Sünneti kılmak üzere müezzinin Sallû diye bağırması câiz midir?
Sallû, “Namaz kılın! Haydin namaza!” demektir. Buna tesvîb denir. Bütün namazlarda ezanla ikamet arasında herkes için âdetine göre tesvib yapar. Câmide bu iş müezzine aittir. Müezzin, ezanla ikamet arasında yirmi âyet-i kerime okunacak kadar durup, tesvib yapar. Sünnetler kılındıktan sonra ikamet getirir. Yalnız akşam namazında ezandan sonra İmam Ebu Hanife’ye göre oturmayıp üç kısa âyet-i kerime okuyacak kadar ayakta susar; İmameyn’e göre hatibin iki hutbe arasında oturduğu kadar oturur. Sonra ikamet getirir. Abdullah bin Ömer’in bir mescidde müezzin sallû diye bağırınca, “Burada bid’at işlenmektedir” buyurarak mescidden çıktığı rivâyet edilir. Bu da gösteriyor ki tesvîb, sahâbe-i kiram zamanında ortaya çıkmıştır. Ancak bid’atlara karşı şiddetli muhalefetiyle tanınan bu sahâbînin aksine, başka zâtlar tesvîbi câiz görmüştür. İbni Abidin der ki: “Tesvib bütün namazlarda yapılır. Çünkü din işlerinde gevşeklik zuhur etmiştir. Sonra gelen ulema, âdetlerine göre bütün namazlarda ezanla ikamet arasında tesvib yapmayı uygun görmüşlerdir. Bundan yalnız sabah namazında tesvib yapmamışlardır. Müslümanların iyi gördüğü şey, Allah indinde de iyidir. Tesvib, herkese âdetlerine göre öksürmekle, kimi kamet ile veya es-Salât es-Salât demekle yapılır.”


7 Ağustos 2012 Salı
Alakalı Başlıklar