BABASI BURHANEDDİN EFENDİ'NİN CENAZESİ YURDA SOKULMAMIŞTI

Sultan Abdülhamid Han’ın torunu Ertuğrul Osman Efendi, doğduğu yerde defnedildi. Babası, Burhaneddin Efendi ise kendisi kadar şanslı değildi, cenazesinin İstanbul’a defnine izin verilmeyince Şam’a götürülmüştü.
30 Eylül 2009 Çarşamba
30.09.2009

Osmanlı hanedanının reisi, yani en yaşlısı Ertuğrul Osman Efendi 97 yaşında vefat etti. Kalabalık bir cenâze merâsimiyle dedesi Sultan Hamid’in de medfun bulunduğu büyük dedesi Sultan Mahmud Türbesi hazîresine defnedildi.

12 yaşında sürgüne çıkan şehzâde, ömrü boyunca vatansız yaşamış; 91 yaşında iken zamanın başbakanı Receb Tayyib Bey’in talimatıyla tekrar Türk vatandaşlığına alınmıştı. New York’ta yaşıyor; yazlarını İstanbul’da Nişantaşı’nda geçiriyordu. Osman Gazi’nin 22. kuşaktan torunu idi.

Bir devrin kapanışı

Şehzâdenin vefatı çeşitli cihetlerden dikkate değerdir. Bir kere 97 (hicrî 100) senelik ömrü, Osmanlı hânedanında bir ilktir. Bu zamana kadar bu yaşa erişen olmamıştı. Şehzâde, hayattaki son padişah torunu idi. Şimdi doğrudan padişah torunu olan şehzade kalmamıştır. Şehzâde, hânedanın saltanat devrinde dünyaya gelen son mensubudur. Şimdi hânedan reisi olan Osman Bayezid Efendi (1924), yurt dışında doğan ilk şehzâdedir. Artık saltanat devrini ve saray geleneklerini hatırlayan şehzâde ve sultan kalmamıştır.

Memlekette en son 1918 yılında Sultan Reşad’ın cenâze merasimi olmuştu. Şehzâdeninki, bundan sonra ilk hânedan reisi cenâzesidir. Bu bakımlardan Ertuğrul Efendi’nin vefatı bir bakıma bir devrin kapanışı, ama eskiyle barışık yeni bir devrin açılışı gibidir. Ertuğrul Osman Efendi, Almanca, Fransızca ve İngilizce’yi ana dili gibi bilir; Türkçe’yi de uzun zaman yurt dışında yaşadığı halde, fevkalâde güzel konuşurdu. Yakışıklı, güzel giyinen, kibar, kültürlü, esprili ve karizmatik bir zât idi. Yaşına rağmen hâfızasına en ufak halel gelmemişti. Saltanat yaşasa idi padişah olması gereken bu şehzâdenin heybet ve meziyetlerine bakıp, çok sıradan bazı cumhurbaşkanlarını düşündükçe, insanın acı acı gülesi geliyordu.

En sevgili oğul

Şehzadenin babası Burhaneddin Efendi, Sultan Abdülhamid’in oğludur. Padişah kendisine genç yaşta vefat eden sevgili kardeşinin ismini vermiştir. Burhaneddin Efendi çok yakışıklı, kültürlü, güzel giyinen, güzel konuşan ve yazan bir şehzâde idi. Musikişinas olup harika çocuk sıfatıyla 7 yaşında iken bir Bahriye Marşı bestelemiştir. Bahriye zâbiti idi.

Meziyetleri sebebiyle padişah en çok bu oğlunu sever; hatta Cuma selâmlıklarında arabasına yalnızca onu alırdı. Avrupa’daki gibi tahta gençlerin çıkmasını temin etmek maksadıyla verâset usulüne değiştirerek bu oğlunu yerine veliahd yapmayı düşündüğü bile söylenmiştir.

Burhaneddin Efendi’ye, 1913’te müstakil olan Arnavutluk tahtı teklif edildi. Ama kabul etmedi. 1921’de Iraklı zabitlerce Irak tahtına davet edildiyse de, İngiltere karşı çıktı. Babasının tahttan indirilmesi üzerine muhtemelen şerlerinden korunmak için İttihatçılarla dostluk kurdu. Bir müddet sonra işkillenen İttihatçılar, kendisini göz hapsine aldılar. Bunun üzerine çocuklarını alıp İsviçre’ye gitti. Bir daha da dönmedi. Ticaretle meşgul oldu. Geniş bir çevre edindi.

