DENENMİŞ BİR SADAKAT
Fevzi Çakmak’a Atatürk’ün itimadı nereden ileri geliyor?

Atatürk, cumhuriyetin ilanından sonra hep iki kişiyle beraber anılır. Bunlar İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’tır. Çokları, esaslı mizaç ve dünya görüşü farklılığına rağmen, Ulu Önder’in Çakmak’a olan teveccühünün sebebini anlamakta güçlük çeker.
10 Ekim 2012 Çarşamba
10.10.2012

Fevzi Çakmak, Atatürk’ü iyi teşhis etmiş ve onda kimseye karşı göstermediği bir itimat uyandırmayı başarmıştır. Bunun sebebi hemşerilik değildir elbette. Hatta her ikisinin İttihadcı mazisi de kâfi bir sebep sayılamaz. Çünki nice İttihadcılar vardır ki, cumhuriyetin ilk yıllarında sert bir şekilde tasfiye edilmiştir. Bu yakınlığın arkasında, denenmiş bir sadakat yatar.

Fevzi Paşa, Gazi’yi en iyi tanıyıp anlayanların başında geliyordu. İnkılap tarihinin bir masala dönüştürüldüğünden şikayet eden Karabekir’e, “Tarihi hakikatler gizlenemez; nasıl olsa ortaya çıkar amma, şimdi sırası değil! Eğer bütün hakikatler şimdi ortaya çıkarılırsa, Mustafa Kemal Paşa'nın nüfuzu kırılır. Halbuki ona, fikirlerini tatbik için kuvvet vermeli” demişti. (Paşaların Kavgası, 258) 1923’te kendisine başvekillik teklif ettiğinde reddetmiş, bunun sebebini soran Karabekir’e “Oraya insanı düşürmek için getirir de ondan. Ben o oyuna gelemem” diye cevap vermişti. (Paşaların Kavgası, 147)

Ordu emrinizdedir paşam!

Mustafa Kemal Paşa, 1918’de Suriye cephesinin çökmesi üzerine ordusunu bırakıp İstanbul’a geldiğinde Divan-ı Harb’e çıkarılarak kurşuna dizilecekken, bunu Fevzi Paşa engellemiş; M. Kemal’in Enver Paşa aleyhdarlığını bilen İttihadcı düşmanı padişah da arka çıkmıştır. Buna benzer bir hâdise Sakarya Harbi öncesinde, ordusu mağlup olan İsmet İnönü için bahis mevzuu olmuş; Ankara Meclisi, İnönü’nün hâin sayılarak kurşuna dizilmesini istediğinde, Çakmak, engellemiştir ki, İnönü’nün Çakmak’a teveccühünün bir sebebi budur.

Başka sebepler de vardır. Cumhuriyetin ilânında karşılaştığı güçlüklerden ürken M. Kemal Paşa, Çakmak’a cumhurbaşkanlığı teklif etmişti. Denendiğini düşünen Çakmak teklifi zekice geri çevirmiş; “Senin cumhurbaşkanlığını bütün varlığımla desteklemeye hazırım” diyerek M. Kemal’in önünü açmıştır. Birkaç sene sonra M. Kemal’in icraatlarını diktatörce bulan Karabekir ve arkadaşları, Çakmak’a gelerek bir hükümet darbesi yapıp kendisini cumhurbaşkanlığına getirmeyi teklif etmişler; çakmak bunu da reddetmiş ve teklifi M. Kemal’e bildirmiştir. M. Kemal’in milletvekilliğinden ayrılma teklifini hemen yerine getirmiştir. Bu hâdiseler, Çakmak’a olan itimadı perçinlemiştir. Atatürk’ün ölümünde, imkânı olduğu halde cumhurbaşkanı olma tekliflerini geri çevirmiş; “Ordu emrinizdedir paşam!” diyerek İnönü’yü cumhurbaşkanı yapmıştır.

Mareşal ne der?

