MECLİSTE SİLAHLAR KONUŞUYOR…

Mecliste kavga dövüş eksik olmaz. Bir defasında silahlar konuşmuş; milletvekili Deli Halid Paşa öldürülmüştü. İşin garibi, katilin hüviyeti bugüne kadar açığa çıkmadı…
19 Ekim 2011 Çarşamba
19.10.2011

Geçenlerde gazetelerde sessiz sedasız bir haber neşredildi. Asker meclisten çekilecekmiş. Tabii burada kastedilen meclisin emniyetini artık askerler değil, hususi ekipler yapacakmış. Bu haberi okuyunca, aklım eskilere gitti. 1925 meclisinde mebusların ekserisi askerdi. Asker olmayanların da çoğunun belinde silah vardı. Reisicumhur ve başvekili bile henüz askerlikten emekli olmamıştı. Yukarıya yakınlığına güvenen mebuslardan Kel Ali (Çetinkaya) ve ekibi Rauf, Kılıç Ali, Avni ve Salih Beyler, 5 silahşörler diye bilinirdi. Halbuki salona silahlı girmek yasaktı.


Deli Halid ve Mustafa Kemal Paşa, iyi günlerde...

Meçhul silah patladı…

9 Şubat günü Ardahan mebusu Deli Halid Paşa ile Afyon mebusu Kel Ali ekibi arasında malûl gazilere dair bir kanun teklifinin imzalanması hususunda kavgaya dönüşen bir münakaşa çıktı. Kel Ali ekibinin kendisine pusu kurduğunu düşünen Paşa, Kel Ali’ye ateş etti, ama keskin nişancı olmasına rağmen Kel Ali merdivenlerden yuvarlandığı için vuramadı. Sonra üzerine atıldı. Bu arada meçhul bir silah Halid Paşa’ya ateş etti. Paşa, sol göğüs altından fena yaralandı ve mecliste bir odaya taşındı. M. Kemal yanına gelip “Seni Ali Bey mi vurdu?” diye sordu. “Hayır. Kel altımdaydı, nasıl vurabilir. Beni i… Rauf arkamdan vurdu” dedi.

Halid Paşa hastaneye kaldırılmayarak, 5 gün o odada yattı. İstanbul’dan tanınmış cerrah Orhan Tahsin Bey gelene kadar yarası açıldı. Bu zaman zarfında ifadesinin alınması engellendi ve böylece vefat etti.14 Şubat gecesi vefat etti. İş, adliyeye zabıta vakası olarak intikal etti. Savcılık Hâlid Paşa’yı Kel Ali’nin vurduğuna ve bunun nefsi müdafaa olduğuna hükmetti. Dosya kapandı.

Paşa, sözünü esirgeyen biri değildi. Nitekim daha evvel İş Bankası’ndaki yolsuzluğun ayyuka çıktığını söyleyip Celal Bayar ile Kel Ali’yi reisicumhura şikâyet etti. O da telâşa düşerek cesaretinden dolayı sevdiği Hâlid Paşa’yı sinirleri bozuk olduğu gerekçesiyle dinlenmek üzere yurt dışına göndermek istedi. Bunun üzerine Paşa, Halk Partisi’ne muhalif yeni kurulan Terakkiperver Parti’ye girmeye karar verdi.

  

 

 

Paşayı kim vurdu?

İşin aslını bilenler, Rize mebusu Rauf’un arkadaşı Kel Ali’yi kurtarmak için paşayı vurduğu, fakat suçüstü hallerinde mebus dokunulmazlığı olmadığı için, Kel Ali’nin nefsi müdafaadan faydalanabilmek üzere suçu üzerine aldığına inandı. Ama her şeyin, açık sözlülüğü sebebiyle çok düşman edinen Halid Paşa’nın ortadan kaldırılması için tertiplendiğini ve paşanın tahrik edildiğini; meselenin İsmetçi-Fethici (İsmet İnönü-Fethi Okyar) ihtilafından kaynaklandığını; hükümetin Kel Ali ekibini kullanarak bu işi düzenlediğini söyleyenler az değildir. Hâlid Paşa’nın annesi ve kardeşi işi kurcalamak istediyse de, vazgeçmeye ikna edildiler.

Halid Paşa, Eyüp’te köşkünün üstündeki kabristana defnedildi. 15-20 sene sonra, kabristan kaldırıldı; yerine evler yapıldı. Paşa da Edirnekapı Şehidliği’ne nakledildi. Soyadı kanunundan evvel öldüğü halde, başına Hâlid Karsıalan yazılıdır. Enteresandır, Rauf Bey de birkaç ay sonra yatağında ölü bulundu.

