ÇANAKKALE’YE BİR GEÇEN PİŞMAN, BİR GEÇMEYEN!

1915’te şanlı bir müdafaa ile geçit vermeyen Çanakkale Boğazı, 1918’de Osmanlı ordusunun mağlubiyeti üzerine Müttefiklerce geçildi. Bundan 100 sene önce İngilizler bir defa daha Çanakkale’yi geçmişti. Ama nasıl?..
17 Mart 2010 Çarşamba
17.03.2010

1915’te şanlı bir müdafaa ile geçit vermeyen Çanakkale Boğazı, 1918’de Osmanlı ordusunun mağlubiyeti üzerine Müttefiklerce geçildi. Bundan 100 sene önce İngilizler bir defa daha Çanakkale’yi geçmişti. Ama nasıl?.. 

Sultan III. Selim’in saltanatının son yılları idi. Fransız sefiri Sebastiani İstanbul’da çok büyük nüfuz kazanmıştı. Hükûmeti Rusya’ya karşı harbe kışkırtıyordu. Fransızlarla harb hâlindeki İngiltere bundan çok rahatsızdı. İstanbul’daki İngiliz sefiri Arbuthnot, Fransızlarla siyasî münasebetlerini kesmesini ve kendileriyle ittifak tazelemesini Osmanlı hükûmetinden istedi.

Bu talep yerine getirilmeyince, gece gizlice Bozcaada’ya gidip, İngiliz donanmasını harekete geçirdi. 20 Şubat 1807 tarihinde, 16 İngiliz gemisi, tahkimatın zayıflığından istifadeyle lodos eşliğinde Çanakkale Boğazı’nı geçerek Marmara’ya girdi. Boğaz tabyalarından ehemmiyetsiz birkaç top atışı yapıldıysa da isabet etmedi. Osmanlılar, sulh zamanında kalelerde müdafaa kıtaları bulundurmaya alışık değildi.

Yaygara Kopardılar

Vaziyet İstanbul’da işitilince herkes telâşa düştü. Gemilerin bombardımanı evlerin ekseri ahşap olan şehri yok etmeye kâfi idi. Fransız sefiri hususî arşivini imha edip, şehirden kaçmaya hazırlandı. Bu arada Boğaz sahilleri hemen tahkim edilmeye başlandı. İngiliz amirali Duckworth İstanbul önlerine geldi. Nota verip Çanakkale Boğazı’nın İngiltere’ye, Romanya’nın da Rusya’ya verilmesini; ayrıca Osmanlı donanmasının Malta’ya götürülmek üzere kendisine teslimini istedi.

Halk, sulhsever padişahın İngiliz teklifini kabul edeceğine inanıyordu. Yaşlı bir harem ağası, İstanbul halkının İngiliz donanmasından güçlü olduğunu, gemilerin yaygaradan başka bir şey yapamayacağını söyleyerek, teklifi redde hazırlanan padişaha alkış verdi. Hükûmet, İngiliz sefirini beş gün müzâkerelerle oyalayıp, tahkimatı tamamladı. Sahillere 1250 top yerleştirildi.

İngilizlerin hayal kırıklığı

İngiliz sefiri kargaşadan istifade edecek yerde, beş gün sonunda ikinci bir nota verip cevabını beklerken, Sultan III. Selim askerlerin başına geçip istihkâmların yanına geldi. Şehirdeki Fransız zâbit ve askerleri de müdafaaya katıldı. İstanbullular İngiliz topçusu ateş eder etmez filikalara binip gemilere saldırmak üzere ellerinde kılıç hazır bekliyordu. Ertesi gün vaziyeti gören İngilizler büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Sefir üçüncü notayı verdi ama bu öncekiler gibi sert değildi. Tahkimatın durdurulmasını istiyordu. Halk sevinç içinde sokaklara döküldü.

Hal böyle iken İngilizler ateş etse büyük bir katliâma sebep olabilirdi. Fransız sefiri kayığına üç renkli bayrağını çekip gururla istihkâmların önünde gezdi. İngilizler bir el tüfek atıp kendisini vurmayı düşünemediler bile. Amiral Duckworth, birkaç gün böyle bekleyip, temiz su almak üzere adalara çekildi.

