XVII. asırda Rus hâkimiyetine girdi. Burada XIX. asırda milli bir uyanış yaşandı. Ukrayna dili, kültürü ve tarihi, okumuşlar tarafından ön plana çıkarıldı.  Ukrayna, Bolşevik ihtilâline mukavemet etmiş; çar taraftarı Beyaz Ordu, burada kendisine destek bulmuştur. Milliyetçiler, Sovyetler Birliği’ne katılmayarak, Polonya ve Avusturya hâkimiyetindeki Batı Ukrayna ile birleşip müstakil bir Ukrayna kurmak istediler. Ama Kızıl Ordu bunları ezdi. 1923’ten itibaren Ukrayna’da Sovyet hâkimiyeti tam olarak kuruldu. Ancak bütün bunlar komünistlerin gücünü tüketti. Artık ideolojilerini dünyaya kabul ettirmek iddiasından vazgeçerek, XX.asrın kâbusu olan Stalinizm’i meydana getirdiler.

Âleme ibret!

1924’te iktidara gelen Stalin, siyasî muhaliflerini temizledikten sonra, Ukrayna mukavemetinin üzerine gitti. İktisadî ve sosyal hayatı sıkı kontrol altına alıp merkezileştirdi. Ukrayna dili konuşmak yasaklandı. 1929’da ziraatin kolektifleştirilmesi için kanun çıkarıldı. Burada tarlalar devletleştiriliyor; köylüler, kendi eski topraklarında, devletin işçisi hâline getiriliyordu. Komünistler, ilk zamanlarda bereketli hususi çiftliklerin bu hâliyle devamına göz yummuştu. Ama iç savaş zamanında Ukrayna köylülerinden yüz bulamayınca, bu çiftlikleri rejim için bir tehdit olarak gördüler. Binlerce komünist memur, merkezden bu işi yerleştirmek üzere köylere gönderildi. Öteden beri güçlü bir mülkiyet telakkisi altında yaşayan Ukrayna halkı, bu politikaya karşı çıktı. Bilhassa Don nehri civarında bu mukavemet üst seviyede idi.

İstihsalin düşmesi üzerine, Moskova, kendilerini besleyen birinci kaynak olan Ukrayna’yı daha sıkı baskı altına aldı. 1932 hasadı iyi gitmeyince, hükümet, köylüleri suçladı ve eksik kısmı vergi olarak asker zoruyla aldı. Halk, hayvanlarını kesip yiyerek ayakta kalmaya çalıştı. Ama hayvanlar olmayınca, yeni hasad yapılamadı. Halka bir tane bile bırakmadan, buğdayına el konulan Ukrayna, dehşetli bir kıtlığa sahne oldu. Hergün binlerce insan açlıktan ve buna bağlı hastalıklardan öldü. İşte 1932-1933 arasında Ukrayna’nın Kuban mıntıkasında suni olarak tertiplenen bu kıtlık ve buna bağlı 8 milyon kişinin açlıktan ölmesi hâdisesi, Ukrayna lisanında açlıktan öldürmek manasına ‘holodomor’ adıyla bilinir. Sadece Ukrayna değil, Sovyetler Birliği’nin Kafkasya, Kazakistan gibi diğer mıntıkaları da zarara uğradı. Bu sebeple Naziler, Ukrayna’yı işgal ettiklerinde yerli halkın desteğini gördüler. Fakat Naziler de çiftliklerin kolektifliğini sürdürmek istedi. Böylece Rusya aç kalacak ve yenilecekti. Ukraynalılar bu sefer Nazilere de milisler kurarak direndi.


Neticenin böyle olacağı belli iken, zamanın idarecileri, tedbir almaktan kaçındı. Kıtlığın, diğerleri için bir gözdağı olmasını istedi. Halkın açlıktan en çok kırıldığı 1932’de 1,7 milyon ton; 1933’te de 1,84 milyon ton buğday ülke dışına çıkarıldı. Yiyecek satışı yasaklandı. Yiyecek bulmak ümidiyle kaçmak isteyenler, engellendi veya vuruldu. Ukrayna’ya seyahatler, resmî izne bağlandı. Stalin’in mutemet adamı Postiçev, sistemi oturtmak üzere fevkalade salahiyetlerle Ukrayna’ya yollandı. Bütün bu olup bitenler, dünya amme efkârından da ustaca gizlendi.

Stalin’in hem muhaliflerini ezme faaliyetleri, hem de Ukrayna’daki politikası sebebiyle ölenlerin/öldürülenlerin sayısı 15 ile 20 milyon arasında verilmektedir. Böylece insanların canı pahasına, beş yıllık ekonomik planını tatbike muvaffak oldu. Stalin, bu kıtlık ve katliâmı da Ukraynalı milliyetçileri ve yabancı devletleri suçlayarak siyasî bir kazanca dönüştürdü. Bir yandan da milyonlarca insanın öleceğini bildiği halde, Ukrayna’daki zahireye el koyarken, Ukraynalıların, Varşova’dan aldıkları emir gereği kendilerini bilerek aç bıraktıklarını iddia etti. Ukrayna’daki açlıktan bahseden herkes, Alman ajanı olmakla suçlandı. Moskova muhalifleri, otomatik olarak ‘faşist’ damgası yemeye başladı. Ama bütün bunlar, Stalin’in Polonya’yı yutmak adına 1939’da Nazilerle el sıkışmasına mani olmadı. Rusya’nın tarihte görmediği bir terör düzeni artık köklü bir şekilde sistemleştirilmişti. II. Cihan Harbi sırasında Kırım ve Kafkasya Müslümanlarının yük vagonlarına doldurulup doğuya sürülmesi ve yolda binlercesinin ölümü de Stalin’in sabıkasına kayıtlıdır.



Soykırım mı? Yalan mı?

Avrupa’da hiç bir ülke Ukrayna kadar sömürgeleştirilmeye maruz kalmamıştır. 1933-1945 arası en çok ölü veren ülke de Ukrayna’dır. 1990’da Ukrayna istiklâlini elde ettikten sonra, facialar yavaş yavaş gündeme getirildi. BM, 2003’de bir beyanname neşrederek 70.yılında holodomoru bir milli trajedi olarak dile getirdi. Aralarında ABD’nin de bulunduğu 26 kadar devlet holodomoru soykırım olarak tanıdı. 28.XI.2006’da Ukrayna parlamentosu holodomoru kınayan bir kanun çıkarttı. Buna dair vesikalar KGB arşivlerinden bulunup neşredilmeye başlandı. Her Kasım ayının son cumartesi holodomor kurbanlarını anma günü olarak tayin edildi. Bitter Harvest filmi o günleri güzel tasvir eder.

Yüksek rütbeli bir Sovyet bürokratı iken Amerika’ya kaçan Ukraynalı Victor Kravchenko, 1950 yılında I Choose Liberty adıyla neşrettiği ve anti-komünist edebiyatın şaheseri sıfatıyla sayısız lisana, bu arada Hürriyeti Seçtim adıyla Türkçe’ye de tercüme olunan hatıralarında bu holodomor hâdisesini çok iyi anlatır. Bununla beraber solcu bazı yazarlar, holodomorun “Sovyet muvaffakiyetini küçümsemek isteyen” Nazilerin ve anti-komünist Ukraynalıların bir yalan propagandasından ibaret olduğunu; ABD tarafından da dünyaya servis edildiğini; işin aslının mıntıkada zaman zaman yaşanan basit bir kıtlıktan ibaret bulunduğunu iddia etmektedir.

 

Stalin


Kravçenko