ÖMER HAYYAM: ŞARAP ŞAİRİ Mİ, İLMİN YÜZ AKI MI?

Ömer Hayyam, ölümünün ardından 9 asır geçmesine rağmen hâlâ hakkında konuşulan bir şahsiyet. Herkes kendisini şarap hakkında ve çoğu kendisine ait bile olmayan rubaileriyle tanıyor. Hakikat böyle mi?
5 Eylül 2012 Çarşamba
5.09.2012

 

Ömer Hayyam, ölümünün ardından 9 asır geçmesine rağmen hâlâ hakkında konuşulan bir şahsiyet. Herkes kendisini şarap hakkında ve çoğu kendisine ait bile olmayan rubaileriyle tanıyor. Geçenlerde bir piyanistimizin “Hayyam bugün yaşasaydı Silivri’ye gönderilirdi” sözüyle tekrar gündeme geldi.

Ömer Hayyam, 18 Mayıs 1048 tarihinde Nişabur’da dünyaya geldi. 4 Aralık 1131 tarihinde burada vefat etti. Babası hayyâm (çadırcı) olduğu için böyle tanınmıştır. Nişabur’da Nizâmiyye Medresesi’nde tahsil gördü. Muvaffaküddin Abdüllatif bin Lübad’a talebe oldu. Vefatına kadar da hocasından ayrılmadı. Selçuklu Veziri Nizamülmülk ve meşhur Bâtınî Şeyhi Hasan Sabbah’ın mektep arkadaşı olduğu söylenir.

Matematiğin babası

Ömer Hayyam tarihin en büyük matematikçilerinden idi. Binom Açılımı’nı ilk kez kendisi kullanmıştır. Mekteplerde Pascal Üçgeni olarak öğretilen matematik kaidesi, aslında Ömer Hayyam tarafından oluşturulmuştur. Astronomide dünyanın önde gelen ilim adamlarındandır. Aynı zamanda dünya bilim tarihi için de önemli bir yerdedir. Dünyanın ilk modern rasathanesini kurmuştur.

Aynı zamanda meşhur bir takvim mütehassısı idi. Emsallerinin çoğunun hilafına doğum tarihinin günü gününe bilinir olması bu ihtisasından kaynaklanmaktadır. Selçuklu Sultanı Celaleddin Melikşah tarafından hazırlatılan Celâlî Takvimi’nin mimarıdır. Sadece malî hususlarda kullanılmak üzere bir güneş takvimi hazırlanmış; ancak yıllar yine hicret esasına göre hesab edilmiştir. Celâlî Takvim, Gregoryen Takvimi’nden daha hassastır.

Dünyaya metelik vermeyenlerin lideri!

Ömer Hayyam felsefeye hakkıyla vâkıf idi. Felsefecilerin teorilerine karşı durabilmek için bu metodlarla kâinatın esrarını tefekkür etmiş; bu hususta İslâmiyete aykırı bir söz söylemediği halde,  sırf âzâde yaşantısı sebebiyle Bâtınî veya Mutezilî olmakla itham edilmiştir. Nitekim rubailerinde, dünya, varoluş, Allah, devlet ve sosyal teşekküller gibi mevzulardaki tasavvurlarını serbestçe açığa vurmaktadır. Devrini aşan, çok yüksek bir kültüre sahip olması sebebiyle, gelenekler ve cemiyetin prensipleri ile bağlı addetmeksizin yaptığı bu tasavvurları, kendisine dünyada üniversel bir ün kazandırmıştır.

Evet, Ömer Hayyam akıl yürütmelere düşkünlüğü ile tanınmıştır ama Bâtınî veya Mutezilî olduğuna dair en ufak bir delil yoktur. Bu serbest tavrı, mevcut otoriteye baş eğmek istemeyenler tarafından ilham kaynağı olarak görülmüş; Ömer Hayyam dünyaya metelik vermeyenlerin lideri olarak lanse edilmiştir. Silsiletü’t-Terâtib adlı eserinde Bâtınîleri, Mutezilîleri ve filozofları tenkit eder; onların marifetullaha ulaşma metodlarının yanlışlığını ortaya koyar.

