PADİŞAHIN KALBİNDE TAHT KURAN HURREM SULTAN

Hurrem Sultan, Osmanlı tarihinin en meşhur hanımlarından birisidir şüphesiz. Romanlara, tiyatrolara, filmlere mevzu olmuştur. Hepsinde kocasını avucunun içine alıp ona her istediğini yaptıran muhteris bir kadın olarak tasvir edilir. Gerçek böyle midir?
19 Ocak 2011 Çarşamba
19.01.2011

  Hurrem Sultan, Osmanlı tarihinin en meşhur hanımlarından birisidir şüphesiz. Romanlara, tiyatrolara, filmlere mevzu olmuştur. Hepsinde kocasını avucunun içine alıp ona her istediğini yaptıran muhteris bir kadın olarak tasvir edilir. Gerçek böyle midir?

Hurrem Sultan'ı başında hotozuyla o günkü saray kıyafetleri içinde gösteren Avrupalı ressamlara ait bir resim

Hurrem Sultan’ın memleketi Rutenya, Ukrayna’nın Polonya hâkimiyetindeki batı kısmıdır. Bu sebeple Rossolan diye meşhur olmuştur. Rossolan, “Rutenyalı Kız” demektir. Hakkında hayalî romanlar yazanlar bile bunu gerçek adı zannederler. Ukraynalı veya Leh asıllı olduğu ihtilaflıdır. Esas adı Aleksandra Lisowska idi.

Babası bir köy papazıdır. 12 yaşlarında Kırım süvarilerince esir alınıp İstanbul’a saraya gönderildi. Burada birkaç sene terbiye edildi. Güler yüzü sebebiyle Hurrem adı verildi. Hurrem, Farsça sevimli mânâsına gelir.

Her muvaffak erkeğin arkasında bir kadın vardır!

Ukraynalıların dünyanın en güzel kadın ve erkekleri olduğu söylenir. Hurrem Sultan güzel miydi? Birkaç tane resmi elimizdedir. Muhtemelen hayalî tasvirlerdir ama birbirlerine benzer. Buna göre çok güzel olduğu söylenemez. Peki onu bu kadar meşhur eden nedir? Zekâsı ve güler yüzü. Kanuni Sultan Süleyman, kızın bu hasletlerine hayran olmuş; aralarında büyük bir aşk doğmuştu.

Tarihçiler padişahın bu kadar parlak muvaffakiyetlerinin arkasında, Hurrem Sultan’a duyduğu aşkın yattığını söyler. Hurrem Sultan ile Sultan Kanuni’nin aşkı, dillere destandır. İkisinin birbirine yazdığı âşıkâne mektuplar bugün elimizdedir. Bunlar her ikisinin de saf bir aşkla birbirlerine bağlandığını göstermektedir. Padişahın Muhibbî mahlasıyla terennüm ettiği şiirlerinde, Hurrem Sultan’ın kokusu sezilmektedir.

Padişahın, Hurrem Sultan ile karşılaşması, tahta çıktığı senedir. Hemen senesinde Şehzâde Mehmed dünyaya gelmiştir. Ardından Selim, Bayezid, Cihangir ile padişahın yegâne kızı Mihrümah Sultan’ı doğurmuştur. Şehzâde Mehmed, padişahın en sevgili çocuğu idi. Genç yaşta vebâ salgınında vefat etti. Padişah, hatırasına Şehzâde Câmii’ni yaptırdı.  Mihrümah Sultan, Rüstem Paşa ile evlendi. Her ikisi de hayır hasenâtıyla tanınmıştır.

Sarayda padişahın çocuk doğuran zevcesine haseki denirdi. Has-eke, yani has gelin demektir. Bu sebeple Hurrem Haseki adıyla anıldı. Rivâyete göre padişahla evlenmeye ilk başta çok da istekli görünmemiş; azatlanıp nikâhlanmayı şart koşmuştur. Malum, câriyeler padişahın mülkü olduğu için ayrıca nikâh kıyılmaz. Padişah da bunu kabul etmiş; tarihte benzerine rastlanmayan biçimde, Hurrem Sultan’ı azatlayarak nikâhlamıştır. Hurrem Sultan’dan sonra da başka hiçbir kadına dönüp bakmamıştır.

O zamana kadar bulûğ çağına gelen şehzadeler, bir tayin edildikleri sancaklara anneleriyle beraber giderdi. Hurrem Sultan ilk defa olarak oğluyla sancağa gitmeyen şehzâde annesidir. Padişah, kendisinden ayrılmak istememiştir.

