İNGİLİZ POLİTİKACININ TÜRKİYE'DEKİ KÖKLERİ-ALİ KEMAL BEY'İN ACIKLI SONU

İngiliz politikacı Boris Johnson, yakın tarihimizdeki meşhur bir Türk şahsiyetin torunudur. Bu akrabalık bağının hikâyesi oldukça hazindir...
7 Mayıs 2008 Çarşamba
7.05.2008

Torunu Boris Johnson’un 2009'da Londra Belediye Başkanı seçilmesiyle gündeme gelen Ali Kemal Bey (1867-1922) yakın tarihimizin meşhur gazeteci, yazar ve politikacılarındandı. Polemikte benzerine az rastlanır bir usta idi. Bu tavrı, kendisini acıklı bir sona sürüklemiştir.


Liberal profesör

Ali Kemal Bey, aslen Çankırılı zengin bir mumcu esnafının çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. Babası Hacı Ahmed Efendi, cami derslerini kaçırmayan ve Sultan Aziz’in katlinde üzüntüsünden hüngür hüngür ağlayacak kadar samimi idi. Annesi ise âdeta seccadeden kalkmayan dindar bir hanım idi. Ali Kemal Bey yakın tarihimizin meşhur gazeteci, yazar ve politikacılarındandı. Polemikte benzerine az rastlanır bir usta idi. Bu tavrı, kendisini acıklı bir sona sürüklemiştir.

Ali Kemal Bey (1867-1922), mülkiyeyi bitirdi. Avrupa’da bulundu. Jön Türklere katıldı. Sonra affedilip yurda döndü. Diplomatlıktan çiftçiliğe, yazarlıktan üniversite hocalığına kadar çok çeşitli işlerle uğraştı. Şiirler yazdı. Kitaplar kaleme aldı. Son Osmanlı kabinelerinde Maarif ve ardından Dâhiliye (İçişleri) Nâzırlığı yaptı. Bir yandan da mülkiye ve edebiyat fakültesinde siyasî tarih dersleri verdi. Doğru bildiğini hiç çekinmeden söyleyen liberal bir tabiatı vardı.

Yakın dostu Rıza Tevfik der ki: “Yakışıklı, kuvvetli, kumral, açık mavi gözlü, gayet cesur ve cevval bir gençti. Bütün sporlarda herkesten kuvvetli ve ileri idi. Fevkalade şiire istidatlı ve muhabbetli idi. Siyasi felsefeye pek meraklı idi. Fransa’da yazılmış eserleri her tehlikeyi göze alarak getirtir, Fransızcası iyi bildiği için okurdu.”

 

Nefretin körüklediği sözler

Ali Kemal Bey, baskı ve zulümleri sebebiyle İttihatçıların amansız düşmanıydı. Sivri kalemi, onları titretti; ama kendisini partinin hışmından kurtaramadı. Gazetesi kapatıldı. Ders vermesi yasaklandı. Sürgün edildi. İttihatçılar düştükten sonra döndü. Peyam-ı Sabah gazetesindeki yazıları ile İttihatçıların bir devamı ve âleti olarak gördüğü ve inanmadığı Ankara hükümetine olabildiğince karşı çıktı. İngilizlere direnmenin çare olmadığını düşünüyordu. Mustafa Kemal Paşa’yı çok ağır ifadelerle tenkit etti. 

Şu nefret dolu sözleri yazmaktan çekinmedi: “Kemal Paşa kimdir? Harb-i Umumî içinde, bilhassa Çanakkale’de şöhret kazandı. Ancak Çanakkale müdafaasının birinci kahramanı ne o, ne bu; dini ve devleti için ateşe bile atılmaktan çekinmeyen Türk askeri idi. Her cephede yenildik. Fakat Kemal Paşa muzaffer bir serdar gibi alaylarla İstanbul’a geldi. Hakikatte o, emsali gibi bir askerdi. Kadın ve işrete müptelâ olduğu için harikulâde bir kumandan sayılmazdı. Böyle birisi maaşı ile sükûnet içinde yaşayamazdı. Vatanın lehine olsun, aleyhine olsun, gürültü çıkarmaya fırsat arardı. Şimdi o fırsatı buldu!”


