Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“ Nikâh”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Taşıyıcı annelik câiz midir? Çocuk kimin çocuğu sayılır?
    Cevab: Taşıyıcı anne, eğer sperm sahibi erkekle evli değilse, bu şekilde döllenme câiz değildir. Bununla beraber, çocuğun annesi onu doğuran kadındır; yumurta sahibi kadın değildir. Kur’an-ı kerîmde, “Anneleri, onları doğuran kadınlardır” buyuruluyor (Mücâdele: 2). Başka bir kadından yumurta alınması, organ nakli hükmündedir. Mamafih yumurta sahibi kadınla bu çocuk arasında mahremiyet doğar. Nitekim çocuğu emziren kadın, kemik ve hücre yapısının teşekkülünde rol oynadığı için sütannesi sayılmaktadır. Doğrusunu Allah bilir!
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: İnsan klonlamak câiz midir?
    Cevab: Çocuğun dünyaya nasıl geleceği şer’î kaynaklarda açıkça belirtildiği için, insan kopyalama da şer’î hukuka aykırıdır. Hilkati tağyir (yaradılışı değiştirmek) câiz değildir. Ancak bu durumda, doğan çocuk asıl hücre sahibi erkekse onun oğlu, kadınsa kardeşi sayılır. Annesi ise onu doğuran kadındır. Somatik hücrenin kadından alındığı insan kopyalamada çocuk ile hücresi alınan kadın arasında mahremiyet doğar. Nitekim çocuğu emziren kadın, kemik ve hücre yapısının teşekkülünde rol oynadığı için sütannesi sayılmaktadır. Doğrusunu Allah bilir!
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Tüp bebek câiz midir?
    Cevab: Tüp bebek ile nesebin sübutuna fetvâ verilmiştir. Nitekim Şâfiî ulemâsından Şirbînî, bu konuda şöyle der: “Bir kadın ihtilâm olmuş kocasının menisini cinsî uzvuna yerleştirmek suretiyle gebe kalsa, doğan çocuk meşrûdur ve kadın bundan dolayı günahkâr olmaz” (Muğnî'l-Muhtâc.) Hanefîlerden İbn Âbidîn’de de bu yolda izahat vardır: “Bir kadın kocasının veya bir câriye efendisinin menisini, cinsî temas hâricinde rahmine akıtır ve hâmile kalırsa, bu çocuğun nesebi sâbit ve gerekirse iddet icab eder”. Bu sun’î ilkahın (yapay döllenmenin) yabancı kimseler arasında cereyan etmemesi de şarttır.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Evli kadın kaçırılmış, ırzına geçilmiş; tekrar kocasının eline geçmiş. Kocasının buna yaklaşması câiz midir?
    Cevab: Kendisiyle zinâ edilen kadın kocasına haram değildir. Kadın zinâ ederse hayız görmedikçe kocası ona yakınlık edemez. Çünkü zinâdan gebe kalmak ihtimali vardır. Kocasının suyu başkasının ekinini sulamamalıdır. Hamile ise yaklaşamaz. (İbn Âbidîn, Iddet bahsi.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Kadın kocasının rızası olmaksızın doğum kontrolü yapabilir mi?
    Cevab: Hâniyye, Fethü’l-Kadir ve Nehr'de "Kadının başka kadınların yaptıkları gibi rahminin ağzını tıkaması câizdir" diyor. Bahr ise "Kadından izin almadan yapılan azle kıyasen bunun da kocasının izni olmadan yapılması haram olmak gerekir" demektedir. Yani ne kadın kocasından ve ne de koca karısından izin almadan azl (doğum kontrolü) yapabilir. Bu hüküm Hanefî mezhebinin aslına göredir. Bezzâziye'de, "Kocasının karısını azlden men etmeye hakkı vardır" denilmektedir. Nitekim zamanın bozukluğuna bakılırsa, iki taraftan da azlin câiz olması gerekir. (İbn Âbidîn.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Hazreti Ayşe'nin nişan, evlenme ve zifafa girme yaşları için kitaplardaki kaviller nedir?
    Cevab: Kaynaklar 6 yaşında nikâhlandığını, 9 yaşında iken zifafa girdiğini söylüyor. Bu yaşın daha yukarı olduğunu bildirenler de vardır. Arap memleketlerinde 9 yaş umumiyetle kızlar için bülûğa erme yaşıdır. Arap cemiyetinde genç kız-yaşlı erkek veya tersi izdivaçlar, dul kadınla genç erkeğin evlenmesi veya tersi normal karşılanmaktadır.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Müt’a nikâhı Hazret-i Ömer tarafından neden kaldırıldı? Câbir bin Abdullah’dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerife göre: “Biz Hazret-i Muhammed ve Ebubekir zamanında bir avuç hurma karşılığında kadınlar ile geçici nikâhlar yapardık. Hazret-i Ömer bunu Amr bin Hurays hâdisesinden sonra kaldırdı.” Amr bin Hurays hâdisesinde neler oldu?
    Cevab: Müt’a nikahı Câhiliye devrinde, yani Hazret-i Peygamberin peygamberliğini ilan edişinden evvel câri idi. Hazret-i Peygamber, böyle bir nikâh yapmadı. Yapılmasını emretmedi. Kur’an-ı kerimde Mü’minûn suresinin altıncı âyetinde üstü kapalı da olsa müt’a nikâhının câiz olmadığı bildirildi. Hayber gazâsında Hazret-i Peygamber müt’a nikahını yasakladı. Bunu başta Hazret-i Ali olmak üzere çok sayıda sahabi bildiriyor. Bunun yasaklandığını bilmeyenler, bilmediği için yapanlar da vardı. Hazret-i Ömer zamanında, sahabiler toplanarak, Hazret-i Peygamberin müt’a nikâhını yasakladığını, dolayısıyla müt’a nikâhının câiz olmadığını müzâkere ederek karara bağladılar. İcma’ya vardılar. Müt’a nikâhını Hazret-i Ömer yasaklamadı. Hazret-i Peygamber tarafından yasaklandığı onun zamanında ilân edildi. Hazret-i Ömer’e düşmanlıkları sebebiyle böyle şeyler uydurup kendisini suçlayanlar vardır.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Padişahların, nikâhlı hanımları, ikballeri, peykleri ile 4 kadın gözetmeksizin birlikte olmalarının hukuku nedir? Kur’an’dan âyet verebilir misiniz?
    Cevab: Câriyelerle evlenmenin ruhsatı, Nisa suresi: 3, 25; Mü’minûn suresi: 5-6. ayeti kerimeler ve Hazreti Peygamberin sünnetidir.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Peygamber efendimizin "Çöplükte biten gülleri koklamayınız!" mealindeki bir hadis-i şerifini okudum. İnsan ailesinden dolayı kınanamayacağına göre buradaki murad ne olabilir?
    Cevab: Şir’atül-İslâm kitabında bu hadis-i şerifi bildirdikten sonra diyor ki, kendi güzel, zengin ve soylu, ama kötü huylu bir kadın, çöplükte bitmiş gül gibidir. Bununla evlenmemelidir.
    7 Temmuz 2010 Çarşamba
  • Sual: Fıkıh kitaplarında (Semen, para tayin edilince, sahih olan sözleşmelerde teayyün etmez. Yani söz kesilirken tayin edileni vermek lazım değildir. Misli, benzeri verilebilir. Mehirde, nezirde [adakta] ve vekil yapmakta da teayyün etmez. Emanet, hibe ve sadaka vermekte, şirkette ve gaspta teayyün eder. Mebi her zaman teayyün eder) deniyor. Mehirde 11 Reşat altını vermeyi taahhüt etmiştik. Şimdi onun yerine, o değerde başka mal, TL, Dolar, Euro vesaire verebilir miyiz?
    Cevab:

    Satış akdinde semenin (satılan mal karşılığı ödenecek meblâğın) cinsi söylenmedi ise, söz kesilirken orada kullanılan semen anlaşılır. Burada, piyasadaki paraların mâliyeti (hakikî kıymeti) ve râyici (geçer kıymeti) müsâvi ise, bey’ sahih olur. Müşteri hangi parayı isterse verebilir. Geçer kıymetleri farklı ise, en yükseğini verir. Geçer kıymetleri aynı olup, mâliyetleri farklı ise, cinsi, sıfatı söylenmezse, bey’ fâsid olur. Suriye’nin sınıra yakın kısımlarında Türk lirası geçmektedir. Haleb’de şu kadar lira üzerinden akid yapılsa, Suriye veya Türkiye lirası diye açıklanmasa, hangisinin geçer kıymeti fazla ise o verilir.

