BEYAZ SARAY’­IN ENTERESAN MİSAFİRLERİ

Ame­ri­ka’da 43 baş­kan ge­lip geç­ti. Bun­lar­dan oku­ma yaz­ma bil­me­di­ği söy­le­nen­le­ri de ol­du; ba­lık av­la­ma me­ra­kı yü­zün­den Be­yaz Sa­ray’a hiç gel­me­yen­le­ri ve felç olup has­ta ya­ta­ğın­da baş­kan­lık ya­pan­la­rı da. Ancak Barack Obama’nın seçilmesi kesinleşirse, Beyaz Saray’ın ilk siyahi sahibi olacak.
5 Kasım 2008 Çarşamba
5.11.2008

Ame­ri­ka’da 43 baş­kan ge­lip geç­ti. Bun­lar­dan oku­ma yaz­ma bil­me­di­ği söy­le­nen­le­ri de ol­du; ba­lık av­la­ma me­ra­kı yü­zün­den Be­yaz Sa­ray’a hiç gel­me­yen­le­ri ve felç olup has­ta ya­ta­ğın­da baş­kan­lık ya­pan­la­rı da. Ancak Barack Obama’nın seçilmesi kesinleşirse, Beyaz Saray’ın ilk siyahi sahibi olacak. 

Ame­ri­ka­lı­lar, 1774’te İn­gil­te­re’den is­tik­lâl­le­ri­ni ka­zan­dık­tan son­ra yep­ye­ni bir ida­re kur­du­lar. Kra­lın ye­ri­ne baş­ka­nı oturt­tu­lar. Kon­gre de­dik­le­ri mec­li­se de ka­nun yap­ma yet­ki­si ta­nı­dı­lar. İki güç bir­bi­rin­den apay­rı ça­lış­ma­ya baş­la­dı. Dün­ya­nın en kı­sa ve yü­rür­lük­te­ki en es­ki ana­ya­sa­la­rın­dan bi­ri­ni yap­tı­lar. Ül­ke­nin ku­ru­lu­şu, in­san hak­la­rı be­yan­na­me­si ile be­ra­ber ger­çek­leş­ti. Baş­lan­gıç­ta ye­di eyâ­let idi­ler. Fran­sa’dan, İs­pan­ya’dan, Mek­si­ka’dan, hat­ta Rus­ya’dan pa­ray­la top­rak al­dı­lar. Sa­va­şa­rak ka­zan­dık­la­rı da ol­du. Bu­gün el­li eyâ­let Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri’ni teş­kil eder. Ül­ke­de Cum­hu­ri­yet­çi ve De­mok­rat ol­mak üze­re iki bü­yük par­ti var­dır. Bi­rin­ci­si mer­kez sağ, di­ğe­ri mer­kez sol de­ne­bi­lir. Ser­ma­ye sa­hip­le­ri ve mu­ha­fa­za­kâr­lar Cum­hu­ri­yet­çi­le­re, alt ta­ba­ka ve ser­best fi­kir­li­ler De­mok­rat­la­ra rey ve­rir­ler. Bu se­bep­le rey nis­pet­le­ri ol­duk­ça ya­kın­dır. Ba­zen bi­ri­ni ba­zen di­ğe­ri­ni ik­ti­dar­da gör­mek müm­kün­dür. İk­ti­dar de­ğiş­ti­ği za­man, Ame­ri­kan po­li­ti­ka­sın­da da çok kay­da de­ğer de­ği­şik­lik­ler gö­rül­mez.

OS­MAN­LI’YI ÖR­NEK AL­DI­LAR

İki kü­sur asır­dır ufak te­fek ak­sak­lık­lar dı­şın­da tı­kır tı­kır iş­le­yen bir sis­tem te­şek­kül et­ti. Bu sis­tem­le Os­man­lı ge­le­nek­le­ri ara­sın­da­ki ben­zer­lik­ler de göz­den kaç­mı­yor de­ğil. Ame­ri­ka­lı­lar komp­leks sa­hi­bi in­san­lar ol­ma­dı­ğı için, za­ma­nın sü­per gü­cü­nün ha­ki­mi­yet sır­la­rı­nı öğ­re­nip tat­bik et­mek­te bir be­is gör­me­di­ler. Bi­raz da bu se­bep­le za­man za­man çok ga­rip ve ye­te­nek­siz in­san­lar baş­kan ol­du­ğu hal­de, sis­tem­de en ufak bir sar­sıl­ma ol­ma­dı. Oku­ma yaz­ma bil­me­di­ği söy­le­nen baş­kan­la­rı da ol­du; ba­lık av­la­ma me­ra­kı yü­zün­den Be­yaz Sa­ray’a hiç gel­me­yen­le­ri de. İkin­ci sı­nıf Holl­ywo­od ak­tör­le­ri de; felç olup has­ta ya­ta­ğın­da se­kiz ay baş­kan­lık ya­pan­la­rı da. Ama Ame­ri­ka’da de­mok­ra­si hiç ke­sin­ti­ye uğ­ra­ma­dı. Bu sis­te­min za­fe­ri ol­sa ge­rek!

