Alış-veriş yaptığımızda, akdin zamanında ifa edilmemesi sebebiyle zarara uğruyoruz. Bunun için karşı taraftan cezaî şart veya gecikme fâizi isteyebilir miyiz?

Semene mahsub edilmek, akid bozulursa karşı tarafta kalmak şartıyla pey ve pişmanlık akçesi (kaparo) verilmesi veya akdin zamanında ifa edilmemesi hâlinde ceza ödemeyi baştan şart ve taahhüt etmek câiz değildir. Akid bozulursa veya ifa edilmezse, alacaklı bunu talep edemez, aldıysa iade eder. Çünki borç zamanında ödenmezse alacaklı hemen icrâya başvurabilir. Gerekirse borçlunun bu kıymette bir malına el koyabilir. “Sattığın koltuk takımını şu tarihe kadar teslim etmezsen, şu kadar ceza ödeyeceksin” gibi bir şart böyledir. Su, elektrik, havagazı, telefon faturalarını zamanında ödemeyip gecikme fâizi vermek zorunda kalmak da böyledir. Ancak satım akdi yapılıp, kaparo birinci taksit olarak verilmiş ise, alıcı da satıcı da geri dönemez; kaparoyu isteyemez. Geri kalan alacağı için icrâya başvurur. Malı da o zamana kadar elinde tutabilir.
Hanbelî mezhebinde akid sahih olursa semene mahsub edilmek, sahih olmazsa satıcıda kalmak üzere verilen paraya urbûn denir. Bu bakımdan akid zamanında îfâ edilmezse veya bozulursa karşı tarafa bir meblâğın cezâî şart (gecikme fâizi) olarak ödenmesinin önceden şart koşulması veya alıcı vazgeçerse kaparonun satıcıda kalması şartı, Hanbelî mezhebine göre câizdir. Bin lira peşinat verip mal alsa, zamanında geri kalanı ödemese ve malı almaktan da kaçınsa, üç mezhebde satıcı geri kalan alacağı için icrâya müracaat eder. Parayı alana kadar da malı elinde tutabilir. Hanbelî’de satıcı akdi feshedip bu parayı alabilir.
İcrâ dairesindeki işlerin uzun sürmesi ve yüksek enflasyon gibi haller sebebiyle zarara uğrama mevzubahis ise Hanbelî mezhebi taklid edilebilir. Dört mezhebde de alacağın her zaman altın üzerinden kıymeti istenebilir.




21 Haziran 2010 Pazartesi
Alakalı Başlıklar