    Semenin cinsi söylenmiş ise, teayyün ettiğinden başka semen verilemez. Reşad altını üzerine pazarlık edilmişse, İngiliz altını verilemez.

    Semen, sahih akidde tayin edilince, teayyün etmez. Yani söz kesilirken tayin edileni vermek lâzım değildir. Misli, benzeri verilebilir. “Bu elimdeki 100 lirayla şu malı aldım” diye akid yapılsa, sonra bu parayı cebine koyup, mislini, benzerini verebilir. Semenin kendi tayin edilince, teayyün etmez ise de, cinsi, mikdarı ve vasfı tayin edilince, teayyün ederler. Yani bu cins, mikdar ve vasfı taşımayan semen verilemez. 100 lira demişse 100 dolar veremez. 11 Reşad altını demişse 11 Aziz veya bu kıymette para veremez.

    Söz kesilen semen, örfe uyulup, bozuk para olarak da verilebilir. Meselâ yirmi mecidiyye diye pazarlık olunduğunda, yirmilik yerine onun bozukluğu olan onluk ve beşlik verilebilir.

    Semen, para olmayıp mal ise, hatta altın veya gümüşten işlenmiş eşyâ ise, pazarlıkta tayin edilince, mebî gibi teayyün eder. Satış da, mukâyada (trampa) satışı olur. Yani o malı aynen vermek gerekir. Meselâ müşteri, bir gümüş kaşığı gösterip, “Şu kaşık ile bu horozu satın aldım” dese, kaşığı vermesi lâzımdır. Aynı ağırlıkta, aynı şekilde ve aynı kıymette başka gümüş kaşık veremez. Çünki semen para değil de mal olup, alıcı tarafından tayin edilmiştir, dolayısıyla teayyün etmiştir.

    Semen, fâsid satışta, sarf satışında, emânet, şirket ve vekâlette, kirâ bedelinde, hibede, zekât, sadaka ve satın alma vekâletinde ve gaspta tayin edilince, teayyün eder. Meselâ emânetçi, emânet bırakılan parayı aynen geri vermekle mükelleftir, geri verirken mislini veremez. Telef oldu ise, mislini değil, kıymetini öder. Satın alma vekili, mal sâhibinin verdiği parayı kendi için kullanamaz. Kullanırsa, vekilliği bozulur. Bir altın lira gasp eden, bunu aynen öder. Bu yok ise, benzerini veremez, kıymetini öder.

    Mehrde ve nezrde ve vekil yapmakta da teayyün etmez. Vekile 100 lira verip “Git şu parayı felancaya ver ve kendisini vekil ettiğimi söyle. Bana şu evsafta bir at alsın” dese, o kişi de bu parayı cebine koyup, vekile aynı mikdarda kendi parasını verebilir. “Şu koyunu kesmek nezrim olsun” dese, başka bir koyunu kesebilir. “Bu elimdeki 11 Reşad altını mehr olmak üzere nikâhladım” dese, başa 11 Reşad altını verebilir.

    Netice itibariyle mehr pazarlığı yaparken 11 Reşad altını söz kesilmiş ise, 11 Reşad altını vermek icab eder. 11 Aziz veya bunun kıymeti kadar para, döviz verilemez. Ama nikâh yapılırken belli 11 Reşad altını mehir olarak gösterilse idi, teayyün etmeyeceğinden sonradan bunu değil de başka 11 Reşad altını vermek câiz olurdu. Mehrde teayyün etmez demek bu demektir. Karşı tarafın rızası varsa, başka şey verilebilir.