ÇİFT­Çİ BAŞ­KAN

İn­gi­liz­le­ri ye­ne­rek Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri’ni ku­ran Ge­or­ge Was­hing­ton New York’ta bu­gün bor­sa­nın bu­lun­du­ğu Wall Stre­et’te­ki Fe­de­ral Hall’da otur­du. 1 do­lar­lık kü­pür­ler­de res­mi var­dır. Zen­gin bir çift­çi iken İn­gi­liz­ler­le çar­pış­tı. 1789’da baş­kan ol­du. Üçün­cü kez se­çil­me­yi ka­bul et­me­ye­cek ka­dar de­mok­ra­si­ye bağ­lıy­dı. Son­ra­dan Phi­la­delp­hi­a’nın ye­ri­ne baş­kent ya­pı­lan Was­hing­ton’a is­mi ve­ril­miş­tir. O za­man 4 mil­yon nü­fus­lu ül­ke­nin 700 bi­ni kö­le idi.

Ba­şın­dan bu ya­na Ame­ri­ka’da 43 baş­kan ge­lip geç­ti. Ku­ru­luş­ta eme­ği ge­çen Tho­mas Jef­fer­son, mu­ha­lif­le­ri­nin Kral I. An­drew de­di­ği kud­ret­li An­drew Jack­son; kö­le­li­ğin kal­dı­rıl­ma­sı ve iç sa­vaş­ta­ki ba­şa­rı­la­rıy­la ta­nı­nan Ab­ra­ham Lin­coln, as­ker ori­jin­li en­der baş­kan­lar­dan Uly­sses Grant, ya­kı­şık­lı John Ken­nedy, so­ğuk sa­va­şın ga­li­bi Ro­nald Rea­gan çok po­pü­ler­dir. Cal­vin Coo­lid­ge çok se­vi­lir­di. Eli­ni sı­kıp ko­nuş­mak is­te­yen­ler Be­yaz Sa­ray önün­de kuy­ruk­lar oluş­tur­du. Ca­li­for­ni­a fa­ti­hi Ja­mes Polk (1845-49) ise, “en dü­rüst baş­kan” ola­rak anıl­mış­tır. An­drew John­son ay­nı za­man­da en ta­lih­siz baş­kan­lar­dan­dır. Se­na­to ta­ra­fın­dan hak­kın­da açı­lan tah­ki­kat­ta mah­kum ol­mak­tan bir oy fark­la kur­tul­muş­tur. En se­vi­len baş­kan­lar­dan Lin­coln’un ha­nı­mı Mary en se­vil­me­yen first lady sa­yı­lır. Hat­ta gü­ney­li bir ca­sus ol­du­ğu de­di­ko­du­su bi­le ya­yıl­mış­tı.

So­ğuk sa­vaş sı­ra­sın­da dış po­li­ti­ka­da çok ba­şa­rı ka­za­nan Ni­xon, ikin­ci kez baş­kan se­çi­lir­ken ra­kip­le­ri­ni giz­li­ce din­let­ti­ği­ni gös­te­ren Wa­ter­ga­te Skan­da­lı pat­lak ve­rin­ce ne ya­pa­ca­ğı­nı şa­şır­dı. Söy­le­di­ği ya­lan­lar or­ta­ya çık­tı. İs­ti­fa kar­şı­lı­ğı pa­zar­lık ya­pa­rak kur­tul­du. John Tyler ise, dö­nek bir baş­kan ola­rak ta­nın­dı. Se­na­tör­ken de­mok­rat par­ti­den Cum­hu­ri­yet­çi par­ti­ye geç­miş­ti. Ge­çir­di­ği ço­cuk fel­ci se­be­biy­le te­ker­lek­li san­dal­yey­le ge­zen ve 12 se­ne baş­kan­lık ya­pan Frank­lin Ro­ose­velt, da­mar­la­rın­da­ki bir mik­dar Ya­hu­di ka­nı­nın te­si­riy­le ol­sa ge­rek, fa­na­tik bir Al­man düş­ma­nı ola­rak ta­nın­dı. Sta­lin’e ka­nıp Av­ru­pa’nın ya­rı­sı­nı Sov­yet­le­re ver­me­si ve böy­le­ce em­per­ya­list ko­mü­niz­me hiz­me­ti bü­yük bir ha­ta ola­rak ta­ri­he geç­ti.