Deli Halid Paşa: Çerkez bir zâbitin oğludur. Yemen, Trablusgarb, Kafkasya ve Sakarya cephelerinde çarpıştı. Kars, Ardahan, Erzurum ve Erzincan’ı kurtardı. 9 defa yaralandı. Gözüpekliği sebebiyle deli lakabını aldı. Cepheden cepheye gezdiği için evlenemedi. Dersim’de ailesini kaybetmiş üç çocuğu evlat edinmişti. Perhizkârdı. Vefatında cebinden 19 lira 35 kuruş çıktı.

   

Afyon milletvekili Ali Çetinkaya, nam-ı diğer Kel Ali (1878-1949). Asker menşelidir. Sonradan İstiklâl Mahkemesi reisliği yaparak nice canlar yakmıştır.

Rize milletvekili Rauf (1881-1925). Rıza Nur, kendisini Milletvekili Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinden de mesul tutar. Enteresandır ki, Hâlid Paşa’dan birkaç ay sonra, 3 Mayıs’ta yatağında şüpheli biçimde ölü bulunmuştur.

Muhafız subayının hatırası

Son devir âlim ve mütefekkirlerinden Hüseyin Hilmi Işık anlatıyor: “Bendeniz Eyüplüyüm. Bizim yokuşun tepesinde meşhur Deli Halid Paşa’nın evi vardı. Babam bir bayram günü ziyarete çıkmış; orada rastladığı malûl gâziler, Paşa’dan maaşlarına zam yapılmasına yardımcı olmasını rica etmişlerdi. 1932 senesiydi. Askeri tıbbiyede müzâkereci teğmendim. Her sınıfın bir tane de sınıf subayı vardı. Bunlardan biri Yüzbaşı Dâim Bey idi. Sonradan dişçi mektebine devam etti. İstifa edip sivile geçti. Ankara’da muayenehane açtı. Müzâkerecilerin 2. katta geniş birodası vardı. Dâim Bey bir gün odaya geldi. Kalabalıktı. Bize bir vak’a anlattı:

Ben, Çankaya’da muhafız alayında üsteğmendim. Muhafız Alayı Kumandanı Albay İsmail Hakkı (Tekçe) Bey benimle beraber iki kişiyi yanına çağırıp emir verdi. ‘Yarın mecliste bütçe müzâkeresi olacak. Sen tabanca belinde, kürsünün bir tarafında ayakta bekleyeceksin’ dedi. Öbür arkadaşıma da [Rauf Bey’e] kürsünün öte tarafında ayakta beklemesini söyledi. Sonra bana, ‘Bahriye Vekili İhsan Bey kürsüye çıkarsa, kürsüde konuştuğu müddetçe, sen hep locaya bakacaksın. Locadan işaret geldi mi, tabancanı çekeceksin, İhsan Bey’i kürsüde vuracaksın’; arkadaşıma da “Sen de Halid Paşa’yı böyle vuracaksın” diye emir verdi. Tesadüfen o gün İhsan Bey hastalandı, meclise gelemedi. Halid Paşa kürsüye çıktı. Malûl gâzilerin maaşlarının arttırılmasını müdafaa ediyor; sert konuşuyordu. Adı üstünde Deli Halid. Kel Ali ekibi yuhalıyor, bir yandan da sıra kapaklarına vuruyorlardı. En sonunda “Para yok; bütçe müsait değil” dediler. Bunun üzerine Halid Paşa, “Ben Kars’ta Ermenilerden yetmiş araba mücevher alıp Ankara’ya gönderdim. Ne oldu bunlar?” dedi.

Tam bu sırada işaret geldi. Arkadaşım tabancasını çekip Halid Paşa’yı vurdu. Hâlid Paşa kürsüde yere yığıldı fakat vefat etmedi. Kel Ali kürsüye geldi. Kendi tabancasının dipçiğiyle Hâlid Paşa’ya vurmaya başladı. Hemen götürdüler. Birkaç gün sonra da vefat etti.”Rauf Bey, milletvekili olmadan evvel muhafız alayındaydı; hâlâ da bu işlerden uzak değildi. Kel Ali ve ekibinin İş Bankası ve Nâfia Vekâleti’ndeki (Bayındırlık Bakanlığı) yolsuzluklarını devamlı dile getiren, Fethi Bey ve Terakkiperver Fırka’ya meyleden, doğru bildiği işlerde yukarısını bile takmayan, gözü pek tabiatı sebebiyle “Deli” lakabını alan bir milletvekilinin muhtemelen ortadan kaldırılması gerektiğine hükmedilmiştir. Bu iş de o zaman âdet olduğu üzere muhafız alayına verilmiştir. Muhafız subayı, Halid Paşa’yı vurup çekilmiş; herkes Kel Ali’yi gerçek katil bilmiş, hâdisenin üzerine gidilememiştir.