    5 Ağustos 2010 Perşembe
  • Sual: Üç tarihçinin katıldığı bir televizyon programında Sultan II. Abdülhamid’in 12 tane zevcesi olduğu, böylece şer’î hukukun getirdiği 4 tahdidinin aşıldığı söylendi. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?
    Cevab: Osmanlı padişahları hür kadınlarla değil, cariyeleriyle, yani kadın köleleri ile evlenirdi. Bunun için nikâh gerekmez, çünki kendi mülküdür. Bir sayı tahdidi de yoktur.
    Son devirlerde, aslı hür veya müdebber, yani âzâdı vasıyet edilmiş olma ihtimaline binâen veyahud meşru olarak taksim edilmemiş ganîmetten alındığı bilinen câriyeler için, zinâ tehlikesini bertaraf etmek üzere, efendinin kölesiyle nikâh kıymasının iyi olacağını ulemâ ifade etmiştir. Buna nikâh-ı tenezzühî denir.
    Osmanlı Devletinin son zamanlarında, Sultan Abdülmecid zamanında köle ticareti yasaklandığı için, saraya kâfi mikdarda câriye gelmez oldu. Bu sebeple saraya Kafkasyalı kavimlerden hür kızlar alınıp yetiştirilmeye başlandı. Bu kızlar harem hizmetlerinde bulunduğu gibi, müsait olanları padişah ve şehzâdelerle evlendirilirdi. Bunlarda şeriatın aradığı 4 tahdidine riayet edilmesi mecburî idi. 
    Sultan II. Abdülhamid’in kayıtlara göre 16 defa evlendiği görülüyor. Bunlardan bir kısmı câriyedir. Mamafih bunlarla nikâh-ı tenezzühî yapılmıştır. Bunların diğer kısmı Kafkasyalı hür kızlardır. Bunlarla normal nikâh akdedilmiş; şer’î hukukun 4 tahdidine de riayet olunmuştur. Padişahın hiçbir zaman 4’ten fazla zevcesi olmamıştır. Yeni bir hanımla evleneceği zaman, öncekilerden bir tanesini boşamaktadır. Bu kadın çocuğu varsa sarayda yaşamaya ve unvanlarını taşımaya devam etmektedir. Sultan Abdülhamid’in zevcelerinden Behice II. İkbal’in verdiği bu malumatı kendisini görüp bizzat işitenlerden dinledik.
    Bu izahat gayet makuldür. Çünki şer’î hukuka göre bir kadının boşandığını duymaması, boşamanın sıhhatine tesir etmez. Yani kadın boşandığını duymasa da boşama muteberdir; ancak kadın nafaka gibi zevcelik haklarını taşımaya devam eder. Netice itibariyle padişah, hukuk kaideleriyle muhataptır. Bir erkeğin 4 kadından fazla evlenmesi batıldır. Aynı zamanda suçtur. Böyle bir evlilik, resmî kayıtlara geçirilemez. Bu kadın mirasçı olamaz. Nafaka alamaz. Bu birleşmeden doğan çocuklar da hukuken tanınmaz. Şer’î hukuku ve saray geleneklerini iyi bilmeyenler, karşılaştıkları hâdiseler karşısında hayrete düşmekte ve bunları analiz edemeyerek esaslı hatalara kapılmaktadır.
    9 Haziran 2011 Perşembe
  • Sual: Nikâhlanırken mehr olarak aile yâdigârı kıymetli taşı bulunan altın bir yüzük vermiştim. Zifaf veya halvet olmadan nikâhımız bozuldu. Mehrin vaziyeti nedir?
    Cevab: Ölüm, zifaf veya halvet olduktan sonra taraflar nikâhtan ayrılırsa, kadın mehr konuşulmuşsa tamamını hak eder. Mehr konuşulmamışsa kadına mehr-i misl, yani o kadının cemiyetteki emsallerinin aldığı mehr ödenir. Ölüm, zifaf veya halvet olmadan taraflar nikâhtan ayrılırsa, kadın mehr konuşulmuşsa yarısını hak eder. Mehr konuşulmamışsa kadına mehr-i mislin yarısını geçmeyecek şekilde bir muta (hediye) verilir. Mehr teslim edilmiş ise, kadın yarısını iade etmekle mükelleftir. Mehr yüzük ise koca bunun yarısına sahip hâle gelir. Mehr kadının elinde fâsid akitle alınmış mal gibidir. Talâk ile kadının yüzüğün yarısındaki mülkiyeti bâtıl olmuştur. Kadın yüzüğün piyasa kıymetinin yarısını erkeğe öder. Veya erkek yüzüğü alıp kadına piyasa kıymetinin yarısını öder. Anlaşamazlarsa, hâkimin hükmü ile yüzük taksim edilir. Yani satılır, elde edilen bedelin yarısı erkeğe, yarısı kadına verilir. Yüzük zâyi olmuş veya bozdurulmuş ise, kadın piyasa kıymetinin yarısını erkeğe öder. (İbn Âbidin, Mehr bahsi.)
    11 Haziran 2011 Cumartesi
  • Sual: Bir arkadaşım, şiddetli bir münakaşa neticesinde hanımına iki kere aynı mecliste açıkça boşadığını söylemiş. Sonra da pişman olmuş. Ama hanımı üç talâk verdiğini söylemiş. Kendisi ise iki olduğundan emin. Nasıl hareket edilir?
    Cevab: Talâkta kadının sözü nazara hiç alınmaz. Aksi takdirde kendi ikrarıyla kendi lehine, başkası aleyhine netice doğurmuş olur. Talâk münhasıran erkeğin bileceği bir şeydir. İki şahit işitip, üç talâk olduğu hususunda kadı önünde şahitlik yaparsa, kadı kazaen ayrılmalarına karar verir. Şahitler yok ise veya iş kadıya intikal etmemişse, söz yemin ile beraber erkeğindir. Erkek isterse zevcesine ric’at eder (döner). Bu takdirde eğer kadının sözü doğru ise, günah erkeğindir. (İbni Âbidin, Ric’at bâbı.)
    23 Ağustos 2011 Salı
  • Sual: Nikâh yaparken, kadın bulunmaz, vekili veya velisi bulunursa, kızın, babasının ve dedesinin ismini söylemek kâfi midir? Şahitlerin bunları şahsen tanıması gerekir mi?
    Cevab: Nikâhta iki erkek veya bir erkek iki kadın şahidin bulunması akdin sıhhati için şarttır. Evlenecek kadının meçhul olmaması şarttır. Nikâhlanan kadının şahitlerce başkalarından ayrılması lâzımdır. Tâ ki bilinmezlik ortadan kalksın. Eğer yüzü örtülü olarak orada bulunuyorsa, kendisine işaret kâfidir. Ama ihtiyatlı olan yüzünü açmaktır. Şahsını görmezler de başka bir odadan sesini işitirlerse, orada yalnız başına bulunduğu takdirde nikâh caizdir. Yanında başka bir kadın daha varsa caiz olmaz. Çünkü meçhuliyet, bilinmezlik ortadan kalkmamıştır. Kadın gaip olur da şahitler sözünü işitmezlerse, meselâ nikâh akdini kadının vekili yaparsa bakılır: Şahitler kadını bilirlerse, onu kastettiğini anladıkları ismini zikretmek kâfidir. Kadını bilmezlerse, mutlaka kendi ismiyle babasının ve dedesinin isimlerini zikretmek gerekir. Koca için de böyledir. Bir kavle göre gaipte olan şahıs şahitlerce bilinen bir kimse olsa bile, akdin mutlaka ona izafe edilmesi lâzımdır. Nitekim gaip kadın veya erkeği şahitler tanıyorsa, yalnız ismini söylemek kâfidir.