SARAYDA BE­KÂR HA­YA­TI

Se­çil­di­ğin­de en genç baş­kan 43 yaş ile Ken­nedy idi. En genç ölen baş­kan da yi­ne odur. 46 ya­şın­da öl­dü. 70 ya­şın­da­ki Rea­gan ise en yaş­lı baş­kan ola­rak ta­ri­he geç­ti. John Adams da 90 yıl­lık öm­rüy­le en çok ya­şa­yan baş­kan re­ko­ru kır­dı. Was­hing­ton, Jef­fer­son, Ma­di­son, Mon­ro­e, Grant, The­odo­re Ro­ose­velt, Wil­son, Coo­lid­ge, Frank­lin Ro­ose­velt, Rea­gan, Clin­ton ve Bush iki ke­re üst üs­te baş­kan se­çil­miş­ler­dir. Cle­ve­land iki ay­rı za­man baş­kan se­çil­di. Baş­kan­lar­dan 13’ü De­mok­rat, 28’i Cum­hu­ri­yet­çi­dir. An­drew Jack­son Be­yaz Sa­ray’da be­kâr ha­ya­tı ya­şa­dı. Ka­rı­sı Rac­hel, baş­kan se­çil­me­den üç ay ön­ce öl­müş­tü. Sa­ray­da ev sa­hi­be­li­ği­ni baş­ka­nın ay­nı za­man­da kâ­ti­bi olan ye­ğe­ni­nin ha­nı­mı Emily yü­rüt­tü. En genç ve ilk Ka­to­lik baş­kan Ken­nedy; en yaş­lı­sı Rea­gan, en dö­ne­ği ise John Tyler ol­du. De­mok­rat Ba­rack Oba­ma, ilk si­ya­hi baş­kandır.

27'Sİ AVUKAT İDİ

* Baş­kan­lar­dan 29 ta­ne­si yük­sek okul me­zu­nu idi. 27 ta­ne­si avu­kat­tı. 5 ta­ne­si as­ker­di. Gar­fi­eld an­tik dil­ler pro­fe­sö­rü idi. Clin­ton da da­hil 15 baş­kan hiç as­ker­lik yap­ma­mış­tır. Ço­ğu eyâ­let vâ­li­li­ğin­den gel­me­dir.

* Was­hing­ton, Jef­fer­son, Ma­di­son, Mon­ro­e, Jack­son, Polk, Buc­ha­nan, John­son, Gar­fi­eld, McKin­ley, her iki Ro­ose­velt, Taft, Har­ding ve Tru­man Ma­son lo­ca­sı­na men­sup­tu.

* Baş­kan­la­rın da düş­ma­nı olur el­bet­te. Dört baş­kan sui­kast ne­ti­ce­si öl­dü­rül­dü: Lin­coln (1865), Ja­mes Gar­fi­eld (1881), Wil­li­am McKin­ley (1901) ve Ken­nedy (1963). Ge­rald Ford, iki sui­kast­ten sağ kur­tul­du. İki sui­kast­çi de ka­dın­dı. Rea­gan da sui­kast­ten sağ kur­tul­du. Ame­ri­kan baş­ka­nı en sı­kı ko­ru­nan kim­se­ler­den bi­ri­dir. Bu­nun­la va­zi­fe­li giz­li ser­vis ma­li­ye ba­kan­lı­ğı­na bağ­lı­dır. McKin­ley’in öl­dü­rül­me­sin­den son­ra, kal­pa­zan­lar­la mü­ca­de­le­de çok ba­şa­rı ka­zan­mış olan bu ser­vis va­zi­fe­len­di­ril­miş­ti. Baş­kan, çok iyi ça­lı­şan ser­vi­sin ta­li­mat­la­rı­na har­fi­yen uyar. Ni­te­kim Rea­gan sui­kast­ten kur­tul­ma­sı­nı, pro­fes­yo­nel mu­ha­fı­zın mes­le­kî ref­lek­si­ne borç­lu­dur.