Kanuni Sultan Süleyman'ın tahta çıktığı yıllardaki portresi

Cihan padişahının zevcesi

Padişahın sevgili annesi ve aynı zamanda Kırım Hanı’nın kızı olan Hafsa Vâlide Sultan’ın vefatından sonra Sultan Kanuni’nin diğer zevcesi Mâhidevran, oğlu Şehzâde Mustafa sancakbeyliğine tayin olununca, onunla beraber saraydan ayrıldı. Böylece Hurrem Sultan sarayın yegâne hâkimesi oldu.

Padişah seferde iken onun yerine saraydaki düzeni muhafaza eder; muntazam mektupları ile İstanbul ve saraydaki havâdislerden padişahı haberdar ederdi. Devlet adamları arasında geçenleri, İstanbul’da olup biteni bir bir anlatırdı. Padişahın istihbarat memuru gibi çalışmış ve çok faydalı olmuştur. Kültürlü bir hanım idi. Mektuplarından anlaşıldığına göre güzel bir imlâsı vardır.

İçli şiirler yazmıştır. Hurrem Sultan gibi yüksek hasletlere sahip bir hanımı, zihinlerdeki fettan kadın imajıyla beraber düşünmek büyük bir hatadır. Hurrem Sultan, cihan padişahının zevcesi sıfatını hakkıyla taşımış bir imparatoriçedir.

Hurrem Sultan, zevcinin sağlığında hastalandı. Kendisini hayır ve hasenata verdi. Bugün Haseki denilen semtte kubbeli bir câmi ile şadırvan, yanında imâret, medrese, dârüşşifâ ve mektep yaptırdı. Haseki Hastanesi adıyla bugün bile insanlara hizmet etmekte, Hurrem Sultan’ın ruhunu şâdetmektedir. Bundan başka Mekke ve Medîne-i Münevvere’de fakirlere yemek verilen birer imâret yaptırdı. Edirne’ye su getirtti ve bunları muhtelif çeşmelerden akıttı. O zaman ismi Cisrimustafapaşa olan Bulgaristan'ın Svilengrad şehrinde kervansaray, câmi ve imâret yaptırdı.

Bunlara bütün servetini vakfederek adını hayırla târihe yazdırdı. Sultan Kanunî de bu sâdık zevcesi için, hayatının sonuna kadar hayırlar ve vakıflar yaptırmaktan geri durmadı. Bir kabahati vardıysa da, umulur ki asırlardır bu hayratından hâsıl olan sevaplar ve istifade edenlerin duası ile Hurrem Haseki aff-ı ilahîye kavuşmuştur.

Hurrem Sultan, 1558 senesinde de vefat etti. Vefatına padişahın çok üzüldüğü, bundan sonra hayattan zevk almadığı söylenir. Hurrem Sultan, Süleymaniye Câmii avlusuna defnedildi. Zevci, mezarı üzerine Mimar Sinan’a içi muhteşem çinilerle süslü zarif bir türbe yaptırdı. Burada iki sevgili yan yana uyumaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman, sevgili zevcesi Hurrem Sultan için şu beyitleri kaleme almıştır:

N'ola baksam şem-i hüsnüne gönül pervâneveş

Dostum sen şem olıcak âşıkım pervânedir.

Gülşen-i hüsnünde dil mürgün yine saydetmeye

Zülfünün ağında Muhibbî hâli ânın divânedir.

Hurrem Sultan'ın Avrupalı bir ressama ait başka temsilî resmi

Hurrem Sultan’ın suçu mu?