    Bilmekten murad, nikâhı kıyılanın filan kızı filane olduğunu şahitlerin bilmesidir. Yoksa şahsını tanımaları değildir. İsim söylemek de şart değildir. Murad, ya isim yahut isim yerini tutacak ve kadını tayin edecek bir şeydir. Bir kimse birine kızını nikâh eder de adını söylemezse, o kimsenin iki kızı bulunduğu takdirde akit sahih değildir. Çünkü hangisi için yapıldığı belli değildir. Bir kızı varsa, akit muteberdir. Kızın ismini söylemese de olur. Ancak başka bir isim söyler, bu isimde bir kızı yoksa, nikâh olmaz. Bir kızı olan bir adam bir oğlu bulunan birine şahitler huzurunda “Kızımı senin oğluna nikâhladım” dese, öbürü de kabul etse, nikâh sahih olur. (İbni Abidin, Nikâhın musahhaf sözlerle akdi bâbı)
    19 Eylül 2011 Pazartesi
  • Sual: Namaz kılmayana kız verilmez ve kestiği yenilmez deniliyor. Bu doğru mudur?
    Cevab: “Fâsığa kızını veren mel’undur” hadîs-i şeriftir. Ancak böyle kişinin kestiği yenir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Gelinlik giymek caiz midir? Gayrımüslimlerin âdeti olduğundan dolayı nikâh merasiminde gelinlik giyilebilir mi? Gelinlik tesettüre aykırı düşer mi? Tesettüre uygun gelinliğin yabancı erkeklerin görmesinde bir mahzur var mıdır?
    Cevab: Gelinlik âdete tâbidir. Eskiden kırmızı renkte olurdu. Şimdi beyaz olması âdet olmuştur. Bu bakımdan şer’en mahzurlu değildir. Kadınların arasında tesettüre uygun olmasa bile giyilebilir. Şu kadar ki kadının kadına bakması câiz olan yerlerini nazara almalıdır. Derin dekolte veya transparan ile kadınların yanına da çıkılamaz. Çünki kadının kadına karşı göbek ile diz kapağı arasını örtmesi farz, göğsü, sırtı ve karnını örtmesi vâcibdir. Yabancı erkeklere kapalı bile olsa gösterilemez. Çünki ziynettir. Eski düğünlerde, gelinlik giymiş gelinin evden çıkarken üzerine manto veya bir örtü örtüldüğünü gördük.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Günümüzde berdel denen evliliklerde yapılan nikâh, Câhiliye devrinde görülen ve İslâmiyetin yasakladığı şigar nikâhı mıdır? Bu geçerli midir?
    Cevab: Berdelde damat kızkardeşini kayınbiraderine verir. Böylece iki taraf da birbirine başlık ödemez. Başlık zaten İslâmiyete uygun değildir. Ancak bu iki nikâh şartlarına uygun yapılmışsa, meselâ kızların rızası varsa, sahihtir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Erkeğin de cinsî vazifelerini yerine getirmekten kaçınması haram mıdır?
    Cevab: Evlilik iki tarafa da dinî mükellefiyetler yükler. Dört geceden fazla fasıla vermemek sünnettir. Kadının da ihtiyaçları vardır. Karşılamak gerekir. Dört geceden sonra özürsüz yaklaşmamak mekruhtur. Bunun için azami bir müddet tayin edilmemişse de, ölüm iddeti dört ay on gün olduğundan bu kadar müddet zevcesine yaklaşmamak mahzurludur. Kadın razı ise mahzuru yoktur. Nitekim Seyyid Abdülhakîm Efendi der ki: Zeyd, nikâhlısı olan Hind’e, evlenmesinden itibaren mazeretsiz yaklaşmayıp, Hind’in bekâreti mahfûz kalsa ve zevcesi Hind dahi bu hâlden şikâyet etmeyip râzı olsa, tarafların muvâfakat ve rızâsıyla olduğundan her ikisine de bir günâh yoktur. Esasen zevcesine cimâ muamelesinde bulunmak, zevcin hakkıdır. Zevce talepte bulunursa, bir defa vâcib olur. Ondan başka dört geceden fazla fâsıla vermemek sünnettir. Binâenaleyh bir defadan sonra terkinde günah terettüp etmez, mekruhtur. Şer’î hüküm böyledir ama insaf etmek de lâzımdır. Erkek her ne vakit isterse, velev ki istimnâ suretiyle de olsa şehvetini giderebilir. Kadınlarda şehvet tabiatleri icabı erkeklerden fazla ve câiz yollardan şehvetlerini teskin etmeleri zor olduğundan, şehvetin galebe çaldığı zamanlarında şehvetini gidermek üzere dört gecede bir defa olmak veyahud başka günlerde talepte bulunsa veyahud arzusu malum olursa cimayı esirgememelidir. (Sevânihü’l-Enzâr)
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Bir kızın sâlih ana babasını dinlemeyip, sevdiği biri ile evlenmesi câiz midir?
    Cevab: Anne ve babanın dine ve akla aykırı olmayan emir ve yasaklarına uymak vâcibdir. Bu sebeple anne ve babanın itirazı dine ve akla uygun ise dinlemeyen günaha girer. Bu şekilde yapılan evlilik İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre sahih; Hanefîlerden İmam Muhammed ile Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde sahih değildir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Hıristiyan kızla evlenmek mahzuru var mıdır?
    Cevab: Müslüman bir erkeğin, Ehl-i Kitap, ayni Yahudi veya Hıristiyan bir kızla evlenmesi tahrimen (harama yakın) mekruhtur. Bu zamanda doğacak çocuğun dinî terbiyesi bakımından da fevkalâde mahzurludur. Müslüman bir kızın Ehl-i Kitap bir erkekle evlenmesi câiz olmadığı gibi, buna karar vermesi bile bir irtidad (dinden çıkma) sebebidir.
    22 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Bezzâziyye’de diyor ki: “Bir baba ile kızı arasında hurmet-i musahere hâsıl olursa, kızın anası ile, yani adamın zevcesi ile adam arasındaki nikâh bozulmaz. Kadın başkası ile evlenemez. Adamın bu kadını boşaması lâzım olur. Bu kadın ile evli kalması ebedî haram olur”. Birinci meselede adam kadını boşamazsa ne olur?
    Cevab: Mahkeme aralarını ayırır. Kadın iddeti bittikten sonra başkası ile evlenebilir. Çünki hürmet-i musahere ve süt emmek ile nikâh kendiliğinden ortadan kalkmaz. Yalnız nikâh fâsid olur. Kadının başkasıyla evlenmesi, ancak birbirlerinden ayrıldıktan veya hâkim ayırdıktan sonra helâl olur. Fâsid nikâhta, karı-kocanın birbirlerini terk etmesi zifaftan sonra ise, ancak seni bıraktım veya yolunu serbest bıraktım gibi sözlerle tahakkuk eder. Zifaftan önce ise; bazılarına göre hem sözler, hem de dönmemek kasdıyla terk etmekle, bazılarına göre ise her iki surette ancak sözle olur. Hattâ kadını terk eder de iddetinin üzerinden seneler geçerse, başka kocaya varamaz. (İbni Abidin-Muharremat Bahsi)
    25 Kasım 2011 Cuma
  • Sual: Nişan ile nikâh yapılmış olur mu?
    Cevab: Nişanlanma ile nikâhlanılmış olmaz. Nikâh vaadidir, söz vermedir; ama nikâh değildir. Hiç bir sebep göstermeksizin vazgeçilebilir. Vazgeçmek günah değildir.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Talâk-ı bâin olunca, iddet zamanı içinde yeniden nikâh yaparak aynı kadınla evlenebilir mi? İddetin bitmesini mi beklemesi gerekir?
    Cevab: Talâk-ı bâin iddeti içinde koca yeni bir nikâhla zevcesini alabilir. Ancak başka bir adamla evlenebilmesi için iddetin bitmesi gerekir.
    10 Ocak 2012 Salı
  • Sual: Akıllı ve bâliğ olmuş kız ile ailesinin tasvibini almaksızın kıyılan dinî nikâh sahih midir? Kız arkadaşımla geziyorum, fakat aklıma hep beraberken dolaşmakla konuşmakla vakit geçirmekle işlediğim günahlar geliyor. Fakat evlenmek için daha erken işimi yoluma koyamadım. Sırf bu günahlardan korunmak için dinî nikâh kıyılabilir mi?
    Cevab: Böyle bir nikâh Hanefî mezhebinde sahihtir. Fakat nikâh evlilik mukaddimesidir. Flört vesilesi değildir. Nikâhlanınca arada hak ve hukuk doğar. Kadının fiillerinden erkek mesul olur. Ölürse vâris olur. Nafaka vermesi icab eder. Bir kızla flört edeyim de günaha girmeyim diye nikâh kıymak doğru değildir. Allah herkesin kalbinden geçeni bilir. Sonra bu kızdan ayrılınca, ne olacaktır? Bu kız dul mudur, kız mıdır? Siz böyle bir kızla evlenir misiniz? Böyle bir erkekle gizlice nikâh kıyan kızdan da hayır gelir mi? Bir müslüman erkeğin kız arkadaşı olmaz. Evleneceği zaman uygun bir kız bulur. Şerefiyle evlenir. Diğer üç mezhebde kızın velisinin bulunmadığı ve yapmadığı nikâh sahih değildir. Hanefîlerden İmam Muhammed’e göre kızın velisi izin vermedikçe, nikâh sahih değildir.
    9 Şubat 2012 Perşembe
  • Sual: İmam nikâhı, bir imam olmadan birbirini seven iki kişi arasında Allah tarafından kıyılıyor mu?
