AMERİKA’YA NUMUNE OLAN DEVŞİRME USULÜ

Osmanlılarda yükselmek için tek şart liyâkattir. Hangi ırka ve dine mensup olursa olsun, kabiliyetli gençlerin önü açıktır. Devşirme denilen bu usul, devleti 6 asır ayakta tutan prensiplerden biri olmuş; Amerika’ya da numune teşkil etmiştir.
25 Mayıs 2011 Çarşamba
25.05.2011

Osmanlı devlet adamları ilk devirlerde medrese mezunlarından seçilirdi. Zamanla devlet büyüdü. Devlet adamlarında daha fazla siyaset tecrübesi aranır oldu. Devlet, kendi idarecilerini kendisi yetiştirmeye başladı. Medreseliler devletin hukuk ve din adamları olarak pozisyonunu sürdürdü. Küçük memurlar ise hükümet ofislerinde usta-çırak münasebetiyle yetiştirildi. Devlet ricali, saraydaki Enderun Mektebi’nde tahsil görür. Burası hem padişahın hususî hizmetinin görüldüğü idarî ofisler; hem de devlet ricâlinin yetiştiği bir akademidir.

Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusundaki Enderun

Adam olacak çocuk!

İslâm hukuku, esirler hakkında hükümdara muhayyerlik tanımıştır. Hepsi öldürülebilir veya fidye karşılığı serbest bırakılır ya da köle yapılır. Bu üçüncü halde beşte biri devlete aittir. Bunlardan istikbal va’d edenleri kabiliyetlerine göre mekteplerde Müslüman Türk kültürüyle devlet adamı ve asker olarak yetiştirilirdi. Geri kalanı devlete ait toprak ve ahırlarda çalışırlardı. Bunlara ortakçı kullar denirdi.

Harblerde alınan esirlerden devlet hissesine düşen beşte birine pençik denirdi. Pençik, Farsça beşte bir demektir. Pençik Kanunu Sultan I. Murad zamanında çıkarıldı. Ankara Harbi’ni müteakip fetihler durup, kâfi mikdarda pençik ele geçmediği için Sultan II. Murad zamanında Devşirme Kanunu çıkarıldı. Gayrımüslim çocukları, umumiyetle ebeveyninin de rızasıyla yetiştirilmek üzere devlet hizmetine alınmaya başladı. Bunlar 8 ilâ 15 yaşlarında, zekâ, terbiye ve fizikî görünüş bakımından en mükemmel olanlar arasından ilm-i kıyâfet (fizyonomi ilmi) bilen hususî memurlarca muhtelif imtihanlardan geçirilerek seçilir.

Yeni devşirilmiş bir acemi ile akağaları tasvir eden bir resim

Kim devşirilir, kim devşirilmez?

İmam Şâfiî, İslâmiyetin zuhurundan sonra kitabî bir dine girenlerin, memleketleri harb ile fethedilirse, kölelikten kurtulamayacağını söyler. Devşirme usulü bu kavle göredir. Nitekim İslâmiyetin zuhurundan evvel kitabî bir dine girmiş topluluklar olduğu için Yahudi ve Ermeni çocukları devşirilmez. Terbiye kabul etmez görülen gözü açık şehirli çocuklar devşirilmez. Saray ahırlarına bağlı Üsküdar çayırlarına bakmak ve hariçten gelenlere kılavuzluk yapmak karşılığında Kartal ve Kadıköy’den çocuk devşirilmez. Hâkim sınıfa dayanarak halkı ezer yahud firar ederler endişesiyle Müslümanlardan devşirme alınmaz

Devşirme, bir şehirde 40 evden bir çocuk nisbetindedir. Tek oğul devşirilmez. Çocukları devşirilenler, vergiden muaf tutulur. Az da olsa çocuğunu vermek istemeyen çıkar, bunlar çeşitli yollarla iknâ edilir. Devşirildikten sonra firar edenlere çok az rastlanır. Böylece köyünde kalsa en fazla papaz olabilecek çocuğun önünde icabında sadrazamlığa kadar giden bir yol açılır. Fakir Balkan köyleri için devşirilmek aslında bir kurtuluştur.

