İNGİLTERE VARLIĞINI OSMANLILARA BORÇLUDUR

İngiltere ile münasebetlerimiz geç başlamıştır ama yakın tarihe de damgasını vurmuştur.
14 Aralık 2011 Çarşamba
14.12.2011

İngiltere, senede iki cumhurbaşkanının resmen ağırlar. Bu sene ilki ABD başkanı Obama idi. İkincisi olan Abdullah Gül’e, Sultan Aziz’in 1867 tarihinde

Avrupa’da çok sükse yapan ve devletin itibarını arttırmaya yarayan seyahatine benzer bir protokol tatbik edildi. Aynı salonda ağırlandı, aynı porselenlerle yemek verildi, aynı marşlar çalındı. Çok kimseyi şaşırtan bu hususa, çeşitli manalar yükleyenler oldu.

Büyük Türk

İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard’ın Haçlı seferi vesilesiyle Kudüs’e gelip, Salahaddin Eyyübî’ye yenilerek geri dönmesi sayılmazsa, İngiltere ile Türklerin münasebeti geç başlamıştır. Ama bu münasebetler, yakın tarihe de damgasını vurmuştur. Altı kere evlenmesi ve papaya kafa tutarak kendi mezhebini kurmasıyla meşhur Kral VIII. Henry, Avrupa’da büyük hayranlık uyandıran Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı ülkesine bir elçi heyeti gönderdi.

The Grande Turke: Suleyman the Magnificent, Sultan of the Ottomans adıyla Sultan I. Süleyman’ın biyografisini yazmış olan Amerikalı tarihçi Fairfax Downey’e göre, bu heyet, Osmanlı siyasî, malî ve adlî sistemini, başka deyişle süper güç sırlarını tetkik edip rapor hazırlayarak krala takdim etti. Kral, bu istikamette reforma girişerek İngiltere’nin dünyanın en güçlü devletlerinden birisi olmasının adımını attı. .

      

 Kral VIII. Henry                               

Padişaha yalvaran İngiliz elçisi

İspanya, dünyanın ikinci güçlü devleti idi. İran ile savaş hâlindeki Osmanlılar, İspanya ile doğrudan harbe girmek istemiyordu. Buna mukabil, İspanya’nın iki düşmanı İngiltere ve Fransa’yı destekliyordu. Almanya ile İspanya’nın arasını ayırmak isteyen Osmanlı hükümeti, Venedik ve Fransa’dan sonra üçüncü devlet olarak İngiltere’ye 1581’de İngiliz bayrağı altında Osmanlı limanlarında serbestçe ticaret yapma imtiyazı tanıdı. Bu ticaret, The Levant Company vasıtasıyla yürütülecekti.

Bu, İspanya ve İran ile harb hâlindeki Osmanlı hükümetine de avantaj sağlıyordu. Ayrıca İspanya ile ölüm kalım mücadelesi veren İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth için büyük bir muvaffakiyetti. Çünki İspanya Kralı II. Felipe’nin Osmanlılarla sulh yapar yapmaz Almanya’yı yanına alıp, “Yenilmez Armada”sı ile İngiltere’yi, ardından da Fransa’yı işgal edeceğini biliyorlardı. Osmanlıların en küçük jesti bile İngiltere’de büyük sevinç doğuruyordu. Nitekim Hind Okyanusu’nda 4 İspanyol gemisinin Osmanlıların eline geçmesi, Londra’da bayram havası meydana getirdi.

İngiltere’nin İstanbul’daki ilk daimi elçisi William Harborne, İspanyol Armadası’na karşı Osmanlı Donanması’ndan yardım alabilmek için Sultan III. Murat'a âdetâ yalvardı. Kraliçe, Sultan III. Murad’a, Osmanlı devlet adamlarına, hatta padişahın zevcesi Safiye Sultan’a dostane mektuplar yazıp, hediyeler gönderdi. Kraliçe, Padişah’a yazdığı mektupta, putperest dediği Katolikler gibi heykellere tapınmadıklarını söylüyordu. İspanyol Armadası’nın üzerine, masrafları İngiltere tarafından karşılanmak şartıyla, hiç değilse 60-70 kadırga gönderilmesini istiyordu.