    Cevab: İslâmiyette nikâh erkek ve kadının rızâlarını iki şâhidin huzurunda ortaya koymaları ile olur. İmamın bulunması şart değilse de, nikâhın şartlarını iyi bilmesi umulduğu ve bereket için dua edilmesi için imam kıymaktadır. Bahsettiğiniz şekilde bir nikâh yoktur.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Nikâhın dinîsi veya resmîsi olmaz, nikâhtan maksat duyurmak, yani erkek ve kız birbirlerini iki müslüman şahit huzurunda isterlerse nikâh geçerlidir deniyor. Düğün yapılmadan resmî nikâh yapılırsa, yani herkese duyurulursa, nikâh geçerli midir?
    Cevab: Nikâhın dinîsi, resmîsi olmaz. Nikâh bir tanedir. İslâmiyette alışveriş ve kira dâhil bütün akitler dinîdir. Yani şartlarına uyulmazsa sahih olmaz ve ayrıca günah olur. İki taraf veya vekilleri, iki şahit huzurunda aldım vardım deyince nikâh olur. Resmî nikâhta, dinin aradığı şartlar çoğu zaman tahakkuk etmemektedir. Onun için dinî nikâhı yaptırmalı; belediye kaydını da mutlaka yerine getirerek suçlu vaziyete düşmekten kaçınmalıdır.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Nikâhımda vekilim vardı. Babam da nikâhta bulundu. Şâhidler kimdi, sâlih kişiler miydi, tam olarak bilmiyorum. Ama orada başka sâlih kişiler vardı. Bu nikâh Şâfiî mezhebine uygun mudur?
    Cevab: Şâfiîde nikâhı bizzat kızın velisi kıyar. Yani icab veya kabulde bulunan, kızın kendisi değil, velîsidir. Ayrıca iki erkek ve sâlih şâhid gerekir. Eğer akdi velîniz yapmış ve orada bulunan sâlih kişiler de en az iki erkek Müslüman ise nikâh Şâfiî mezhebine göre sahihtir.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Nikâhımızda mehr söylenmemişti. Ne yapmalıyız?
    Cevab: Mehr-i misl, baba tarafından akrabaların mehridir. Çünki emsali bunlardır. Nitekim annesi câriye olsaydı, mehri bile olmazdı. Mehr söylemeden, hattâ mehr vermemek şartı ile nikâh yapmak da sahîh, şart fâsid olur. Zevcin, mehr-i misl vermesi vâcib olur. Kadının baba tarafından akrabâsına verilen kadar verir.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Zevce kocasına “Her ne zaman istersen aramızda nikâhı tazelemek/nikâh yapmak üzere seni vekil ettim” dese, daha sonra bu karı-koca ayrılırlarsa, kadının zamanında vermiş olduğu vekâlet muteber olarak kalır mı, yoksa iptal mi olur?
    Cevab: Her ne zaman erkek zevcesini boşar veya küfr sebebiyle nikâh fesholursa, erkek bu vekâlete istinaden nikâhı tazeleyebilir. Vekâletin bâki olduğu muhtevasından da anlaşılmaktadır.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Nikâhta şâhidlerin ve hocanın kızı ve babasını tanıması gerekir mi?
    Cevab: Kadın orada ise isminin söylenmesine bile hacet yoktur. Şâhidlerin kadını tanıması gerekmez. Babası ve dedesinin ismine bile gerek yoktur. Yüzü peçeli ise açılır. Başka odada, peçeli veya gaip (orada bulunmuyor) ise, ismi, baba ve dedesinin ismi söylenir. (İbni Abidin)
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Hanefî’de nikâh akdinin sıhhati için mâzi sigası (geçmiş zaman kipi) kullanmak şart mıdır? Meselâ "Seni karılığa alıyorum" dense, kadın da "Kabul ediyorum" dese nikâh olur mu?
    Cevab: İki sigadan biri mâzi olursa, diğerinin hâl (şimdiki zaman) veya müzari (gelecek zaman) olması, ama istikbale değil, mâziye niyet edilmesi şartıyla câizdir. Kadın ve erkeğin kullandığı sözlerden ikisi de mâzi sigasıyla değilse, nikâh sahih olmaz.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Erkek şâhidlere kızı göstererek yanında "Bu benim karımdır" dese, kız da sadece "Evet" dese, nikâh sahih olur mu? Kız hiç bir şey demezse ne olur? Veya Hanefî’de tezvic ve nikâh kelimeleri şart olmadığından, erkek iki şâhide kızı göstererek "Bu bana ait" dese, kız da orada "Evet" dese, nikâh olur mu?
    Cevab: Bu bir şeyi yalandan haber vermektir. Kız da bu yalanı tasdik etmektedir. İbni Abidin der ki: “Bir kimse erkeklerin yanında bir kadına ey avradım der de, o da lebbeyk (buyur) cevabını verirse nikâh olmaz”.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Hanefî’de mehr konuşulmazsa, mehr-i misl lazım olur. Mehr-i misl için kadının baba tarafından akrabasına verilen kadar deniliyor. Peki bu miktar bilinmiyorsa en az ne kadar verilir?
    Cevab: Emsali olan kadınlar kadar verilir. Mesela doktor kızı ise, bir doktor kızına ne kadar mehr veriliyorsa o kadar verilir. Kadının baba tarafından ve yabancılardan dengi bulunamadığı vakit hâkim, iyice teemmül ve ictihad ederek mehr-i misle hükmeder
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Hem mehr-i muacceli, hem de mehr-i müecceli kızın da rızası ile çok az bir miktarda tayin etmek, meselâ her ikisi için 10'ar euro tayin edilse câiz midir?
    Cevab: Mehrin ekalli (en azı) on dirhem gümüş veya bir miskal altındır. Bugün için takriben 5 gram altın kıymetinden aşağı olamaz.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Bir kimse, kelime-i şahadet getirip müslüman olan bir Alman kadın ile evlendi. O zamandan beri kadında tek bir İslâm alâmeti mevcut değildir. Bu kadından ayrılırsa, çocuklar babadan kopma tehlikesi vardır. Bu halde çocuklara İslâmî terbiye veremezse, baba şer'an mes’ul müdür?
    Cevab: İslâm hukukuna göre fâsık bir erkek veya kadınla evlenmek sahih olmakla beraber, günahtır. Kadın çocukları alır da, İslâmî terbiyeden mahrum olarak büyürlerse, baba mes’uldür. Belki günahı, mecburiyet sebebiyle, benzerlerinden daha az olur.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Mâlikî’de ve Şâfiî mezhebine göre nikâhta şahitler âdil olmalıdır diye geçiyor. Bunlardaki adaletten maksat nedir?
    Cevab: Büyük günah işlediği bilinmeyen, küçük günaha da devam etmeyen, nâm-ı diğerle hasenatı seyyiatına galip (iyilikleri kötülüklerinden fazla olan kimsedir.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Eşimle nikâhımız kayınpederin yanında ve rızasıyla imam tarafından kıyıldı. Şâhidlerimiz iki kadın ile bir erkekti. Babam, kayınpederim ve nikâhı kıyan hoca efendi de nikâhımıza şâhid sayılır mı? Nikâhımız Şâfiî mezhebine uygun mudur?
    Cevab: Baba, kayınpeder ve imam şâhid sayılır. Dolayısıyla eğer akdi kızın babası yapmışsa, nikâh Şâfiî mezhebine göre sahihtir. Baba akdi yapmamışsa, yani erkek veya vekili ile karşılıklı nikâh sözlerini söylememişlerse, ayrıca nikâh kıyılırken nikâh veya tezvic gibi kelimeler kullanılmamışsa Şâfiî mezhebine göre nikâh sahih değildir. Şâfiî mezhebinde erkeğin karşısında kızın babası bulunur ve akdi bizzat yapar. İki de erkek âdil şâhid hâzır bulunur. Eğer icab veya kabulde kızın velisi bulunmamışsa, yani erkek kızı aldım dedikten sonra kızın velisi de kızı verdim dememişse, yalnızca kız kabul ettim demişse, bu nikâh Şâfiî mezhebine göre sahih olmaz.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Hakkında hürmet-i müsahere meydana gelen Hanefî’nin, bu şekilde hürmet-i müsahereyi kabul etmeyen Şâfiî mezhebine göre nikâh tazelemesi mi gerekir?
    Cevab: Hürmet-i musahereye maruz kalan kişi, Hanefî ise derhal ayrılması gerekir. Şâfiî ise, nikâhı devam eder. Çünki bu mezhebde hürmet-i musahere sadece sahih nikâh ile teşekkül eder. Hanefî mezhebindeki kimse, zor vaziyette ise Şâfiî mezhebini taklid edebilir. Nikâhı bozulmaz. Ancak nikâhı Şâfiî mezhebine göre sahih değilse, yeniden bu mezhebe göre nikâh yapmaları gerekir.
    25 Mart 2012 Pazar
  • Sual: Bir din kitabında “Oğluna dul alma, kız al!” şeklinde bir tavsiye okudum. Dul kadınla evlenmek uygun değil midir?
    Cevab: Dul kadın ile evlenmek câizdir. Gözü ilk kocasında olur, diye tavsiye edilmemiş. Bu da mutlak değildir.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: “Âhir zamanda en iyiniz hafifülhaz olanınızdır, yani hanım ve çocuğu olmayandır” hadis-i şerifine uyarak evlenmiyorum. Namazımı kılıyor, harama bakmamaya çalışıyorum. Mahzuru var mıdır?