Sultan Fatih’ten itibaren idarede devşirmeler tercih edilmiş; padişahın kulu oldukları için bu usulün çok faydaları görülmüştür. Elli sene evvel, Türk asıllı beylerin, Timur’un tarafını tutmaları, hatta sonradan onun tarafına geçmeleri, her işinde eski tecrübeleri nazara alan Sultan Fatih’in bu usule ağırlık vermesinin sebeplerindendir. Bu usulle yetiştirilenler, kökünden apayrı, cemiyetle her hangi bir kan veya mahallî bağı bulunmayan, padişaha sadık ve tarafsız bir bürokrasi ve ordu teşkil etmiştir. Devşirme usulü, gayrımüslimlerin ekseriyette bulunduğu eyâletlerin daha itaatli olmasına yardım etmiştir. Buralarda eli silah tutabilecek gençler, umumiyetle devlet hizmetinde idi. Nitekim devşirme usulü kalktıktan sonra, bu eyâletler birer ikişer istiklâl mücâdelesine girişmiştir.

Devşirmelerden ailesiyle irtibata geçenleri azdır. Bunlar da ailesini Müslüman yapmıştır. Hırvat asıllı Sokullu Mehmed Paşa, daha silahtarken Bosna’nın Sokol kasabasındaki ailesiyle temasa geçmiş; kardeşi ve amcazâdesini İstanbul’a getirterek Enderun’a aldırmış; bilahare anne ve babası da gelmiş ve hepsi Müslüman olmuştu. Sokol’da yalnızca papaz olan bir kardeşi kalmıştı. Devşirmelerin hemen hepsi Müslüman Türk kimliğine uygun yaşamış; sâdıkâne hizmetleri ve hayır eserleriyle öne çıkmışlardır. Devşirmeler hâlis Müslüman ve Osmanlıdır. Hadîs-i şerif, “Bir kavmin köle ve azatlıları da o kavimden sayılır” der.

Devşirilen çocuklar huzurda (Minyatür-Topkapı Sarayı)

Gücün sebebi

Devşirme Kanunu'ndaki evsafı taşımadığı görülen çocuklar, tophaneye işçi verilir. Diğerleri önce Müslüman Türk çiftçilerin yanına yerleştirilir, Türkçe ve İslâmiyeti öğrenmeleri sağlanır. Sonra İstanbul ve Edirne’deki acemî oğlanlar mektebine alınır. Burada muvaffak olanlardan hüsnü cemal sahipleri Enderun’a geçer. Güçlü kuvvetli olanları da saray bahçelerine ve sâhil emniyetine bakan bostancı ocağına ayrılır. Geri kalanları yeniçeri olur.

Mahmud Paşa, Gedik Ahmed Paşa, Davud Paşa, Hersekzâde Ahmed Paşa, Koca Mustafa Paşa, Dukakinzâde Ahmed Paşa, Şehit Hadım Sinan Paşa, Makbul İbrahim Paşa, Lütfi Paşa,  Kılıç Ali Paşa, Rüstem Paşa, Lala Mustafa Paşa, Cağaloğlu Sinan Paşa, Cerrah Paşa, Kuyucu Murad Paşa, Koca Yusuf Paşa, Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Tiryaki Hasan Paşa gibi meşhur vezirler, hatta Mimar Sinan köle yahut devşirme asıllıdır. 1633 yılından itibaren devşirme usulü zaafa uğradı. Müslüman halkın çocuklarından da okumaya hevesli olanları Enderun’a alındı. Yeniçeri ocağı kaldırılana kadar devşirme usulü cereyan etti.

Liyâkati ön planda tutan, din ve ırkına bakmaksızın halkın istidadından faydalanmayı ön gören devşirme sistemi, Osmanlı Devleti’ni altı asır ayakta tutan prensiplerdendir. Süper güç dâvâsındaki Amerika’ya da numune olmuştur. Amerika, ırkı ne olursa olsun, zeki ve kabiliyetli insanlardan istifadeyi şiar edinmiştir.

Devşirme muamelesini tasvir eden XVI. asra ait bir minyatür