BOŞANMA YASAĞININ AVRUPA’DAKİ SON KALESİ DE DÜŞTÜ

Geçen gün Malta’da enteresan bir referandum yapıldı. Halkın % 52’si boşanmayı yasaklayan kanunun değiştirilmesini istedi. Böylece dünyada Vatikan’dan başka boşanmayı yasaklayan bir tek Filipinler kaldı.
8 Haziran 2011 Çarşamba
8.06.2011

Geçen gün Malta’da enteresan bir referandum yapıldı. Halkın % 52’si boşanmayı yasaklayan kanunun değiştirilmesini istedi. Böylece dünyada Vatikan’dan başka boşanmayı yasaklayan bir tek Filipinler kaldı.

“Hayır”cı Başbakan

Malta, Akdeniz’in ortasında küçücük bir adadır. İstiklâlini 1964’te İngiltere’den aldı. 408 bin nüfusun % 95’i Koyu Katoliktir. Maltızca, Arapça’nın bir lehçesidir. Anketlere göre halkın % 72’si muntazaman kiliseye gider. Nikâhlar kilisede kıyılır. Kampanyada Muhafazakârlardan Pullicino Orland ve İşçi Partili Evarist Bartolo başı çekiyordu. İki rakip parti bu işte müşterek hareket etti. Kilise hayır kampanyası yürüttü. Hatta rahip Mario Grech, evetçileri “Koyun postuna bürünmüş kurtlar” olarak vasıflandırdı. İşin garibi başbakan Lawrence Gonzi de hayırcılar arasında idi.

Referandum, kanunun hemen değişeceği manasına gelmiyor. Parlamento bu istikamette tanzimlerde bulunmak için çalışmaya başlayacak. Malta, boşanmaya izin vermekle beraber, buna katı şartlara bağlamak niyetinde. Buna göre boşanmaya ancak evliliğin tamir edilmez bir yara aldığı kanaatine varılırsa gidilebilecek. Ayrıca çiftin son 5 yılın en az 4 yılında ayrı yaşamış olması ve çocukların bakımı konusunda anlaşmış olmaları gerekecek.

Bilboard'da "İsa'ya evet, boşanmaya hayır!" yazıyor.

Kilise isterse…

Kilise prensip itibariyle boşanmaya izin vermiyor. Ancak zinâ ve dinden çıkma gibi hallerde Kilise evliliği feshedebiliyor. Matta ve Markos İncilinde Hazret-i İsa’ya atfedilen “Eski zaman adamlarına, kim karısını boşarsa ona boş kâğıdını versin denilmişti. Fakat ben size derim ki, zinâdan başka bir sebeple karısını boşayan adam onu zâniye eder ve kim boşanmış bir kadınla evlenirse zinâ eder!” sözü, boşanmanın yasak olduğu şeklinde tefsir ediliyor. Paulus’un mektuplarında da buna benzer ifadeler vardır.

Protestanlar boşanma yasağına muhaliftir. Bu, bir mânâda Tevrat’taki hükümlere bir dönüşü ifade eder. Tarihlere göre, ilk Hıristiyanlar arasında boşanmaya dair bir ihtilâf vuku bulmamış ve Tevrat’ın hükmü ile amel olunmuştu. Boşanma yasağının MS IV. asırda Saint Augustinus adlı piskopos tarafından getirildiği bilinmektedir.

Ortodokslukta bazı sebeplerin varlığı hâlinde ruhânî makamlardan boşanmaya hükmedilmesi istenebilir. Bunlar zinâ, delilik, âdi suçlarda beş seneyi aşan mahkûmiyet, beş sene süren terk veya gâiplik, frengi gibi hastalıklar ve eşin hayatına kasttır.

Yasağı ilk Fransızlar deldi

Katolik ülkelerden ilk Fransa’da, 1789 ihtilâlinden sonra boşanma yasağı kaldırıldı. Katolik kilisesi, boşanmanın yasak olduğu şeklindeki görüşünden bugün bile vazgeçmiş değildir. Boşanma yasağı Avrupa’da yakın zamana kadar mevcuttu. Hatta yakın zamanda Katolik Avrupalılar turistik gezi için geldikleri meselâ İzmir’de TC mahkemesinde boşanırdı. Bu memleketlerle aramızda mahkeme kararlarının karşılıklı tanınma anlaşması vardı.