* Baş­kan yıl­da 200.000 $ ma­aş alır. Se­ya­hat için 100.000, eğ­len­ce için 12.000 ve di­ğer mas­raf­lar için de 50.000 $ tah­si­sat alır. Baş­kan yar­dım­cı­sı ise, 94.000 $ ma­aş+10.000$ tah­si­sat alır. Emek­li olun­ca baş­kan­la­ra öle­ne ka­dar 70.000 $ ma­aş ile bir o ka­dar da bü­ro mas­ra­fı ve­ri­lir. Be­da­va bir de bü­ro tah­sis edi­lir. Pos­ta hiz­met­le­ri emek­li baş­kan­la­ra üc­ret­siz­dir.

 

BEYAZ SARAY (WHİTE HOUSE)

Ame­ri­kan Baş­kan­la­rı 1800 yı­lın­dan be­ri Be­yaz Sa­ray ad­lı bir ev­de otu­rur­lar. 18 dö­nüm­lük bir ara­zi­nin or­ta­sın­da­ki bu bi­na­da ilk otu­ran John Adams ol­du. 1814’de bü­yük bir yan­gın ge­çir­di. Baş­kan Har­ri­son (1889-93) Be­yaz Sa­ray’da ken­di­si ve eşin­den baş­ka kı­zı, da­ma­dı, üç to­ru­nu ve ka­yın­bi­ra­de­ri ile otur­du. Bu se­bep­le ev­de ta­di­lat yap­tır­dı. Bu ta­di­lat al­tı ço­cuk­lu son­ra­ki baş­kan Ro­ose­velt‘e ya­ra­dı. Üç baş­kan John Tyler, Gro­ver Cle­ve­land ve Wo­od­row Wil­son, Be­yaz Sa­ray’da ev­len­di­ler. Mon­ro­e ve Grant‘ın kız­la­rı­nın dü­ğü­nü de Be­yaz Sa­ray’da ya­pıl­dı. Bu­ra­da ilk do­ğan da, Jef­fer­son‘un kı­zı ol­du. 1841’de Har­ri­son, üç haf­ta­lık baş­kan iken za­tür­re­den öl­dü. İlk ola­rak va­zi­fe­si ba­şın­da ölen baş­kan­dır. Ay­nı za­man­da Be­yaz Sa­ray’da­ki ilk ölüm­dü bu. Zac­hary Tay­lor da 1850’de bir se­ne­lik baş­kan­ken Be­yaz Sa­ray’da öl­dü.

WASP OLMAYAN SEÇİLEMEZDİ

Ame­ri­kan baş­ka­nı ol­mak için ana­ya­sa­da ya­zı­lı ol­ma­yan bir va­sıf ara­nır o da WASP di­ye bi­lir: Whi­te-Ang­lo-Sak­son-Pro­tes­tan. Be­yaz ırk­tan, İn­gi­liz asıl­lı ve Pro­tes­tan di­nin­den ol­ma­yan­lar baş­kan ola­maz­dı. 1930’lar­da Smith adın­da bir Ka­to­lik ağır bir mağ­lu­bi­ye­te uğ­ra­mış­tı. Bu ge­le­ne­ği ilk yı­kan Ken­nedy ol­du. Ken­nedy, 1960 se­çim­le­rin­de De­mok­rat­la­rın ada­yı idi. Hem Ka­to­lik, hem de İr­lan­da­lı idi. Genç ve ya­kı­şık­lı olu­şun­dan baş­ka avan­ta­jı yok­tu. Kim­se ken­di­si­ne şans ver­mi­yor­du. Kar­şı­sın­da­ki aday Ni­xon son an­da bü­yük bir ha­ta yap­tı. Ken­nedy’nin te­le­viz­yon­da­ki tar­tış­ma tek­li­fi­ni ka­bul et­ti. Renk­li te­le­viz­yon­da mak­ya­jı red­de­den Ni­xon çok yaş­lı ve ka­sıl­mış gö­rü­nü­yor­du. Ken­nedy ise ra­hat, es­pri­li ve se­vim­liy­di. Ken­nedy ka­zan­dı. An­cak sa­de­ce 118 bin fark­la. Mu­ha­lif­le­ri, Ka­to­lik­le­rin Pa­pa’ya bağ­lı ol­duk­la­rı için, va­tan­la­rı­na hı­ya­net bi­le ede­bi­le­cek­le­ri söy­lü­yor­du. Hat­ta baş­ka­nın ya­tak oda­sın­da doğ­ru­dan Pa­pa‘ya bağ­lı kır­mı­zı bir te­le­fon bu­lun­du­ğu bi­le söy­len­di. Ka­rı­sı Jac­ki­e mil­yon­la­rın sem­pa­ti­si­ni ka­zan­dı. Öte yan­dan Ken­nedy’nin sa­rı­şın ar­tist Ma­rilyn Mon­ro­e ile de­di­ko­du­su ay­yu­ka çık­tı. Yi­ne de ka­bul­le­nil­me­miş ola­cak ki, bu po­pü­ler ve ya­kı­şık­lı baş­kan se­çil­di­ği­nin üçün­cü yı­lın­da es­ra­ren­giz bir ci­na­ye­te kur­ban git­ti. Ka­ti­li ya­ka­la­nıp apar to­par ce­za­lan­dı­rıl­dı. Kim­se ni­çin vu­rul­du­ğu­nu öğ­re­ne­me­di. Çok spe­kü­las­yon­lar ya­pıl­dı. Sui­kas­tın Rus­ya, FBI, ırk­çı­lar ve zen­gin­le­rin el bir­li­ği ile iş­len­di­ği ile­ri sü­rül­dü.