Daha müzâkereler bitmeden donanmanın çekilişi halkın maneviyatını daha da yükseltti. Bu arada amiralin su almak için bir mikdar askerle Kınalıada‘ya çıkan oğlu esir edildi. İngilizler bir gemiden diğerine gidemez hâle getirildi. Bunun üzerine İngiliz donanması 1 Mart günü tırısa geçip halkın yuhalamaları eşliğinde Ege Denizi’ne çıkmak zorunda kaldı ve Allah’a şükretti.

Avrupalıların Boğazlar'a alakası yeni değil

Çanakkale Boğazı’nın parlak bir tarihi vardır. Sevgilisi Hera‘yı görmek için Boğazı yüzerek karşıya geçen Leandros, bir defasında sevgilisinin tuttuğu fener rüzgârla sönünce karşıya çıkamadan azgın dalgalar arasında gömülüp kalmıştı.

Antik çağların eksantrik şehri Troya buraya yakındır. Troyalılar meşhur mağlubiyetten sonra kaçarak Roma’yı kurdular. Avrupalılar, Homeros‘un destanları ve Strabo‘nun tarihinden öğrendikleri antik Troya şehrini aramak üzere sık sık buralara gelip gezerdi. En son Schillman adında bir Alman şehri buldu. Götürebildiği kadar hazineyi de ilk volide kaçırdı. Her geçen gün Troya’nın çok daha büyük bir şehir olduğu ortaya çıkmaktadır.

Roma imparatoru Constantinus, başşehrini burada İntepe‘ye kurmak istedi. Hatta inşaata başladı. Kuleler, duvarlar yükseldi. Ne var ki bilinmeyen bir yönden şimşek çaktı. Ardından bir ışık havaya doğru süzülüp gözden kayboldu. İmparator rüyasında, şehri burada kurmaktan vazgeçip İstanbul’un bulunduğu yerde inşa ettirmesi nasihatini aldı. İmparator Iustinianus, İstanbul’a gıda temini için Çanakkale’de büyük buğday ambarları yaptırmıştı. Mısır’dan gelen gemiler, kuzey rüzgârı izin vermediği için Çanakkale Boğazı’nı geçemez, yüklerini Tenedos‘a (Bozcaada) boşaltıp tekrar yelken açardı.

Rum Ateşi olmasa

715 senesinde Müslümanlar Avrupa kıtasına ilk defa buradan çıkmıştı. Emevî şehzâdesi Mesleme bin Abdilmelik, Gelibolu’ya geçip Marmara’nın kuzeyinden dolaşarak İstanbul’u kuşattı. Kardeşi Halife Süleyman da gemilerle yardım gönderdi. Galata düştü. İmparator çok korktu. Ancak her yerde zafer kazanan Müslüman silahları, Rumların grejuva dedikleri “Rum ateşi” karşısında bir işe yaramadı. Müslümanlar Karaköy'de birkaç sene kaldıktan sonra, Süleyman vefat edip, Ömer bin Abdilaziz halife olunca, geri döndü.

1399 senesinde Yıldırım Sultan Bayezid İstanbul’u kuşattığı zaman, yardıma gelen bir Fransız filosu, Venedik ve Ceneviz gemileriyle birleşip, Çanakkale önlerinde 17 Osmanlı kadırgasını geri çekilmeye mecbur etmişti. 17. asırdaki Girit kuşatması esnasında Venedik gemileri Çanakkale önlerinde zaferler kazanmıştı. Osmanlı donanması dağıldı. Ancak Venedik amiral gemisinde yangın çıkıp Amiral Mocenigo ağır yaralandı. Venedikliler ümitsizce geri çekildiler. Bunun üzerine Osmanlı hükûmeti Boğazın müdafaası için iki tarafa iki kale yaptırdı.

1770 senesinde Osmanlı donanması Çeşme‘de Rus-İngiliz müttefik donanması tarafından yakılınca, İngiliz amirali Elphinston, Rus amirali Orlof‘a Çanakkale Boğazı’nı zorlamasını teklif etti. Orlof reddetti. Bâbıâli, Osmanlı hizmetindeki Fransız topçu zâbiti Baron de Tott’un yardımıyla Çanakkale Boğazı’nı derhal tahkim etti. Boğazın iki tarafına 30 bin asker ile yeni döktürülen toplar yerleştirildi. Birçok nakliye gemileri silahlandırılarak Boğaz geçilmez hâle getirildi. Bu defa İngiliz ısrarıyla şansını denemek üzere Boğaz önlerine gelen Rus donanması bu tahkimatla karşılaşıp geri döndü. 1807 hâdisesinden, bu tahkimatın sonraları ihmal edildiği anlaşılıyor.