Ömer Hayyam'ın 18 tanesinin ismi bilinen çok sayıda eseri vardır. Bunlar arasında astronomi ve takvim, geometri, cebir ve denklemler, ontoloji, fizik, felsefe, üç meseleye cevap mahiyetinde âlemde zıtlığın zarurî olduğu, meskûn yerlerin iklimi ve hava değişiklikleri, altın ve gümüşten yapılmış bir cisimdeki altın ve gümüş miktarının anlaşılması, pırlantalı eşyaların taşlarını çıkarmadan kıymetini bulmak gibi hususlarda eserler vardır.

Öklid'in bir probleminin çözülmesi metoduna dair eseri, Fransızca’ya çevirmiştir. Arkadaşı Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün biyografisini yazmıştır. Bütün bu eserleri çok yönlülüğünü göstermektedir. Allah’ın âlemleri yaratmasının ve insanları ibadetle mükellef kılmasının hikmetini anlatan eseri, imanına delâlet eder. Ölüm döşeğinde şöyle dua ettiği rivayet olunur: Ya Rabbî! Seni, gücüm yettiği kadar bilmeye çalıştım. Beni, bu anlayışıma bağışla!

     Ömer Hayyam'ın Nişabur'daki türbesi

  Hepsi onun mu?

Ömer Hayyam, aynı zamanda kudretli bir şairdir. Daha çok da bu yönüyle tanınmıştır. Şu rubaisi (dörtlüğü) pek meşhurdur:

Paramız yok ki bir güzel sevelim;

Şarap da yok ki, içip de haykıralım.

Demek günaha girmenin yolu yok,

Çaresiz kalkalım namaz kılalım.

Rubailerinde göze çarpan eğlence, şarap, aşk gibi temalar sebebiyle de haksız ithamlara uğramıştır. Şark edebiyatında şarap, meyhane, sâki ve eğlence gibi temaların sembolik mânâlar ihtiva ettiğini bilenler, bu ithamlara inanmamaktadır. Ham sofu kaba yobazları tenkit etmesi de insanları yanıltmaktadır. Ömer Hayyam’ın şiirlerinde dine karşı bir ifade yoktur.

Başkalarına ait rubailer de kendisine mal edilmektedir. Bu sebeple rubailerinin sayısı binleri bulmaktadır. Bunlar hayatında iken yazılmış değildir. Ölümünden dört asır sonra derlenmeye başlamıştır. Zamanla yüzlerceyi bulmuştur. Nüshalar arasında bile esaslı farklar vardır. Rus müellif Zhukovski, ancak 83 rubainin Hayyam’a ait olduğunu söylüyor. Garb lisanlarına da tercüme edilen rubailerin Türkçeye tercümeleri, umumiyetle Farsça orijinalinden değil, Garb lisanlarındandır. Üstelik bazıları, kendi ideolojileri istikametinde rubailerde değişiklik bile yapmış; Hayyam’ı ayyaş veya Marksist ve ateist bir şair olarak tasvir etmişlerdir.

Bu rubaileri, hiç değilse Farsça bilen Abdülbâki Gölpınarlı tercüme edip bastırmış; mukaddimesinde Ömer Hayyam’a ait olmayanları ve kimin rubaisi olduğunu izah etmiştir. Silsiletü’t-Terâtib adlı eseri kendisinin tasavvufî şahsiyetini gözler önüne serer. Büyük sôfiler Ebu Tâlib Mekkî ve Gazâlî’den çok tesir gördüğü anlaşılır. Şu rubaisi, Ömer Hayyam’ın görünmeyen yüzünü ortaya koymaktadır: Din yolunu bilmek şeriattır/Buna göre amel etmek tarikattır/İlim ile ameli ihlâs ile cem etsen/İşte bu da hakikattır/Hevâya uymaya şeriat denmez/Şeriatsız yola tarikat denmez/Câhilin gördüğüne hayal denir, hakikat denmez.

Hayyam'ın Türbesi'nde (Tablo: Jay Hambidge)