    Cevab: Evlenmeden nefsini günahlardan korumak bu zamanda çok zordur. Her müslümana evlenerek iyi bir aile kurması, hanımını ve çocuklarını himaye etmesi yakışır. Sisteme uygun davranmamak mahzurludur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Hollandalı bir hanımla evlenmek câiz midir? Çocukların yetişmesi açısından mahzurlu mudur ?
    Cevab: Ehl-i kitap bir kadınla evlenmek sahih ancak tahrimen mekruhtur. Çocuklar ve kendisi bakımından bu zamanda çok mahzurludur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: İnternette evlilik amaçlı siteler hakkında bilgi verir misiniz?
    Cevab: İslamı benimsemiş ve yaşayan erkek ve bayan kardeşlerimizin evlilik niyetiyle tanışmalarını sağlayacak internette siteler kurmuşlar. İnsanların evlenmesine aracı olmak çok iyidir. Hazret-i Peygamber, “Arabuluculuğun en hayırlısı evlilik hususunda olanıdır” buyurmuştur. Kendisi de böyle evlenmiştir. Müslümanların evlilik niyetiyle de olsa bu sitelerden eş aramaları, bunun için televizyondaki evlilik programlarına katılmaları yakışık almamaktadır. Evlilik, her iki tarafı iyi tanıyan, iyi niyetli (iki taraftan yalnız birine iyilik etmeyi düşünmeyen) ve iki tarafı tanıştırdıktan sonra aradan çekilen sâlih bir aracı vasıtasıyla olmalıdır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Çocuğu olmayan kadınla evlenmek mahzurlu mudur? Peygamberimizin çocuk yapmaya elverişli olmayan kadınlarla evlenmeyi yasakladığına dair bir hadis var mıdır? Bir kadının çocuk yapmaya elverişli olup olmadığını nerden anlayacağız?
    Cevab: Kısır olduğu iyi bilinen kadınla evlenmemek tavsiye edilmiştir. Zira evliliğin maksadı çocuk sahibi olmaktır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Dini görevlerini eksiksiz yapmaya çalışan bir kadınla namaz kılmayan ve içki içen bir erkeğin evlenmesi câiz midir?
    Cevab: Hadis-i şerifte “Fâsık ile evlenen mel’undur”, yani Allah’ın rahmetinden uzaktır buyuruldu. Ancak imanı varsa, evlilik sahihtir.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: İslâmî prensiplere aykırı davranılan düğünlere gitmek câiz midir?
    Cevab: Uygun olmamakla beraber, akraba arasında fitne çıkmaması için gidilir, kısa oturulur.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Şâhidler yanında iman ve nikâh tazelerken "öteden beri nikâhım altında bulunan zevcemi onun tarafından vekâleten ve tarafımdan asaleten kendime tezvic ettim" demek nikâhın tazelenmesi için kâfi midir? Başına "mevcud şâhidler huzurunda..." gibi şeyler eklemek gerekir mi?
    Cevab: Hayır. Şâhid varsa, zaten şart tahakkuk etmiş demektir.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Kız arkadaşımla evlenmeyi düşünüyoruz. Ancak bu zamana kadar günah işlememek için nikâhlanmak istiyoruz. Ancak bunu ailelerimize ve çevreye duyuramayız. Bunun mahzuru var mıdır?
    Cevab: Nikâhta üç mezhebde kızın velîsinin bulunup akid yapması şarttır. Hanefî’de ise İmam Muhammed’e göre velînin izni aranır; diğer iki imama göre velî denklik bulunmaması hâlinde sonradan isterse nikâhı bozabilir. Hazret-i Peygamber gizli nikâhtan hoşlanmazdı. “Nikâhları ilan ediniz. Def çalınız” buyurmuştur (Nesaî, Tirmizî). Düğünde def çalınması, sadece eğlence için değil, herkese bu evliliği alenileştirmek içindir. Evlilikten maksat da budur. İki şâhid aleniyetin asgarisidir. Üstelik bugün için nikâhlar belediyeye kaydedilmedikçe kanun önünde muteber addolunmuyor. Miras, nafaka ve nesep hususunda problemler çıkıyor. Ayrıca bu şekilde evlenenler, kendilerini bu nikâhla bağlı görmüyor; nişanlılık hissiyatından kurtulamıyor. Basit bir sebeple işi bozabiliyor. Bu takdirde başkalarının duymadığı bir ayıp meydana geliyor. Bu erkek veya kız sonradan başkasıyla evlenecek olsa, mazisi mechul oluyor. Bu ise insanları kandırmaktan başka bir şey değildir. Şu halde bu zamanda gençlerin rağbet ettiği dinî nikâh, flörtü meşrulaştırmaya yarıyor. İslâmiyetin nikâhtan maksadı bu değildir.
    22 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Evlendiğimizde bize altın ve para olarak hediyeler geldi. Bunların bir kısmı ile araba aldım. Geri kalan kısmı, hanımımda duruyordu. Şimdi geçimsizlik sebebiyle ayrılmak üzereyiz. Hanımım bu hediyelere ilâveten, arabayı da kendisine vermemi istiyor. Böyle bir talepte bulunabilir mi? Düğünde gelen bu hediyeler kime aittir?
    Cevab: Düğünde gelen hediyeler, kime verilirse verilsin, açıkça gelinin veya damadındır denmedikçe, kız tarafından gelenler kızın, erkek tarafından gelenler erkeğindir. Hatta bazı yerlerde bu hediyeler karz hükmündedir. Yani meselâ o altını takan, kendisi de düğün yaptığında aynısını beklemektedir.  Binaenaleyh kız ancak kendi tarafından gelen hediyelere maliktir. Fazlasını isteyemez. (İbni Âbidin, Kitabü’l-Hibe)
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Zevcem boşanmak üzere mahkemeye müracaat etti. Ben de boşanmayı kabul etmek istiyorum. Ancak karşı taraf maddî ve manevî tazminat talep ediyor. İslâm hukukunda boşanan tarafın böyle bir tazminat hakkı var mıdır? Şayet mahkeme bunu kabul ederse, ben bu tazminatı öderken mehre niyet edebilir miyim?
    Cevab: İslâm hukukunda taraflar hangi sebeple olursa olsun boşandığı zaman, kadının ödenmemiş mehr, ödenmemiş nafaka ve ayrıca iddet nafakasından başka bir talebi olamaz. Bu bakımdan mahkeme karar verse bile, bu tazminat kadına helâl değildir. Ancak kadın, bu tazminatı almadığı mehr, nafaka ve iddet nafakasına karşılık olarak alabilir; erkek de bu niyetle verebilir. Hanefî mezhebinde, alacağın takası (mahsubu) için aynı cinsten olması şart ise de, diğer mezheplerde şart değildir. Binaenaleyh altın alacağın karşılığı, aynı kıymette kâğıt para olarak takas yapılabilir.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Câriyelerde nikâh var mıdır? Câriyelerle cinsî münasebet zina mıdır? Câriye sayısında bir tahdit var mıdır?
    Cevab: Bir erkek başkasının câriyesi ile evlenecekse, mutlaka nikâh gerekir ve burada dört tahdidi muteberdir. Kendi câriyesi ile evlenecekse nikâh gerekmez. Mülkiyet, nikâh demektir. Burada bir sayı tahdidi yoktur.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Hazret-i Peygamber niçin çok evlilik yapmıştır?
    Cevab: Hazret-i Peygamberin hanımları (zevcât-ı tâhirât), keskin zekâları, derin firâsetleri ile Hazret-i Peygamberin ibâdetleri ve ev içindeki hareketlerini haber vermenin yanında; bilhassa âile ve miras hukukunun teşekkülünde çok mühim bir rol oynamışlardır. Hazret-i Âişe, en çok hadîs rivayet edenlerin neredeyse başında gelmektedir. Bazı ahkâm âyetleri, Hazret-i Peygamber’in ev yaşantısı ve hanımları ile alâkalı olarak nâzil olmuştur. Hazret-i Peygamber’in müteaddid hanımlarla evlenmesinin bir hikmeti budur. Nitekim henüz hukukî hükümlerin mevzubahis olmadığı Mekke devrinde, daha genç olmasına rağmen, bir erkeğin en güçlü ve en çok kadına ihtiyaç duyduğu bir zamanda, Hazret-i Peygamber Hazret-i Hadîce’den başka hanımla evlenmemiştir. Evliliklerinin hemen hepsi Medine’ye hicretten sonradır. Bu hanımların çoğu yaşlı, dul ve ihtiyaçlı hanımlardı. Hazret-i Peygamber hepsini bir maslahat sebebiyle nikâhlamıştı. Hassaten hicretin altıncı yılında hicâb âyetinin (Ahzâb: 53) gelip kadınlarla yabancı erkeklerin bir arada bulunmaları yasaklanınca, Hazret-i Peygamber, hanımlara tebliğ vazifesini, zevceleri vâsıtasıyla yerine getirmeye başlamıştır. Böylece Hazret-i Peygamber’in çok evlenmesinin bir hikmeti daha zâhir olmuştur. Nitekim hanımlar Hazret-i Peygamber’in zevcelerine gelerek sual sorarlar; zevcât-ı tâhirât da Hazret-i Peygamber’e tavassut edip verdikleri cevabı bu hanımlara bildirirlerdi.

