RUSLARIN KORKULU RÜYASI ŞEYH ŞÂMİL

İki metreyi aşan boyu, atletik yapısı, metâneti, ilmî kudreti, hitâbeti ve sarsılmaz inancıyla tanındı. Şeyh Şâmil’in teşkilâtlandırdığı mücâhidler, Rus birliklerinin korkulu rüyâsı oldu. Kafkasya’daki şanlı direniş bütün dünyada duyuldu.
28 Eylül 2015 Pazartesi
28.09.2015

İki metreyi aşan boyu, atletik yapısı, metâneti, ilmî kudreti, hitâbeti ve sarsılmaz inancıyla tanındı. Şeyh Şâmil’in teşkilâtlandırdığı mücâhidler, Rus birliklerinin korkulu rüyâsı oldu. Kafkasya’daki şanlı direniş bütün dünyada duyuldu.

Karadeniz ile Hazar Denizi arası, Kafkasya ve Dağıstan diye bilinir. Beyaz ırkın dünyaya buradan yayıldığı rivayet olunur. Bugün bile onlarca ırk ve yüzlerce lehçenin yaşadığı bu dağlık mıntıkada, sert kabileler asırlarca hürriyet içinde yaşadılar. Kafkasya ve Dağıstan’a İslâmiyet iki koldan girdi. Kafkasya’da yaşayan Gürcü, Laz ve Çerkesler, Osmanlı Türkleri vesilesiyle müslüman oldu. Dağıstan ise İslâmiyet ile çok daha evvel, bu dinin doğuşunun daha ilk asırlarında Arap tacirler vasıtasıyla tanışmıştı. Havalide İslâm kültürü iyiden iyiye yerleşmişti.


      Şeyh Şâmil
Zamanla Rusya ile İran arasında sıkışan Kafkasya ve Dağıstan, Türklere yakınlaştı. Rusların, Kırım Hanlığını ilhakı (1793) üzerine, Kafkasya, İstanbul himayesine girdi. Ancak emperyal Rus emellerine mukavemet edemeyen Kafkasya müslümanları Çerkes ve Abhazlar, 1864’den itibaren kitle hâlinde Anadolu’ya hicret etti.

     İmam Mansur

Dağıstan’ın Türklerle münasebeti daha eskidir. XVI. asırda Dağıstan bir ara Osmanlı eyaleti oldu. Sonra İran eline geçti. 1747’den itibaren Ruslar tarafından işgal edildi. Ancak Dağıstan halkının mukavemeti sürdü. 1819’da General Yermolof kumandasındaki Rus ordusu tarafından sindirildi. 1830’da Dağıstan kabileleri Ruslara cihad ilan etti. Bu cihadın başında efsane isim Şeyh Şâmil vardı. Daha evvel Çeçen İmamı Mansur, Osmanlıların yardımına güvenerek Ruslara isyan bayrağı açmış; ancak kendi iç meselelerinden başını kaldıramayan Osmanlılar yardım edemeyince, bu isyan 1791’de Ruslar tarafından bastırılmıştı.


     Gimri, Şeyh Şâmil'in köyü (bugün)

1797’de dünyaya gelen Şeyh Şâmil, dindar bir Avar çocuğudur. Avarlar, VI.asırda Orta Asya’dan Elbe Vadisi ve Alp Dağları’na kadar uzanan imparatorluk kurmuş bir Türk topluluğu idi. İstanbul’u bile kuşatmış; atlarıyla Boğaz’ı geçmişlerdi. 805’den sonra Germen hücumları sebebiyle tarihten silinmiş; parçalanan Avar grupları Doğu Avrupa ve Balkanlara dağılıp kısa zamanda Hıristiyanlaşarak ve dillerini unutarak yerli halk içinde eridi. Bir kısmı da Dağıstan’a yerleşti. Dillerini kaybederek Kafkasya’nın mahallî dillerinden Lezgice konuşmaya başlamış; bilahare de Müslüman olmuşlardı.