Kanuni Sultan Süleyman’ın önceki zevcesi Mâhidevran’dan Şehzâde Mustafa adında bir oğlu vardı. Yakışıklılık ve yiğitliği sebebiyle dedesi Yavuz Sultan Selim’e benzetilirdi. Osmanlılarda bir verâset usulü olmamakla beraber, zamanı geldiğinde padişahın yerine onun geçmesi bekleniyordu. Padişah 46 sene gibi çok uzun bir müddet tahtta kaldı. Zaman uzadıkça en iyi hükümdardan bile insanlar usanır. Halk da ihtiyar padişahın yerine dedesine benzeyen Şehzâde Mustafa’nın geçmesini istiyordu. Şehzâdenin etrafını hemen bir klik sardı. Onu babasına karşı kışkırttılar. Şehzâde, sağda solda “Ben padişah olsam şöyle yaparım, böyle yaparım” diye tedbirsizce konuşmaya başladı. Padişah, oğlunun kendisine karşı bir komplonun içinde olduğunu düşünmeye başladı. Eline bir takım deliller geçince de idam ettirdi. Buna padişahı, tahta kendi çocuklarının geçmesini isteyen Hurrem Sultan’ın teşvik ettiği söylenir; hatta Hurrem Sultan, damadı Rüstem Paşa ile beraber bu idamın müsebbibi olmakla suçlanır. Padişahın, eniştesi Sadrazam Makbul İbrahim Paşa’yı idamını da Hurrem Sultan ve damadı Rüstem Paşa’ya yüklemişler; Şehzâde Mustafa ile Makbul İbrahim Paşa’nın kendilerini idama götüren işlerinden hiç bahsetmemişlerdir.

Kocası tarafından çok sevilen kadınlar hep kıskanılır ve iftiraya uğrar. Kanuni Sultan Süleyman gibi hayatında hiç büyük hatâ yapmamış bir hükümdarın, kadın komplosuyla hareket etmesi düşünülemez. Mustafa, padişahın öz oğludur. Onun kanından ve canındandır. Padişah elbette idamını haklı görmüş ve infaz ettirmiştir. Hurrem Sultan, belki çok üzülmemiştir; hatta taht oğullarından birine kalacağı için belki memnun da olmuştur. Ama hâdisenin mesulü değildir. Mustafa, heyecanlı ve tedbirsiz tavırlarıyla zaten padişahlığa uygun olmadığını göstermiştir. Yiğitlik tek başına kâfi değildir. Sabır ve temkin daha mühimdir. Hem Sultan Kanunî, Hurrem Sultan’ın oğlu olup ayaklanan Şehzâde Bayezid’i de idam ettirmekte tereddüt etmemiştir. Padişahlar, devletin dirliği ve milletin birliği mevzu bahis olduğu zaman en yakınlarını bile fedâ etmekten çekinmezdi. Devlet, asırlarca böyle ayakta durmuştur.

Hurrem Sultan'ın başka bir resmi

Hurrem Sultan'ın Sultan Kanunî'ye yazdığı mektup (Sadeleştirilmiş)

Yüzümü yere koyup, mutluluk sığınağı ayağınızın topraklarını öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve saadetimin sermayesi sultanım! Eğer bu ayrılık ateşine yanmış, ciğeri kebap, sinesi harap, gözleri yaş dolu, gecesi gündüzü belirsiz olan, hasret deryasına gark biçâre, aşkınız ile müptelâ, Ferhat ile Mecnun'dan beter şeydâ kölenizi sorarsanız; ne zamandır ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi âh u feryâdım dinlemeyip, ayrılığınızdan dolayı öyle bir hâlim var ki, Allah kâfir olan kullarına dahi vermesin.

Benim devletim, benim sultanım! Bilhassa bir buçuk ay olduğu halde sizden bir haber gelmemesi yüzünden Allah biliyor ki hiçbir şekilde rahatlık yüzü görmeyip, gece gündüz ağlayıp, kendi hayatımdan el çekip, cihan gözüme dar oldu. Ne yapacağımı bilmeden ağlayıp, gözyaşları içinde gözüm kapıları gözlerken, ol ferd-i rabbülâlemîn, âleme rahmet eden Sübhan-ı Yezdan, cümle âleme inâyet nazarın edip, fetih haberi ve müjdeli haberlerini yetiştirdi. Ve bu haberi işitince Allah biliyor ki, benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can buldum.

Benim Sultanım! Şehir hakkında soracak olursanız; şimdilik henüz hastalık devam etmektedir. Ancak önceki gibi değildir. İnşallah Sultanım gelince, Allah'ın inâyetiyle de geçer gider. Azizlerimiz, hazan, yaprağı dökülünce geçer derler.

Benim Sultanım! Sık sık mübarek mektubunuzu gönderirsiniz diye tazarru ve iltimas ederim. Zirâ ki billah yalan değil, bir iki hafta geçip de ulak gelmezse âlem gulguleye gelir. Türlü türlü sözler söylenir. Yoksa sadece kendi nefsim için istediğimi sanmayın.

Hurrem Sultan'ın Süleymaniye Câmii bahçesindeki türbesi