    Bu evliliklerden bir kısmı, Hazret-i Ebû Bekr ve Ömer gibi İslâmiyete çok hizmet etmiş zâtların taltifini temin etmiş; bir kısmı da mühim şahısların veya kabîlelerin müslüman olmasına sebebiyet vermiştir. Nitekim Ebû Süfyan ve oğlu Muâviye’nin müslüman olmasında Hazret-i Ümmü Habîbe’nin tesiri olmuştur. Ümmü Habîbe, Ebû Süfyân’ın kızı ve Muâviye’nin kızkardeşidir. Hazret-i Cüveyriyye, harbde esir alınan Benî Müstalık kabîlesinin tamamının müslümanlığına ve âzâd edilmesine vesile olmuştur. Hazret-i Peygamber’in kendi hissesine düşen Cüveyriyye’yi âzâd edip nikâhladığını gören Sahâbe-i kiram, kendi hisselerine düşen Benî Müstalik esirlerini de âzâdlamışlardı.

    Evlenilecek kadınların sayısının dörtle tahdid edildiği sırada, Hazret-i Peygamber’in dokuz hanımı vardı. Âyet-i kerime bunları boşama, bunlardan başka da evlenme buyurdu. Bu zevceler, ayet-i kerime gereği müminlerin anneleridir. Hazret-i Peygamber, bunları boşasa, başkasıyla evlenemezlerdi. Mağdur olurlardı. Halbuki evliliklerinin bir sebebi de mağduriyetlerinin önlenmesidir.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Seven ne yapsın? O kişi için veya kendisi için?
    Cevab: Evlensin. Evlenemeyeceği birisi ise sabretsin. "Aşık olup, aşkını saklayarak ölen, şehid olur" hadis-i şeriftir.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Mehir, zekât nisâbına katılır mı?
    Cevab: Mehir borcunu, erkek nisabdan düşer; mehr alacağını kadın nisaba katmaz.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: İki kız kardeş ile aynı anda evli olan bir gayri müslim, müslüman olup birini seçince, diğerinden olan çocukların hükmü nedir?
    Cevab: İslâmiyet gelmeden veya Müslüman olmadan önce yapılanlardan kişi mesul tutulmaz. Bunlar o adamın meşru çocuğudur. Müslüman kabul edilirler. Fâsid nikâhta bile çocuğun nesebi babadan sâbittir.
    11 Mayıs 2012 Cuma
  • Sual: Bir müslüman kız, Almanya’da bir Hıristiyan ile veya başka dinden yahud ateist biriyle evlenip ayrılsa, bu kadının dinen hükmü nedir?
    Cevab: Müslüman erkeğin, Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hıristiyan) bir kadınla evlenmesi mekruh olmakla beraber sahihtir. Müslüman bir kızın veya kadının, Ehl-i Kitab bile olsa, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi câiz değildir. Hatta bu husus âyet-i kerime ile sâbit olduğundan, bu kız/kadın evlenmeye niyet edip karar verdiği anda mürted olur, İslâmiyetten çıkar. Sonra pişman olup tövbe ederse, imanını tazeleyebilir, ama o erkekle evli kalamaz. Bu erkek nikâhtan evvel Müslüman olursa, mesele yoktur. Evlendikten sonra Müslüman olursa, kadının yine tövbe edip imanını tazelemesi gerekir. Bu kadın dârülharbde yaşıyor ve bu hükmü bilmiyorsa, imanı gitmez. Ama nikâhı aslâ sahih olmaz. Zinâ günahına girmese bile, Müslüman olduğu halde bu hükümleri öğrenmediği için bunu öğrenmediği için günahkâr sayılır. Çünki dârülharbde farz ve haramları bilmemek özürdür.
    17 Mayıs 2012 Perşembe
  • Sual: İki kişi arasında hürmet-i musahere teşkil edecek bir hal cereyan etse, bu iki kişinin çocukları birbiri ile evlenebilir mi?
    Cevab: Zina eden şahsın usûl ve fürûuna zina ettiği kadının usûl ve fürûu helâldir. Aralarında hürmet-i musahere olan iki kişinin çocukları veya anne-babası birbiriyle evlenebilir. (İbni Abidin)
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: 19 yaşındaki erkek kardeşim, ergenlik başlarında 12 yaşındayken annemizle yan yana televizyon seyredenken kazara hürmet-i musahere olduğunu söyledi. Bunu anne babamıza asla söyleyemeyiz. Anne babamız, fıkıh bilgileri az, ama inançlı ve onurlu insanlardır. Söylemesek bir mesuliyet doğar mı? Alo Fetva hattını aradım. “Şâfiî ile amel edin. Kaldı ki anne ve baba ile kesinlikle hürmeti müsahere olmaz” dediler. Ama aralarındaki nikâh Şâfiî’ye göre değil.
    Cevab: 12 yaşında bir çocuğun annesinin çıplak tenine şehvet ile dokunduğuna inanmak çok zordur. Bir kere hürmet-i musahere, bir kadının çıplak tenine şehvet ile dokunmakla olur. Bu da âletinin dokunduktan sonra sertleşmesi ile anlaşılır. Hürmet-i musahere, hele anne ile, kolay kolay hâsıl olacak bir şey değildir. Vesvese veya mevzuyu iyi bilmemekle alakalı olabilir.

