“BENDEN İŞİTTİKLERİNİZİ YAZINIZ!”

Hadîslerin yazıya dökülmesi, Hazret-i Peygamber’in bu emri üzerine olmuştur. Zamanımızda “Kur’an’a bir sözümüz yok; ama hadîsleri kabul etmeyiz. Çünki Hazret-i Peygamber’den çok sonra yazılmıştır” diyenler işitiliyor. Halbuki bunlar da âyetlerle aynı devirde yazılmaya başlanmıştır.
13 Temmuz 2011 Çarşamba
13.07.2011

Hadîslerin yazıya dökülmesi, Hazret-i Peygamber’in bu emri üzerine olmuştur.

Zamanımızda “Kur’an’a bir sözümüz yok; ama hadîsleri kabul etmeyiz. Çünki Hazret-i Peygamber’den çok sonra yazılmıştır” diyenler işitiliyor. Halbuki bunlar da âyetlerle aynı devirde yazılmaya başlanmıştır.

Kur’an-ı kerîm âyetleri nâzil oldukça, vahy kâtipleri bunları Hazret-i Peygamber’in emriyle kâğıt, kumaş, hurma dalı, kemik gibi ne bulurlarsa yazarlardı. Eshâb-ı kirâm önceleri Hazret-i Peygamber’den işittikleri hadîsleri de yazmaya teşebbüs etti. Fakat Hazret-i Peygamber Kur'an ile karıştırılır endişesiyle buna mâni oldu. Nitekim Tevrat ve İncil de bu şekilde insan eliyle tahrife uğramıştı. O zaman sahâbilerin çoğu okuma-yazma bilmezdi. Hadîslerin yanlış yazılma ihtimali vardı. Kaldı ki sözlü kültür, her zaman yazılı kültürden daha sağlamdır.

Sağ elini yardıma çağır!

Hazret-i Peygamber’in, Hudeybiye Anlaşması’nı imzalamak dışında hayatında yazı yazdığı bilinmemektedir. Bununla beraber gerek diplomatik mektuplar, gerekse idarî talimatlar yazdırırdı. Zeyd bin Sâbit’ten Süryânîce öğrenmesini istedi; o da 15 günde bu lisanda yazmasını öğrendi. Hazret-i Peygamber’in mektuplarını yazar, gelen mektupları da ona okurdu.

Bir gün Hazret-i Peygamber, içinde kısas cezasının esaslarının bulunduğu bir hutbe okudu. “Ya Resulallah, bunu bana yazıverin” diyen Ebû Şah adındaki sahabinin talebi üzerine “Ebu Şah için yazınız” buyurdu. Ayrıca her vâliye vergi mikdarları hakkında yazdırdığı yazıdan bir nüsha verirdi. Hazret-i Ebû Bekr ve Ömer de böyle yapmıştır.

Mekke'nin fethinden sonra, hadîsler çoğalıp ezberlemesi güçleşince, Hazret-i Peygamber, bunların yazılmasına izin verdi.  Abdullah bin Amr bin el-Âs’a, parmağı ile ağzına işaret ederek:   “Yaz! Yemin ederim ki ondan haktan başka bir şey çıkmaz!” buyurdu. Ebû Hüreyre der ki: “Ensardan bir zat Resulullah aleyhisselâma hâfızasından şikâyet etti. Resulullah ona şu cevabı verdi:  ‘Sağ elini yardıma çağır!’ ve eliyle yazma işareti yaptı”.

