Dünyaya açılan pencere
GAZETELERİN HİKÂYESİ

Gazeteler, son birkaç asırdır cemiyette mühim yer tutuyor. Sosyal ve politik hayatı tanzim ediyor. “Gazetelerin diline düşmek” öteden beri hemen herkesin kullandığı bir endişe tabiri olmuştur.
18 Ocak 2016 Pazartesi
18.01.2016

Gazeteler, son birkaç asırdır cemiyette mühim yer tutuyor. Sosyal ve politik hayatı tanzim ediyor. “Gazetelerin diline düşmek” öteden beri hemen herkesin kullandığı bir endişe tabiri olmuştur.

 

İnsanlığın gazete ile tanışması Roma’da oldu. Günlük haberleri yazan Actia Diurna, meteor düşüşünden gladyatör dövüşlerine kadar her şeyden bahseden el yazması bir gazetedir. Çin’de VII. asırda memurlar arasında dağıtılan bir saray gazetesi vardı. 1563’de Osmanlı-Venedik savaş cephesinden haber veren Fogli d’Avvisi, 1 gazetta’ya satılırdı. Gazete ismi de bu metal paradan kalmıştır. Gerçek manada haber ve ilan veren ilk gazete, Holanda’nın ticaret merkezi Anvers’de 1603’de çıktı: Nieuwe Tijdinghen. İngilizleri iş abarttı; 1650’de 300’e yakın gazete vardı. Haber yanında eğlence, sanat haberleri için de mecmualar çıkmaya başladı. Fransa, Almanya ve ABD de bu furyadan geri kalmadı. Morning Post, The Times, The Observer asırlarca ömür sürdü. Gazete, insanların vazgeçemediği bir alışkanlık olduğu kadar; sosyal ve politik hayatı da tanzime başladı. Bu sebeple hükümetler, gazetelerden çekinir;  üzerlerinde olabildiğince baskı ve sansür kurmaya çalışırdı.

Hükümetlerin korkulu rüyası

Osmanlı ülkesindeki ilk gazete, 1795’de İstanbul’daki Fransız sefiri Verniac’ın çıkardığı Bulletin des Nouvelles sayılır. Bunu başka Fransızca gazeteler takip etti. Yunan İsyanı sırasında (1821) İzmir’de Fransız tüccarın çıkardığı gazeteler, hükümet için beklenmedik bir destek meydana getirdi. İlk Türkçe gazete Mısır’da 1828’de çıktı: Vakâyî-i Mısriyye [Mısır Hâdiseleri]. İstanbul’da 1831’de hükümetin çıkardığı Takvim-i Vakâyî’de, resmî ilan ve mevzuattan başka, iç ve dış haberler, resmî ilanlar da objektif şekilde yer alırdı. Türkçe, Arapça, Farsça, Fransızca, Rumca, Ermenice ve Bulgarca nüshaları da vardı.

Bir şahsa ait ilk gazete imtiyazı William Churchill adlı bir İngilize verildi. 1840’da daha ziyade siyasî ve ekonomik haberler veren Cerîde-i Havâdis’i neşretti.  Bundan itibaren büyük şehirlerde çeşitli lisanlarda gazete çıktı. Mesela İstanbul’da 2 Türkçe gazeteye mukabil, gayrı müslim halkın lisanında 16 gazete çıkardı. Kırım Harbi (1854), gazetelerin ne kadar ehemmiyetli olduğunu gösterdi.



Agâh Efendi ve Tercüman-ı Ahvâl

Agâh Efendi’nin 1860’da neşrettiği Tercüman-ı Ahvâl, bir müslümanın çıkarttığı ilk gazetedir. Haftada iki gün çıkardı. Tirajı 24 bindi. Fransa ve Mısır’a kaçan hükümet aleyhtarı Jön Türkler onlarca gazete neşrederek fikirlerini yaymaya çalıştılar. 1864’de çıkarılan Basın Kanunu ve 1876 anayasası, basın hürriyetini Avrupa’daki misalleri gibi deklare etti. Buna rağmen 1878’den itibaren sansür heyetleri kurularak, dine, umumi ahlâk ve âdâba aykırı, cemiyeti korkutucu haberler neşredilmesi yasaklandı. Ardından mecmua, kitap ve matbaalar da kontrolün altına sokuldu.

Buna rağmen Sultan Hamid devri, çok gazetenin neşredildiği ve okuyucu sayısının arttığı bir devirdir. 1867-1878 arasında sadece İstanbul’da 113 gazete ve mecmua çıkmıştır. 500 binlik şehirde tirajı 30 bine varan gazeteler vardır. Gazeteler, siyasî muhalefet yerine, halkı aydınlatmayı ve okuma alışkanlığı arttırmayı vazife edinmiştir. Tefrika romanlar, şiirler, kültürel yazılar, mizah yazıları, seyahat notları artmıştır. Padişah, merkezî kontrolü geniş sahaya yayacağını düşündüğü gazetelerin, köylere kadar ulaşmasını istemektedir.

Gazete merakı

1900’de Osmanlı ülkesindeki ecnebi gazeteler 100 bin nüshayı geçmiştir. Bunun 20 bin nüshasını bizzat burada Levantenlerce basılanlar teşkil eder. Çoğunda olabildiğince serbest yazılar neşredildiği için, Osmanlı entelektüelleri tarafından da okunur; böylece İstanbul dünyadan haberdar olurdu.

Araplardan başka, başta Rum, Ermeni, Yahudi ve Bulgar olmak üzere gayrı müslim vatandaşların da kendi dillerinde çok sayıda umumi ve mahalli gazete ve mecmuaları vardı. 1908’de imtiyaz alan 726 gazete ve mecmuadan 109’u Rumca idi. 1908-1914 arası 399 Arapça gazete ve mecmua çıkmıştır. İstanbul gazetelerinin taşrada temini zor olduğundan, hemen her vilâyette ciddi mahallî gazeteler çıkardı.

 

Osmanlı Devleti'nde neşredilen Rumca (solda) ve Fransızca bir gazete (ortada). Takvim-i Vekâyi (sağda)

23 Temmuz 1908’de Meşrutiyet ilan edilince, ertesi günü gazeteciler toplanıp, müsveddeleri sansüre vermeme kararı aldı. Gazeteler böylece basıldı. 24 Temmuz sonradan gazeteciler bayramı kabul edilmiştir. 1908’de İstanbul’da 353 gazete ve mecmua neşredildi. Sadece İkdam gazetesinin tirajı 40 bin idi.

Maamafih İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin sansürü, Sultan Hamid devrini aratınca, her yerden muhalefet sesleri yükseldi. Bu devirde ilk defa siyasî fikir ayrılıkları gazetelere de aksetti.  Bunun üzerine İttihatçılar, muhalif gazetecileri öldürtmeye başladı. 1908-1914 arası sadece İstanbul gazetelerinin günlük tirajı 100 binin epeyce üzerindeydi.  1928’de ise İstanbul ve Ankara gazetelerinin tirajı 19.700’dür. Bu, Osmanlı devrinden daha düşük bir seviye idi. Bunda harf inkılâbının da rolü olmuştur.