Cumhuriyet devrinde hep çekinilen birisi olmuş; herkeste “Mareşal ne der?” korkusu bulunmuştur. Atatürk bile, bir iş yaparken “Şimdi sıra mareşali iknâya geldi” derdi. Emniyet hususunda evham derecesinde zaafı vardı. Rus çıkarmasından korkarak, asırlardır dış ticaret merkezlerinden birisi olan işlek Trabzon limanını kapattırmıştır. Rus işgalinde kolayca kullanılır diye kara ve demiryolu yapılmasına karşı çıkmıştır. Antalya Vâlisi Haşim İşcan, “Finike yolunu mareşalden gizli yaptım. İşitirse, İtalyan çıkartmasına kolaylık olur diye engelleyeceğinden korkuyorum” demiştir.

Rumlar o zaman fazla olduğu için İstanbul’da radyo anteni kullanılmasına izin vermemiş; Rusya korkusundan demir-çelik sanayinin Karabük, silah sanayinin Kırıkkale’ye sürülmesini temin etmiştir.  Kırık dökük birkaç geminin de toplarını söktürerek İzmit körfezine yerleştirmiştir. Tayyare ve tankı hep küçümsemiş; ordunun teknik teçhizatına ehemmiyet vermemiştir. İktidar dalkavuklarından Falih Rıfkı bile, “Allah vere de Çakmak devrinde bir harbe girmesek” demekten kendisini alamamıştır.

  

Galeyana getiren oyun havaları

Rivayete göre, 1939’da veremden vefat eden kızının defninden dönerken uğradığı Kaşgarî Tekkesi’nde damadı Burhan Toprak’ın muhibbi olduğu Şeyh Abdülhakîm Arvasî ile görüşmüş; Arvasî, büyük bir cesaretle kendisine “İnönü hiçbir şey değilken, kendisini reisicumhur yaptınız. Korkarım bunun mesuliyeti size râcidir” demiş; bu söz, İnönü ’ye karşı soğumasına sebebiyet vermiştir.

Yaş haddinde girdiği halde, vazife müddetin uzatmak elinde iken İnönü kendisini 1944’te tekaüde sevketti. Böylece fasılasız 23 sene Genel Kurmay Başkanlığı yaptı. Makam arabası elinden alındı; kömür tahsis edilmedi; hatta Atatürk’ün verdiği tapulu evini bile boşaltması istendi.

Hastayken kaldırıldığı Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda kendisini ziyaret etmek isteyen İnönü’yü kabul etmedi. Ama ertesi gün Anadolu Ajansı, Milli Şefin mareşali hastanede ziyaret edip sağlık dileklerini bildirdiği haberini geçti.

1945’te demokrasiye geçiş üzerine, Çakmak muhalifler arasında yer aldı. Bunun üzerine inkılâplara ve İnönü’ye aleyhdarı bir zümre tarafından bayraklaştırıldı. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden müstakil İstanbul milletvekili seçildi.

Bayar’ın İnönü’den demokrasi için icazet alırken verdiği tavizi ifade eden “Devr-i sâbık yapmayacağız” (yani eskilerden hesap sormayacağız) sözü üzerine kendisine danışıklı dövüş içinde görerek istifa etti. Millet Partisi’ni kurdu.

10 Nisan 1950 tarihinde öldü ve vasiyeti üzerine Eyüb’e kızı ve dedesinin yakınına gömüldü. Ailesi na’şının sonradan Devlet Mezarlığı’na nakline karşı çıktı. Muhaliflerince öldürüldüğü rivayeti de vardır.

Radyonun matem neşriyatına girişmeyip oyun havaları çalması, milleti galeyana getirmiş; cenâzesi on binlerce gencin katıldığı siyasî bir mitinge dönüşmüştür. Böylece kalabalıkların sırtında Eyüb’e götürülen cenaze, iktidarın gözünü korkutmuş; Demokrat Parti’nin iktidarının da bir habercisi olmuştur.