Ali Kemal Bey'in kayınpederi Müşir Zeki Paşa ve bugün 2.köprünün ayağındaki meşhur yalısı

Acıklı son!

İnönü zaferinden sonra politikasını biraz yumuşattı. Önceleri İttihatçı manevrası olarak gördüğü Anadolu hareketi lehinde anlaşılabilecek yazılar yazdı. Ama Ankara kahramanlarına karşı hissiyatı değişmedi. Muhalifleri ona Artin Kemal adını taktılar. Giderek ümidini kaybetti. Ancak eş-dostun kaçış teklifine de karşı çıktı.

Zafer kazanıldıktan sonra, Beyoğlu’nda traş olduğu berber dükkânından alınarak İzmit’te götürüldü. Burada Birinci Ordu Kumandanı Sakallı Nurettin Paşa tarafından sivil giydirilmiş askerlere linç ettirildi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesedi, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi.

İşte Ali Kemal Bey’in hikâyesi böylece acıklı bir sonla bitti. Maamafih Nureddin Paşa’nın bu hareketi tasvip görmedi. Mustafa Kemal Paşa, “İstanbul’da bir fedâi bunu vursa kahraman olurdu. Ama vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmek cinayettir” dedi.


Ali Kemal Bey, babadan kalma serveti hovardaca yeyip bitirmişti. Bununla beraber fakir ama dürüst yaşamayı tercih etmiş; nâzırlığın imkânlarından istifade etmeyi düşünmemişti. Askerî mektepler nâzırı Zeki Paşa’nın kızı Sabiha Hanım ile evlenerek, kayınpederinin himayesinde biraz rahat nefes almıştı. Onun, Büyükada’daki köşkünde otururdu.

Bu evlilikten cumhuriyet devri diplomatlarından Zeki Kuneralp (1914-1998) dünyaya geldi. Bunun oğlu Selim Kuneralp, Seul büyükelçisidir. Sabiha Hanım 1990’da vefat etti. Sabiha hanımın bir kardeşi Sedat Zeki Örs, Demokrat Parti milletvekili ve diplomat; diğer kardeşi Vedat Zeki Örs bilim adamı idi. Kızkardeşi Saibe hanım ise İşkodra müdafii şehit Hasan Rıza Paşa ile evliydi.

 

Ali Kemal Bey’in torunu Boris Johnson (1964) İngiltere'de başbakanlık yaptı.

Ali Kemal Bey'in oğlu büyükelçi Zeki Kuneralp

Araya savaş girdi

Ali Kemal Bey’in ilk eşi, İsviçreli bir baba ve İngiliz bir anneden olma Winifred Brun idi. 1903 senesinde Londra’da evlendiği bu hanımdan Selma ve Osman adında iki çocuğu doğdu. Kadıncağız oğlunun doğumunun ardından 1909 senesinde vefat etti. Ali Kemal Bey bundan sonra üç yıl kadar İngiltere’de Wimbledon’da yaşadıktan sonra, çocuklarını anneanneleri Margareth Johnson’un yanına bırakıp ülkesine dönmek zorunda kaldı. Bilahare çocuklarını getirtmek istediyse de, savaş sebebiyle muvaffak olamadı.

Ali Kemal Bey’in öldürülmesinden sonra, anneanne torunlarını birer İngiliz olarak yetiştirdi. Osman Wilfred Kemal, 1936 yılında Mısır’a giderek orada annesinin yeğenleriyle beraber çalıştı ve burada Irene Williams Bromley ile evlendi.

Bu evlilikten 1940 yılında Stanley Johnson doğdu ki, The Spectator dergisi direktörü ve Muhafazakâr Parti milletvekili idi. Stanley Johnson, Bohemya asıllı Sir James Fawcett’in kızı Charlotte ile evlendi. Bu evlilikten doğan Alexander Boris Johnson 44 yaşında Muhafazakâr Parti’den Londra belediye başkanı seçildi. Dışişleri bakanı, nihayet başbakan oldu. Boris Johnson, sık sık Türk menşeini tebarüz ettiren bir şahsiyettir.

 

Ali Kemal Bey ve zevcesi