 
      Dağıstan mücahidleri

İşte böyle bir tarih yazmış ırka mensubiyeti, Şeyh Şâmil’in ilerideki parlak hayatının habercisi gibidir. İdealistliği, daha gençliğinde kendisini gösteriyordu. Sık hastalandığı için, isim değiştirmenin faydalı olacağına dair halk inanışına göre, Ali olan ismi Şâmil’e çevrildi. Köyünde ananevi dini tahsil gördükten sonra, tasavvuf ile tanıştı. Cemaleddin Gazikumukî adında bir Nakşibendi şeyhinden feyz aldı. Kızıyla evlendi. Sonra onun hocası meşhur şeyh Halid Bağdadi hazretleri ile tanışmak üzere Şam’a gitti. Dinî ilimlerde ileri bir mertebe kazandı.

Memleketine dönünce, çocukluk arkadaşı Gâzi Muhammed’in işgalci Ruslara karşı başlattığı mücâdeleye iştirak etti. Gâzi Muhammed, 1832’de Ruslar tarafından öldürüldü. Onun yerine geçen Hamza Bey’in de kendi adamlarınca 1834’te öldürülmesi üzerine Dağıstan mücâhidleri, 39 yaşındaki Şeyh Şâmil’i imam (dinî ve dünyevî lider) seçtiler.


     Şeyh Şâmil ve mührü

Şâmil, kendisine tâbi olan mıntıkalarda nâiblikler kurdu. Beş nâiblik, bir vilâyet sayılıyordu. Her vilâyetin başına dinî ve dünyevî işlere bakmak üzere bir emir tayin etti. Nâibler, vergi ve asker toplar, hâkimlik yapardı. Her ‘avul’da (köy) bir kâdı vazifeliydi. Kâdı, asayişi muhafaza eder, nâib ile yazışır; gelen emirleri halka ilan ederdi. Bolşevik hâkimiyetine kadar Karadeniz-Hazar arasında müşterek dil, Altınordu’nun dili olan Kumukça idi. Hazar sahilindeki Kumuklar, daha tahsilli ve medenîydi. Şâmil ve adamları da Kumukça bilirdi.

Her nâib 300 süvari beslemekle mükellefti. Köyde, on evden bir asker alınır; ailesi vergilerden muaf tutulurdu. Bu mücahidlerin sayısı 1843’te 5 bin kişiyi buldu. Ayrıca, 15-50 yaş arası erkeklerin hepsi, ata binme ve silâh kullanmakta usta olmak zorundaydı. Çünkü bunlar, baskınlarda evlerini bizzat muhafaza ederlerdi. Şâmil, silâhlarını Osmanlılardan ve kısmen İran’dan, daha da mühimi Rusların ezeli düşmanı Polonyalılardan temin ediyordu. Fakat kendilerinin de, Kubaçi’de kayalıklar arasına yerleştirilmiş çok eski ve büyük bir silah imalathaneleri vardı.

Şâmil’in etrafında yaklaşık bin kişilik seçme bir muhafız birliği vardı. İşaretleri, kuzu kalpaklarının ön tarafına yerleştirilen 4 köşe kül rengi bir bez parçası idi. Kalpak üzerine yeşil bir sarık sararlardı. Askerler sarı; subaylar siyah Kafkas kıyafeti giyerlerdi. Bekârları evlenemez; evli olanlar, vazifeleri süresince aileleriyle görüşemezlerdi. Ganimetten pay alırlardı. Gittikleri avullar, kendilerine ikramda yarışırdı.

İki metreyi aşan boyu, atletik yapısı, metâneti, ilmî kudreti, hitâbeti ve sarsılmaz inancıyla yanındakilerin emniyetini kazandı. Ruslara karşı tam bir birlik meydana getirdi. Teşkilâtlandırdığı mücâhidler, Rus birliklerinin korkulu rüyası oldu. Şâmil’in 1834-1859 arasında basit silâhlarla yaptığı mücâdelelere Ruslar, kalabalık birlikler ve ağır silâhlarla cevap verdiler. Kafkasya’daki şanlı direniş bütün dünyada duyuldu. Bu direnişin hikâyesini inşallah sonraki bir yazıda ele alalım.


       Şâmil ve iki oğlu; Gazi Muhammed ve Safi - 1861