1924 senesinde halifelik kaldırılıp hanedan yurt dışına sürüldüğünde 39 yaşında bir miralay (albay) idi. Bu esnâda yurt dışında bulunmaktaydı. Nice‘e, oradan Paris’e gitti. 1930’da New York’a yerleşti. Büyük bir petrol şirketinde 2000 dolar maaşla idare meclis âzâsı idi. Bu sebeple hanedanın diğer mensupları gibi maddî sıkıntı çekmedi. New York’un en zengin muhiti 5. Caddede otururdu. Hususî otomobili vardı.

Memlekette iken iki defa evlenmiş, ikisinden de boşanmıştı. 1925’te Quensberry Markizi ile yaptığı kısa evlilikten sonra, 1933’te Elsie Jackson (1879-1952) adında zengin bir Amerikalı dul ile evlendi. 1949’da kalp krizi geçirerek vefat etti. Cenâzesini gemiyle İstanbul’a getirdilerse de iniş izni verilmeyince, Şam’a götürülüp, Sultan Vahideddin’in de bulunduğu Sultan Selim Câmii hazîresine defnettiler.

Burhaneddin Efendi’nin iki oğlu vardır: Hidayet Hanım’dan 1911’de dünyaya gelen Mehmed Fahreddin Efendi, sürgün sırasında Viyana’da meşhur Theresianum Kolejinde tahsilde idi. Paris Academie des Beaux-Art (güzel sanatlar akademisi) mezunudur. Münih ve Roma’da kaldı. Sonra New York’a yerleşti. Burada 1968’de vefat etti. 1933’de Catherine Papadopulos (1914-1945) ile kısa bir izdivaç yaptı. Çocuğu olmadı.

Çak iyi yetişti

Ertuğrul Osman Efendi, Burhaneddin Efendi’nin ikinci hanımı Çerkes asıllı Aliye Nazlıyar Hanım’dan 1912 senesinde babasının Nişantaşı’ndaki konağında dünyaya geldi. Aliye Hanım şehzâdeden ayrılıp, İttihatçıların meşhur maliye nâzırı Câvit Bey ile evlendi. Ondan şair Şiar Yalçın dünyaya geldi. Şehzâdenin anne-bir kardeşidir. O zamana kadar şehzâde anneleri dul bile olsalar başkasıyla evlenemezlerdi. İleride padişah olacak birisinin üvey babası ve üvey kardeşleri olması düşünülemezdi. Bu, hânedanda bir ilktir. Câvit Bey, İzmir suikastına katıldığı gerekçesiyle cumhuriyet devrinde asıldı.

Ertuğrul Efendi doğduğunda, dedesi Sultan Hamid tahttan indirilmiş; Selânik’te sürgünde idi. Selânik’in sukutundan sonra Beylerbeyi Sarayı’na hapsedildi. Şehzâde, dört-beş yaşlarında iken burada dedesini bir iki defa ziyaret ettiğini anlatırdı. Ayrıca babasından da çok hatıralar naklederdi. Meselâ Hitler’in seçim kazandığı zaman babasını otelde ziyarete gelişini bizzat görmüştü.


Ertuğrul Efendi sürgün esnasında babasıyla yurt dışında idi. Viyana Theresianum Koleji ve Paris Sciences Politiques (mülkiye) mezunudur. Münih’e, sonra babasıyla Nice, Roma, Paris, Londra, Washington’a gitti. Babasının vefatından sonra Kanada‘ya gitti. Maden işiyle uğraştı. Maddî bir sıkıntı çekmedi. 2003’te Türk pasaportu verilinceye kadar haymatlos (vatansız) olarak yaşadı. 1947’de Güney Afrikalı İngiliz bir ailenin kızı Gulda Twerskoy (1915-1985) ile evlenip boşandı. 1991’de Afgan hükümdar ailesinden Zeyneb Tarzi (1940) ile evlendi. Çocuğu olmadı. Zeyneb Tarzi, Türkiye’nin ilk kadın jinekoloğu Pakize Tarzi’nin kızıdır.