İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİNİ MÜSLÜMANLAR YAKMADI

İskenderiye Kütüphanesinin Müslümanlar tarafından yakıldığı hikâyesini duymuşsunuzdur. Belki de hiç araştırma ihtiyacı duymadan inanmışsınızdır. Acaba hakikat böyle midir?
18 Şubat 2009 Çarşamba
18.02.2009

Rivayete göre, 642 yılında İskenderiye fethedildikten sonra, Halife Ömer şehir kütüphanesindeki kitapların yakılmasını şehrin fatihi Amr bin Âs‘a emretmiş. O da Yahya en-Nahvî’nin (Ioannis Philoponos) itirazlarına rağmen, kitapları şehirdeki dört bin hamam külhanında yaktırmış. Hamamlar altı ay bu kitaplarla ısıtılmış. Bunu Ebu’l-Ferec diye bilinen Suriyeli Hıristiyan yazar Barhebraeus (1226-1289) söylüyor. Bunun meşhur tarihi, 1663’te Latince’ye tercüme olunup neşredildi. Efsâne ilk o zaman Avrupa’da duyuldu.

Bir kere Arapların fethinden sonraki asırlara kadar kâğıt henüz Mısır’a girmemişti. O zamandaki kitapların hepsi olmasa da çoğu yanmayan parşömen üzerine yazılmıştı. Kaldı ki hamamların ocaklarını o kadar uzun süre yanık tutmak için en az 14 milyon kitabın bulunması gerekliydi. O devirde bu kadar kitap ne gezer! Hem Yahya’nın da Amr bin Âs’dan bir asır evvel yaşadığı söyleniyor. Üstelik hâdise, kitabın İbranice ve kısaltılmış Süryanice ve Arapça asıl nüshalarında bulunmuyor. Sonradan kitaba sokuşturulmuş intibaını veriyor.

HAZRET-İ ÖMER’İ LEKELEME FIRSATI

Ebu’l-Ferec bunu, Ioannis’in hayatını anlatan tarihçi İbnü’l-Kıftî‘den okumuş. O da bunu 1203’te Mısır’ı gezen Bağdatlı tabip Abdüllatif‘ten rivayet ediyor. O da “İskenderiye fenerinin yıkıntıları yanında birtakım direkler gördüm. Hazret-i Ömer’in yaktırdığı kütüphane burası olsa gerek!” demiş. Bu ziyaret Fâtımî Devleti’nin sonuna denk gelir. Fâtımîler, felsefeyle kafaları karışmış aşırı Şiî fırkasına mensuptu. Hazret-i Ömer’i cahil ve barbar olarak tanıtmak, ancak onların işine gelirdi. Abdüllatif, bu dedikodulara aldanmış olsa gerek.

Salâhaddin Eyyûbî, Mısır’ı ele geçirince Fâtımîlerin sapkın inançlarına dair propaganda kitaplarını yaktırmıştı. İbnü’l-Kıftî’nin babası, bu sırada Mısır’da kâdı idi. Muhtemelen babasından işittiklerini anlatırken; hâdise bambaşka bir renge büründürülmüştür. İbnü‘l-Kıftî hamam sayısını vermiyor. Bunu Ebu’l-Ferec uydurmuş. Amr bin Âs, eline geçen bazı Yunanca kitapları ne yapacağını Halife Ömer’e sormuş. O da “içinde işe yarar bir şey varsa sakla, değilse yak!” demiş. Bu hâdiseyle de yangın arasında irtibat kurulduğu âşikâr.

 PROPAGANDA İÇİN NELER YAPILMAZ

Böyle mühim bir hâdiseden, ne zengin Orta Çağ İslâm, ne kilise, ne Bizans ve ne de Yahudi literatüründe bahsedilir. İznik piskoposu tarihçi Yuhanna, VII. asır sonlarında yaşadığı halde ve koyu İslâm düşmanlığına rağmen, bu hâdiseden bir kelime olsun söz etmez. Bu gibi iddialar ya efsanelerden doğar; ya da kasıtlı olarak uydurulur. Bir kişinin, bir davanın propagandasına yarar. Propagandacı için tesir ve ikna edici olmak ehemmiyet taşır, doğrular değil.

Papalar, VIII. asırdan beri bütün Avrupa’nın ilk Hıristiyan Roma İmparatoru Konstantin tarafından bir fermanla Papa Sylvester'a bahşedildiğini söyler; buna dayanarak bütün krallar üzerinde dinî ve dünyevî tek otorite olmak isterdi. IV. asra ait olduğu iddia edilen ve Konstantin Hibesi denilen bu vesikanın sahteliği XV. asırda ortaya çıktı. 1440’ta hümanist Lorenzo Valla, vesikaları tetkik ederek bunun IX. asırda yapılmış bir sahtekârlık olduğunu ortaya çıkardı. Krallar birer ikişer papanın dünyevî otoritesini reddetti.

Yahudilerin dünya hâkimiyeti planlarının anlatıldığı Siyon Protokolleri‘ni de, Çarlık Rusya gizli polisi bir Fransız romanından uydurmuştu. Yahudilere devrimci komplolar ve devrimcilere de Yahudi fikirleri isnat ederek, bu silahla önde gelen iki düşmanı vurmaya çalıştı. Sözde Protokoller, Naziler ve taklitçilerince, başka yerlerde kin ve zulmü meşrulaştırmak için çokça kullanıldı.

Tarihî delillerle sahteliği defalarca ispatlanmasına rağmen, propagandacıların favorisi olarak kaldı. İskenderiye yangını masalında da maksat, saygıdeğer Halife Ömer’i kütüphaneleri yıkıcı olarak gösterip, İslâmiyetin ismini karalayarak, İslâm aleyhdarı propagandayı beslemektir. Müslümanların bile şuursuzca sahip çıktığı iddiayı, enteresandır ki, son zamanlarda Avrupalı oryantalistler çürüttü. Böylece Halife Ömer’i ve ilk Müslümanları bu iftiradan temize çıkardılar.

GERÇEKTE KİM YAKTI?

Theophilos’un işi Müslümanların üzerine yıkıldı. Peki İskenderiye Kütüphanesini kim yaktı? Yahut hakikaten yandı mı? Bu kütüphaneyi M.Ö. 332 yılında Büyük İskender kurmuştu. Saray bahçesinde mermer bir bina idi. O zaman yeryüzünün en zengin bu kütüphanesinde 900 bin eser saklanıyordu. (Bunların tek sayfalık parşömen vesikalar olması muhtemeldir.) Müdürü, istediği eseri bulup satın almaya salâhiyetli idi. Mısır’a giren her kitap, önce buraya götürülüp kopyası alınırdı. Romalılar Mısır’ı işgal ettiklerinde, kütüphane sarayla beraber harab oldu.

Hıristiyanlıktan sonra, Romalıların Mısır vâlisi Theophilos, 391 yılında bu kütüphanenin bulunduğu yerde bir kilise yaptırmak istedi. Hafriyat sırasında burada eski Mısırlılara ait bir mabed taşı bulundu. Bu vesileyle Hıristiyanlarla yerli Mısırlılar arasında patırtı çıktı. Hâdiseler ayaklanmaya dönüştü. Çok insan öldü. Theophilos, asker sevk edip ayaklanmayı bastırdı. Kütüphanenin bulunduğu yeri yakıp yıktı. Kıyıda köşede kalmış eski kitapları hamam külhanlarında yaktırdı. İlme ve tarihe saygılı Hıristiyanların bu marifetinin faturası da, ne yazık ki Müslümanlara kesildi.