Katolik memleketlerden Portekiz 1910, İtalya 1974, İskoçya 1976, Brezilya 1978, İspanya 1981, İrlanda 1997, en son da Şili 2004’te boşanmayı kabul etti verdi. İtalya’da da referandum olmuş ve ancak %51 evet çıkmıştı. Şimdi bile bu memleketlerde boşanmak çok zordur. Laiklik iddiamıza rağmen, bizim İsviçre’den alınma 1926 tarihli medeni kanunumuzun boşanmaya dair hükümleri Katolik prensiplerine göreydi. Eşler anlaştığı halde, mahkemenin boşanmayı kabul etmediği çok olurdu.

Erkeğin iki dudağı

Yahudilikte boşanma kolaydır. Erkek dilediği zaman hanımını boşayabilir. Üç kişiden müteşekkil bir dinî mahkeme/haham önünde ve en az cemaatten on şâhid huzurunda boşama kâğıda geçirilip kadına teslim edilir. Kadının hazır bulunması bile gerekmez.

İslâm hukuku, boşanma hususunda, Yahudi ve Hıristiyanlıktakine göre orta bir yol takip etmiştir. Bununla beraber İslâmiyet hoş bakmadığı için, müslümanlar arasında boşanmaya fazla rastlanmaz. Erkek de, kadın da dilediği zaman boşanabilir. Erkek mehrini ve nafakasını ödemek şartıyla hanımını boşayabilir. Kadın ise evlenirken şart koşulmuşsa kendini boşayabilir. Padişah kızları hep böyle evlenirdi. Evlenirken bu şartı koşmamışsa, ama kocası akıl hastası, iktidarsız, kayıp ise, nafaka vermiyor veya kötü muamele ediyorsa, kadın mahkemeye gidip evliliği bozdurabilir. Görülüyor ki “İslâm hukukuna göre kadının akıbeti erkeğin iki dudağı arasındadır” sözü doğru değildir.

Boşanan kadın takriben üç ay ıddet denilen bir zaman bekler ve kimseyle evlenemez. Bu zaman zarfında pişman olurlarsa, yeni bir nikâh gerekmeden tekrar evlenebilirler. Bu zaman geçerse yeni bir nikâh gerekir. Üç defa boşandıktan sonra tekrar evlenebilmek için, kadının bir başka evlilik yapması, zifafa girmesi ve bu evliliğin sona ermesi gerekir. Buna hulle denir. Hulle, Arapça’da eşleri birbirine helâl kılmak manasına gelir. Bu tehdit, sebepsiz yere boşanmayı engellemeye matuf bir tedbirdir.

Kral VIII. Henry ve hanımları

Boşanamayınca yeni mezhep kurdu

İngiltere Kralı VIII. Henry, 1527’de İspanyol hânedânından olan karısı Catherine’den ayrılıp, âşık olduğu Anne Boleyn adlı ikinci sınıf bir İngiliz soylusuyla evlenmek için Papa VII. Clementus’dan izin istedi. Papa, ilk eşin yeğeni olan Almanya İmparatoru V. Karl’dan çekindiği için reddetti. Bunun üzerine VIII. Henry, Şansölye (başbakan) Kardinal Wolsey ile anlaşıp, İngiliz, Fransız ve İtalya üniversitelerinden mütâlaa sordurdu. Kralın arzusunu bilen ilahiyat hocaları, Catherine kralın ağabeyinin dulu olduğu ve Tevrat’a göre bu evliliğin zaten hükümsüz olduğunu söylediler. Bu vesileyle Papa’nın otoritesine son vermek isteyen Kral, Anglikan mezhebini kurduğunu ve aynı zamanda reisi olduğu bu mezhepte boşanmanın serbest olduğunu ilân etti.