Padişah, Kraliçe’ye gönderdiği mektupta, “Eskiden Osmanlı padişahları ile dostluk edenler nasıl himaye edilmişlerse, İngiltere Kraliçesi'ne de o şekilde muamele edilecektir” dedi. 1587’de Osmanlı Donanması’nın Akdeniz'deki ilkbahar manevraları sayesinde, İspanyol armadası ikiye bölündü. Bu sayede İngilizler, İspanyolları yenebildi. İspanya, bir daha eski gücünü ve pozisyonunu kazanamadı.

İngiltere, hatta Fransa ve Hollanda varlığını bu hâdiseye borçludur. Nitekim birkaç sene evvel The Guardian gazetesi bundan “Türklere Niçin Teşekkür Etmeliyiz” başlıklı haberiyle bahsetmiştir.Bir sonraki İngiliz elçisi Edward Burton, Padişah’ın Macaristan seferine katıldı. 1597’de vefat edip Heybeliada’ya gömüldü.

Kraliçe I. Elizabeth

Gölge sadrazam
Bir yandan dünyayı keşfedip sömürgeler kuran Avrupa, Yeni Dünya’dan gelen altın, gümüş ve hammadde ile zenginleşti. İngiltere, sanayi inkılâbını yaptı. Napolyon Harbleri’nden sonra 1815’te dünyanın en güçlü devleti oldu. Ancak bu sıfatı 130 sene taşıyabildi.
İngiltere, Rusya’nın güçlenmesinden korktuğu için, birkaç asır Osmanlı Devleti’nin yaşamasını arzu etmiştir. Politikası “Ne ölsün, ne olsun” şeklindedir. Bu sebeple 1798’de Fransa’nın Mısır’ı işgalini önledi. Hatta Fransa’nın tahrik edip ayaklandırdığı Mısır valisine karşı, Bâbıâli’ye yardım etti.
İktidara Osmanlı dostu bir hükümet gelince, İngiliz-Osmanlı münasebetleri düzelirdi. Nitekim başbakan Benjamin Disraeli zamanında böyle olmuştur. Sultan Abdülmecid, dünyanın bu en güçlü devleti ile iyi geçinmek taraftarıydı.  İngiltere, Fransa ve Sardinya ile beraber, 1854 tarihindeki Kırım Harbi’nde Osmanlı Devleti’ne müttefik oldu. Bu uğurda elli bin İngiliz genci öldü. Bir kısmının mezarı Haydarpaşa’dadır.
İngiltere, bu zaferi Hindistan’ın tam işgali için fırsat bildi. Sadrazam Reşid Paşa, İngiliz taraftarı idi. İstanbul’daki İngiliz elçisi Sir Stratford Canning ile yakın dosttu. Politikası, hep Londra paralelinde olmuştur. Hatta Lord Stratford için gölge sadrazam denirdi. Baltalimanı Ticaret Anlaşması bu devirde imzalanarak, İngiltere’ye büyük ticarî imtiyazlar tanınmıştır. 
Sultan Abdülaziz, 1867 yılındaki Avrupa seyahatinde Londra’ya da uğradı. Kraliçe Victoria, kendisine dizbağı nişanı verdi. Bu seyahatte yakışıklılığı ve nezâketi ile çok beğenilen Veliahd Murad Efendi’nin, Kraliçe’nin bir kızıyla evlendirilmesi gündeme geldi. Böylece tahta çıktığında, İstanbul, tamamen İngiliz nüfuzuna girebilecekti. Padişah, bu teklifi reddetti.

Benjamin Disraeli 

 

Kazan-Kazan

Sultan Abdülaziz’in son zamanlarında Osmanlı hükümeti Rusya ile yakın münasebetler kurdu. Padişah, Rusya’nın güneye inme siyasetinden çekiniyordu. Bundan rahatsız olan İngiltere son bir hamle yaptı. İngiltere’nin sempatizanı olan bürokrat Midhat Paşa vasıtasıyla Osmanlı siyasetine hâkim olmak istedi. Sultan Aziz, 1876’da bir darbeyle devrildi. Yerine Sultan V. Murad geçti.

İngiltere hayranı yeni padişah, amcasıyla yaptığı İngiltere seyahatinde Galler Prensi ile dost olmuştu. Ancak üç ay sonra sinirleri bozulup tahttan indirildi. Yerine kardeşi Sultan II. Abdülhamid geçti. 1878 Osmanlı-Rus Harbi’nde İngiltere Osmanlı Devletine destek olmadı. Ama harb bitince, kayıpların aza indirilmesi için yardımcı oldu. Bunun mukabilinde Kıbrıs adasında geçici bir üs aldı; ama bir daha iade etmedi.