                                      

                               Hazret-i Peygamber'in Roma Kayseri Heraklius'a (solda) ve İran Kisrası Husrev'e (sağda) gönderdiği mektuplar

Halkalı sandık

Hazret-i Ebû Bekr vefat ettiğinde, geride içinde 500 hadîs bulunan bir mecmua bırakmıştı. Abdullah bin Ömer de azatlı talebesi Nâfi’ye hadîs yazdırırdı. Hazret-i Ali, işittiği hadîsleri yazdığı bir sahifeyi, kılıcının kınında saklardı. Bunlar, İmam Hanbel’in Müsned’inde vardır. En çok hadîs yazan sahâbi Abdullah bin Amr bin el-Âs’ın“Kostantiniyye bir gün mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne iyi kumandandır. Onun askeri ne iyi askerdir” hadîsinin bulunduğu es-Sâdıka adlı sahîfesi de buradadır. Kendisine Kostantiniyye (İstanbul) ve Rûmiye (Roma) şehirlerinden hangisinin daha evvel fetholunacağı sorulunca, halkalı bir sandık getirip, içinden bir kâğıt çıkararak şöyle demiştir: “Biz Resulullah aleyhisselâmın etrafında toplanmış yazıyorduk. Kendisine bu sual soruldu. O da İstanbul’u kastederek ‘Hiraklın şehri önce fetholunacaktır’ buyurdu”.

Berâ bin Âzib’i dinlemeye gelenler, işittikleri hadîsleri bulabildikleri her yere, hatta avuçlarına yazarlardı. Enes bin Mâlik, rivâyet ettiği hadîsleri oğluna yazdırmıştı. Mugîre bin Şu’be, rivâyet ettiği hadîsleri, Halîfe Muâviye’nin arzusu üzerine yazıp kendisine vermişti. Said bin Cübeyr, gece gündüz İbni Abbas ile beraber gezip, işittiklerini yazardı. Urve bin Zübeyr, bizzat veya teyzesi Hazreti Âişe’den işittiklerini yazmıştı. Ayrıca Hazret-i Ömer, Sa'd bin Ubâde, Abdullah ibn Ebi Evfâ, Semüre bin Cündeb işittikleri hadîsleri yazmış; Âişe, Berâ bin Âzib, Ebû Hüreyre, İbn Ömer, İbn Abbâs, İbn Mes'ud, Mugîre bin Şu’be, Zeyd bin Sâbit hadîs yazdırmıştır. Sahâbe içinde hadîs mecmuasına sahip olanı az değildir. Bunlar hadîs kitaplarına alınmıştır.

Üç kumaya razıyım!

Emevî Halîfesi Ömer bin Abdülaziz, tâbiînin ileri gelenlerinden Kâsım bin Muhammed'i, halası Hazreti Âişe'ye ait ne kadar hadîs ve başka rivâyet biliyorsa, hepsini toplamakla vazifelendirdi. Bir keresinde de Medine Vâlisi Ebû Bekr bin Muhammed bin Amr bin Hazm'a mektup yazarak: “Resulullah efendimizin hadîslerini, sünnetlerini, halan Amre binti Abdurrahman el-Ensârî'nin ve Kâsım bin Muhammed'in rivâyetlerini araştır ve yaz! Zira ben, ilmin yok olup, âlimlerin de tükenmesinden korkuyorum” buyurdu. Her ikisi de Hazreti Âişe'nin talebesi  ve onun rivâyet ettiği hadîsleri en iyi bilenlerdi. Halife, diğer vâlilere de benzeri tâlimatlar yazdı. Şam âlimi Zührî’ye bu hadîsleri tasnif vazifesi verdi. Zührî o kadar sıkı çalışırdı ki, hanımı “Üzerime üç tane daha kuma getirmesine razıyım. Hiç değilse bilirim ki bir gün benimledir” derdi. İmam Zührî’nin ömrü işi bitirmeye yetmedi, ama sonra gelenler açtığı çığırda devam ettiler. Daha Hazreti Peygamber’in vefatından yüz sene geçmeden büyük hadîs kitapları meydana getirdiler. Bunlardan Kütüb-i Sitte diye bilinen 6 tanesi çok meşhurdur. Buhari ve Müslim bunlardandır.

Halife Ömer bin Abdilaziz'in Suriye'de Maarratü'n-Numan'daki türbesi

Eski bir Sahih- Müslim nüshası