Thomas Woodrow Wilson ve eşi Edith

AMERİKA'YI 17 AY BİR KADIN İDARE ETTİ

Hiç ka­dın Ame­ri­kan baş­ka­nı yok­tur ama, Ame­ri­ka’yı tam 17 ay bir ka­dın ida­re et­miş­tir: De­mok­rat Baş­kan Tho­mas Wo­od­row Wil­son‘un eşi Edith. Prin­ce­ton Üni­ver­si­te­si rek­tö­rü iken 1912 yı­lın­da başkan se­çi­len Wil­son, Bir­leş­miş Mil­let­le­rin ilk ku­ru­cu­su ka­bul edi­lir. Her mil­le­te ken­di ken­di­si­ni ida­re et­mek hu­su­sun­da söz hak­kı ta­nı­yan pren­sip­ler, Wil­son Pren­sip­le­ri di­ye bi­li­nir. Bu se­bep­le, 1919 yı­lın­da No­bel Ba­rış Mü­kâ­fa­tı al­mış­tır. Meş­hur iç­ki ya­sa­ğı ka­nu­nu, bu­nun baş­kan­lı­ğı sı­ra­sın­da çı­ka­rıl­mış­tı. Ame­ri­ka’da ka­dın­la­ra oy hak­kı da bu­nun za­ma­nın­da ve­ril­di. Vir­gi­ni­alı fa­kir bir ai­le­nin dul kı­zı­na âşık olup ev­len­miş­ti. Ka­dın, ko­ca­sı­na uğur ge­tir­di: Wil­son ikin­ci kez baş­kan se­çil­di. An­cak baş­kan, 1919 yı­lın­da bir yurt ge­zi­si sı­ra­sın­da felç ol­du. Ka­rı­sı, va­zi­ye­ti baş­ka­nın hu­su­si dok­to­ru ve ka­ti­bi dı­şın­da kim­se­ye bil­dir­me­di. Ko­ca­sı­nın ba­şu­cun­dan hiç ay­rıl­mı­yor, ge­len ev­ra­kı ko­ca­sı­nın eli­ni tu­ta­rak im­za­la­tı­yor­du. Za­man­la baş­ka­na ge­len bü­tün ev­ra­kı biz­zat oku­yup ce­vap­lan­dır­ma­ya baş­la­dı. Dı­şiş­le­ri ba­ka­nı, va­zi­ye­ti öğ­re­nin­ce Ame­ri­kan ana­ya­sa­sı­na gö­re baş­ka­nın gö­rev­den ay­rıl­ma­sı­nı söy­le­diy­se de, işin as­lı­nı bi­len üç ki­şi ağız bir­li­ği yap­tı­lar. Tho­mas Mars­hall’ı “Son­ra­ki baş­kan sen­sin!” vaa­diy­le baş­kan yar­dım­cı­lı­ğı­na ge­tir­di­ler. First Lady, ba­kan­la­rı haf­ta­da bir Be­yaz Sa­ray’da top­la­ya­rak baş­ka­nın is­tek­le­ri­ni ken­di­le­ri­ne bil­di­ri­yor­du. Ha­ki­kat­te bun­lar ken­di is­tek­le­riy­di. Çün­kü baş­kan ar­tık hiç ko­nu­şa­mı­yor­du. Ba­kan­lar, ma­kam­la­rı­nı kay­bet­me­mek için olan bi­te­ne ses çı­ka­ra­mı­yor­du. 1920 se­çim­le­ri­ne ka­dar böy­le de­vam et­ti.