Sultan II. Abdülhamid, babası Sultan Abdülmecid’in İngiltere dostluğu siyasetini takip etti. Ancak artık dünya dengeleri değişmişti. Ortaya Almanya çıkmış; İngiltere, Rusya ile bu yeni rakibe karşı anlaşmıştı. Bu, Sultan Abdülhamid’in denge siyasetinin sonu demekti. Nitekim İngiltere 1882 senesinde Mısır’ı işgal etti.
                       

Kırım Harbi'ndeki Osmanlı-İngiliz ittifakı hatırasına Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı'nda dikilen âbide     

Karşı-darbe

İngiltere, Müslümanların yaşadığı toprakları sömürgeleştirmeye başlayınca, Osmanlı hilâfetinden çekinir hâle geldi. Halifenin bir sözüyle, buradaki müslümanları ayaklandırabileceğinden korktu. Bu sebeple XIX. asrın ikinci yarısındaki siyasetini Osmanlı hilâfetini zayıflatmak ve yıkmak üzerine kurdu.

Bir yandan Arap milliyetçiliğini desteklerken, öte yandan Osmanlı padişahlarının Kureyş kabilesinden olmadığı, dolayısıyla hilâfete meşru hak sahibi olmadığı propagandasını yapmaya başladı. Böylece İstanbul ile Londra arasındaki münasebetler soğudu. İngilizler, Jön Türk muhalefetini destekleyerek Sultan Hamid’in tahttan indirilmesinin önünü açtı.

Ancak iktidar, Jön Türkler arasındaki Germanofillerin eline geçti. 12 Nisan 1909’daki karşı-darbe teşebbüsünün arkasında İngiltere olduğuna inanılır. Bu karşı-darbe muvaffak olmadı. Ama bu vesileyle İngiltere’nin istemediği Sultan II. Abdülhamid tahttan indirildi. Yerine yaşlı ve düşük profilli kardeşi Sultan V. Mehmed çıkarıldı.
  

 Kırım Harbi vesilesiyle üç müttefiki, Sultan Abdülmecid, Kraliçe Victoria ve İmparator Napoleon'u bir arada gösteren biblo.

Selke ve gör

Jön Türklerin Almanya ile ittifak yaparak devleti sürüklediği felâketler, İngiltere’ye yaradı. Orta Doğu’daki Osmanlı vilayetleri İngiltere ve müttefiki Fransa tarafından işgal edildi. İngilizler, 1854’ten sonra 1918’de ikinci defa, ama bu sefer işgalci olarak İstanbul’da idi. Lloyd George, hayranı olduğu Yunanlıları İzmir’i işgale kışkırttı. Bir yandan da bunlarla mücadele eden nasyonalistlere karşı tarafsız kaldı. İstanbul’daki halifeyi, kıskaç altına aldı.

İstanbul-Ankara mücadelesinde de her zamanki “Bekle, gör!” siyasetini tatbik etti. İlerlemesini engellemediği Ankara kazanırsa, halifeden kurtulmuş olacaktı. Ankara kaybederse, İstanbul zaten elinde idi.  Ankara kazanınca, yeni devletle iyi geçinmeye baktı. Atatürk ile İngiltere’nin sefiri Sir Percy iyi münasebetler kurdu. Öyle ki Atatürk’ün ölürken yerine onun cumhurbaşkanı olmasını istediği dedikodusu bile dile getirildi. Kral VIII. Edward, 1936’da sevgilisi ile beraber Türkiye’ye gelerek Atatürk’ü ziyaret etti.

İngiltere, II. Cihan Harbi’nin gerçek mağlubu oldu. Malî bakımdan yıkıldı. Sömürgelerinin hepsini kaybetti. Bugün Orta Doğu’da yaşanan sıkıntıların hemen hepsinin arkasındaki emperyalist siyasetini terketmek zorunda kaldı. Ama esaslı sistemi ve güçlü istihbaratı sayesinde dünyada söz sahibi olmaya devam etti. 1923’ten beri Londra ile Ankara ile en ufak bir kriz yaşanmamıştır. Diplomaside hissiyata yer yoktur; her şey menfaat üzerine kuruludur.

Kral VIII.Edward ve Kemal Atatürk