Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Biyografi
Kitaplar
Makaleler
Aktüel
Akademik
English
Arabic
Diğer Diller
Programlar
Televizyon
Radyo
Youtube
Yazışmalar
Tüm Sualler
Sual Başlıkları
Sual Gönder
TR
EN
AR
Biyografi
Kitaplar
Makaleler
- Aktüel
- Akademik
- English
- Arabic
- Diğer Diller
Programlar
- Televizyon
- Radyo
- Youtube
Yazışmalar
- Tüm Sualler
- Sual Başlıkları
- Sual Gönder
Suallerde, makalelerde, programlarda arama yapın.
Makaleler
Yazışmalar
Programlar
Sual Başlıkları
“
Abbasîler
”
için arama neticeleri gösteriliyor
Sual: İslâm ülkesinde tek bir halife olması lâzım gelirken tarihte çeşitli İslâm devletleri var olmuş ve bunlar halifeyi hükümdar olarak tanımamıştır. Bu meşru mudur?
Cevab: Aynı zaman içinde tek bir halîfenin halîfeliği meşru iken, zamanla sınırların genişlemesi ile çeşitli beldelerde emîrü’l-mü’minîn veya halîfe adıyla müteaddit hükümdarlar ortaya çıkmıştır. Bu hâdise ilk defa Abbasî halîfesi Râdî zamanında (325/937) vuku’a gelmiştir: Bağdad’da Râdî, Endülüs’de Abdurrahman ve Kayruvan’da Mehdî emîrü’l-mü’minîn olarak tanınmışlardır. Bunun üzerine ulemâ, hilâfetin tek bir şahsa münhasır olmadığını söylemiş; her beldenin hükümdarının meşru olarak başa gelmesi ve hilâfet için aranan şartları hâiz olması durumunda, meşru halîfe sayılacağına fetvâ vermiştir. İki halîfenin bir arada bulunmasının memnuiyyetinin, aynı zamandaki bir hükümete, bir beldeye mahsus olduğunu beyan etmişlerdir. İslâmiyette halîfelik, papalık gibi ruhânî bir makam değildir; yalnızca devlet başkanlığıdır. Ancak müslümanlar İslâm tarihindeki geleneğe uyarak Bağdad’daki (Moğol istilâsından sonra da Mısır’daki) halîfenin manevî otoritesini tanımışlar, hakikatte devlet idaresi görünüşte halîfeye bağlı hükümdarlar tarafından icra edilmiştir. Zamanla (XVIII. asırdan itibaren) Müslümanların yaşadığı bazı toprakların gayrımüslimlerin eline geçmesiyle, Osmanlı padişahı bu topraklarda yaşayan Müslümanların dinî ve dünyevî menfaatlerini koruma fırsatı hâsıl etmek için, tamamen pratik mülahazalarla, onlar üzerinde halîfelikten gelen bir manevî/ruhânî otorite iddiasında bulundu ve bunu dünya devletlerine de kabul ettirdi. Böylece o zamana kadar ancak kendi toprakları üzerinde yaşayan halkın dünyevî otoritesi bulunan halîfe, bu topraklar dışındaki Müslümanlar üzerinde, Papa’nın kendi devleti dışındaki Katolikler üzerindeki otoritesine benzer bir şekilde ruhânî bir mevki iktisap etmiş oldu.
21 Haziran 2010 Pazartesi
Sual:
Ehl-i beyt ve Iraklı Araplar, neden Horasan’a göç ettiler? Horasan hangi bölgededir?
Cevab: Alevîlerin iktidara gelmesinden çekinen Abbasîlerin zulmünden kaçtılar. Horasan bugünki İran'ın kuzeydoğusudur.
16 Kasım 2011 Çarşamba
Sual: Bir yandan Halife Harun Reşid’in Behlûl Dânâ hazretleriyle yakınlığından bahsediliyor; bir yandan da Musa Kâzım hazretleri gibi evliyanın en büyüklerinden olan bir zatı, Bağdâd’a getirtip hapsettiğinden bahsediliyor. Böyle bir şey nasıl oluyor?
Cevab: Behlûl Dânâ, meczup bir veli; Musa Kâzım ise, tahta Ali soyunun geçmesini isteyenlerin bir nevi parti lideri gibi gördüğü çok mühim bir şahsiyet idi. Halife kendisinden çekindiği için göz altında tutardı. Halife Mensur da tahtını tehlikede gördüğü zaman, muhaliflerini ve tehlikeli gördüğü kimseleri hapsetmekten veya öldürmekten çekinmezdi.
8 Aralık 2013 Pazar
Sual: Emevi ve Abbasi halifelerinin dindar olmadığı; aralarında homoseksüel, zani, sarhoş olanların çok olduğu doğru mudur?
Cevab: Bunların hepsi Şii tarihçilerinin uydurmalarıdır. Tarih boyu bu propagandalara, Ehli sünnet Müslümanlar da kanmışlardır. Emevi ve Abbasi halifelerinin içinde günahkâr olanlar olabilir. Nitekim kimse masum değildir. Ancak hepsi İslamiyete hizmet etmiştir. Din zararları olmamış; belki nefislerine zulmetmişlerdir. Mir’at-ı Kâinat isimli Türkçe tarih kitabında Emevî ve Abbasî halifelerinin hakiki hali anlatılmaktadır.
23 Mayıs 2017 Salı
Sual: Emevî ve Abbasîler hakkında kitap tavsiye eder misiniz?
Cevab: Piyasadaki kitapların çoğu güvenilmezdir. Şiî tesirinde yazılmıştır. Mir’at-ı Kâinât veya Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya kitapları nisbeten tavsiyeye şâyândır.
14 Ağustos 2017 Pazartesi
Sual: Abbasî halifeleri, Ehl-i beyt İmamlarina neden eziyyet etmişlerdir?
Cevab: Politik sebeplerle, kendi tahtlarını sarsabilecekleri endişesini gütmüşlerdir. Ama Ali Rıza gibi hürmet ettikleri, hatta veliahd tayin ettikleri de olmuştur.
26 Temmuz 2018 Perşembe
Sual: Emevî ve Abbasi halifeleri Sünni miydi?
Cevab: Abbasî halifelerinin 3 tanesi Mutezile idi; geri kalanı ve Emevî halifelerinin hepsi Sünnî idi
2 Mart 2019 Cumartesi
Sual: Abbasî devrindeki Mihne meselesi hakkında ne dersiniz?
Cevab: Halife Memun, Mutezile mezhebinde olduğu için, Kur’an-ı Kerim'in mahluk olduğuna inanıyor ve meşhur âlimlere böyle söyletmek istiyordu. Bu sebeple hepsine işkence yaptı; ama muvaffak olamadı. Bu devre mihne devri denir. Mihne, sıkıntı demektir.
2 Mart 2020 Pazartesi
Sual: Emevî ve Abbasî halifeleri hangi mezhebe göre amel ederlerdi?
Cevab: Kendi içtihatlarına göre amel ederlerdi. Tayin ettikleri kadılar ise kendi içtihatları veya mezheplerine göre hüküm verirlerdi. Abbasi halifeleri, İbni Abbas’ın kavillerine uymayı tercih ederdi. İmam Ebu Yusuf’tan sonra Abbasi memleketlerinin resmi mezhebi Hanefîlik olmuştur.
21 Ağustos 2020 Cuma
Sual: Abbasi halifesi Mehdi nasıl bir şahsiyettir?
Cevab: Mir’at-ı Kâinat, kendisini bilgili, yiğit, şair, beliğ, zeki, mütevazı, cömert, yakışıklı, herkesin sevdiği ve ayıbı görülmeyen biri olarak tavsif ediyor.
13 Mart 2021 Cumartesi
Sual: Abbasilerde yaşanan Zenci isyanının, tarihte en büyük köle isyanı olduğu ve Avrupa’daki sınıf ayrımının şarkta olmadığı sözünü yalanladığı doğru mudur?
Cevab: En büyük köle isyanı Roma’daki Spartaküs isyanı olarak bilinir. Sınıf ayrımı her cemiyette vardır. Müslüman cemiyetinde ırk, servet ve soy cihetiyle sınıf ayrımı yoktur. Din ve hürriyet cihetiyle vardır. Bunlar da kanun önünde eşittir. Bu köle isyanı değil, siyasi bir ayaklanmadır. Abbasi halifesi Mutemed zamanında 255 senesinde Abdülkays adında bir serseri Basra’da ayaklanıp etrafına bir büyük cemiyet topladı. O havalide çokça bulunan zenci köleleri, hürriyet, mevki ve memuriyet vaadiyle aldatıp, onlara efendilerini tutturarak hapsettirdi. Hepsini kendisine bağladı. Bu sebeple kendisine Sahibüz-zenc dendi. Sahibüzzenc, başlarda Şiî hilafeti davasıyla ayaklanmıştı. Fakat zamanla Hâricîler (Ezârıka) gibi davranmaya başladı. Sahabilere sövmeye; Sünnilerin mallarına, canlarına ve ırzlarına saldırmaya başladı. Maiyetindeki zencilerin Hâşimî kadın ve kızlarını bile esir ettikleri görülürdü. Üzerine yürüyen 4 bin kişilik bir birliği mağlup etti. Übülle ve Abadan’ı işgal etti; Kadisiye’yi yağmaladı. Şattülarabdaki gemileri zaptetti. Bunlarla Basra üzerine saldırdı. Halife’nin biraderi Ebu Ahmed el-Muvaffak kumandasındaki bir birlik, 258 senesinde asilerin üzerine yürüdü. Asiler mağlup ve reisleri katledildi. Ancak Ebu Ahmed ordusunda hastalık zuhur etmesi üzerine geri çekildi; asilerin kalıntıları Ahvaz’a saldırdı. Reisleri olan Behbud, kendisine peygamberlik geldiğini; ancak kabul etmediğini ilan etti. Şarktaki isyanlarla uğraşan hükümet, bunlara layık olan tedbiri alamadı. 269 senesinde fitne tamamen bastırıldı. Çoğu kılıçtan geçirildi; bir kısmı da eman dileyip teslim oldu. 14 sene süren isyan zorlukla söndürülmüş oldu. (Mir’at-ı Kâinât, Kısası Enbiyâ)
28 Mayıs 2021 Cuma
Sual: Aynı soydan olmalarına rağmen Abbasi halifelerinin Hazreti Ali ve ailesinden nefret etme sebebi nedir?
Cevab: Politika ve iktidar hırsı.
5 Temmuz 2021 Pazartesi
Sual: Abbasi darbesi sırasında Emevi halifelerinin kabirlerinin tahrip edildiği doğru mudur?
Cevab: Abbasi darbesi sırasında Muaviye bin Ebi Süfyan ile Ömer bin Abdilaziz’inkiler hariç Emevi halifelerinin kabirleri tahrip edildiği rivayet edilir. Şimdi kabirlerin içi boş mudur, bilinmez. Mazide kabir tahribi, mezarı açıp kemikleri yaktırmak gibi sevimsiz fiillere rastlanır. Tarihte nedense ölüden de intikam almak her devirde rastlanabilir bir şeydir. Sağlıklı psikoloji zor bulunur bir nesnedir. Safevilerin, İmam Ebu Hanife’nin, Karamanoğlu Mehmed’in dayısı Yıldırım Sultan Bayezid’in kabrini ateşe vermeleri, Friedrich Barbarossa'nın Selçuklu sultanları ve kale dışındaki müslüman mezarlığını ateşe verdirmesi, hastalıklı bir ruh halinin tecellisidir. Bunlar ölünün ruhunu incitse bile, Allah sevdiklerine bunu hissettirmez. Hicretin 3. senesinde (625) bazı Kureyş müşrikleri Uhud Gazvesi için Mekke’den Medine’ye giderken Ebvâ’da konakladıklarında, Bedir’de katledilen yakınlarının intikamını almaya teşvik için ve icabında esirlere karşı fidye olarak kullanılmak üzere Hazret-i Âmine’nin mezarını açıp kemiklerini yanlarında götürme fikrini ortaya attılar. Ancak o zaman hidayete gelmiş bulunmadığı halde, her zaman asalet ve mertlik timsali olan Ebu Süfyân, bunu yanlış bularak reddetti. (Vâkıdî, Belâzürî)
22 Kasım 2023 Çarşamba