    Üçüncü bir şahsın şehvetle dokundum demesiyle, eşlerin ayrılması gerekmez. Kadının bunu tasdik etmesi ve erkeğin de kabul etmesi gerekir. Ama o anda eğer aleti kalkık halde kadına sarılmış ise, veya ağzından öpüyorsa, yahud kadının göğsünü sıkıyorsa, o zaman şehvetli olduğu anlaşılır ve kocanın itirazına mahal kalmaz. Üçüncü şahıs hakikaten şehvet ile dokunmuş olsa bile, bunu ikrar etmesi de gerekmez. Böylece eşlerin ayrılmasına hacet kalmaz. Yoksa üvey annesine kızan her oğul, gidip sarılır, sonra da babasına bu kadını boşa, hürmet-i musahere oldu der.

    Oğlun, (babanın karısına) dokunma nedeniyle lezzet duyduğunu haber vermesi halinde, baba, onun doğru söylediğini kuvvetle zannetmelidir. Aksi takdirde hürmet-i musahere hâsıl olmaz.

    Mülkü (yani evlilik gibi bir hukukî statüyü) giderecek haberin ya tarafların (karı veya kocanın) ikrarı, yahud iki kişinin şahitliği ile gelmesi gerekir.

    Hürmet-i musaherenin şehvetli dokunuşla da oluşu Hanefî mezheplerinde sabittir. Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerinde başka yollarla sabit olur. Âyet veya hadis olmaması ölçü değildir. İmam Ebu Hanife bir hadis görmüş, ama bu hadis bugüne intikal etmemiş olabilir.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Velâyet-i icbar ile küçüğün baba veya dedesi tarafından evlendirilmesi hâlinde, evlilik gibi bir mevzuda kişinin iradesini yok saymak ne derece doğrudur?
    Cevab: Baba ve dedenin, çocuktan daha iyi ve faydalı düşündüğü kabul edilir. Bu evlendirmenin sahih olabilmesi için çocuğu küfvüne (dengine) ve mehr-i mislden (emsallerinin aldığı mehrden) yukarıya vermesi şarttır.
    9 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Cinsî bir problemim var. xxy denilen genetik bir sendrom sahibiyim. Doktora gitmeye utanıyorum. Evlenirsem karşı taraf mutlu olur mu, bilemiyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
    Cevab: İnsan böyle mühim bir mevzuda kendisi karar veremez. Bu işlerde utanmak olmaz. Diyelim ki gerçekten bu sendrom vardır. Eğer seksüel arzusu ve iktidarı varsa evlenmemesi için bir sebep yoktur. Ancak bu kişiler çoğu zaman sperma sahibi olmadığı ve kısır olduğu için karşı tarafa bunu söylemek icab eder. Eğer evlenemezse sabredip dua etmelidir. Allah hayırlı bir kapı açar.
    23 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Erkeklerin câriyesi olduğu gibi, kadınların da kölesi olabilir miydi?
    Cevab: Olabilir, ancak erkeğin câriyesiyle yaptığı gibi nikâh kıymadan karı-koca hayatı yaşayamazlar. Kadın, kölesini azatlayarak evlenebilir.
    30 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Kayınvâlide ve damadı arasında hürmet-i musahere olursa, sadece damadla kızın nikâhı mı gider, kayınvâlide ile kocasının nikâhı da bozulur mu?
    Cevab: Damad ile zevcesinin nikâhı gider.
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Farklı anne ve babadan olan üvey kardeşler mahrem olur mu? Yani bir adamın ilk hanımından bir kızı ve sonra evlendiği kadının da ilk kocasından bir oğlu olsa, bu kız ile oğlan evlenebilir mi?
    Cevab: Nâmahremdirler, evlenebilirler. Aralarında hiçbir akrabalık bağı yoktur.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: İslâmiyete göre kadın ve erkek eşit midir?
    Cevab: İkisi de meyve olduğu halde, elma ile armut nasıl eşitlik bakımından birbiriyle mukayese edilemezse, insan oldukları halde erkek ve kadın da birbiriyle bu bakımdan mukayese edilemez. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlânın bazı kullarını diğerlerinden üstün yarattığı ifade edilmektedir. Bu üstünlük çok çeşitli bakımlardan olabilir. Bazı hususlarda erkek kadından üstündür; bazı hususlarda ise tam aksidir. Erkek ile kadın rabbine kul olma bakımından eşittir. Kur’an-ı kerimde insanların üstünlüğünün takva, dine hizmet ve ilim ile olduğu açıkça beyan edilmektedir. Şu halde, takva sahibi, cihad eden veya ilim sahibi bir kadın, böyle olmayan erkekten elbette üstündür. Şu kadar ki ailede erkeğin hâkim olduğu da yine âyet-i kerime ile sabittir. Zira her müessesenin bir âmiri olur. İslâmiyet burada âmirliği erkeğe vermiştir. Erkeğin hâkimiyetinde yaşamak istemeyen kadın, evlenmez.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Hıristiyan bir kadınla evlenirken de dinî nikâh yapılır mı?
    Cevab: Taraflardan birisi Müslüman olunca, tabiî ki dinî nikâh gerekir.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Almanya’da Hıristiyan bir kadınla evlenirken, Ehl-i kitap olduğunu anlamak için sual sormam lâzım mıdır? Bu kadının günahlarından mesul olur muyum?
    Cevab: Gayrımüslim kadın ile evlenmek tahrimen mekruhtur, yani günahtır. Ama yapılan nikâh sahihtir. Hıristiyan ise ehl-i kitab demektir. Ateist ise tabiatıyla Hıristiyan da, Ehl-i kitab da değildir. Gayrımüslimler farz ve günahlardan mesul değildir. Sadece iman etmekle mükelleftir. Böyle bir kadının fiillerinden koca mesul olmaz.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Bir kimsenin evlendiği yer vatan-ı aslî olmaktadır. Burada evlenmekten kasıt, nikâh akdi midir, zifaf mıdır?
    Cevab:

    Ne akid, ne zifaftır. Kişinin zevcesiyle beraber yaşadığı yerdir. Bir başka deyişle ikametgâhıdır. Fıkıh kitaplarında evlendiği yerdir ibaresindeki “evlenmek” kelimesi için “tezevvüc” veya “teehhül” deniyor. Nikâh veya zifaf kullanılmıyor. Bu iki kelime “evli bulunmak”, “zevcesi olmak” ma’nâsına gelir. Nikâh mektup, vekil veya haberci ile kıyılabilir. Bu takdirde taraflardan biri bir şehirde, diğeri başka şehirde olabilir. Ayrıca her evlilik zifafla neticelenmeyebilir. Eşlerden biri veya ikisi küçüktür; yahud çok yaşlıdır; veya başka sebeplerle eşler zifafa girmeyebilir. Bu takdirde evlilik yok mu sayılacaktır? Burası erkeğin vatan-ı aslîsi olmayacak mıdır? Veya eşler balayında zifafa girip, sonra evlerine gelseler, vatan-ı aslî birkaç gün kaldıkları, belki bir daha hiç gitmeyecekleri bir şehir mi olacaktır?
    Mevkufat’ta diyor ki: “Malum olsun ki vatan üçdür: Evvelkisi vatan-ı aslîdir. İkincisi vatan-ı ikamettir. Üçüncüsü vatan-ı seferdir. Vatan-ı aslî insanın doğduğu yahud onda teehhül eylediği mekândır. Ve vatan-ı ikamet, onda en az on beş gün ikamete niyet eylediği mekândır. Şu şartla ki orası onun mevlidi (doğduğu yer) ve onda onun zevcesi olmaya. Vatan- süknâ, onda on beş günden az ikamet eylediği mekândır. Şu şartla ki orası onun mevlidi (doğduğu yer) ve onda onun zevcesi olmaya.” Demek ki bir yerde zevcesi olmak, vatan-ı aslî için kâfidir. Dürer’de de diyor ki: Vatan-ı aslî meskendir. Mesken, sâkin olunan, oturulan yerdir. İbni Abidin’de de diyor ki: İki yerde zevcesi olan, o şehirlerin herbirine gidince, o yer, vatan-ı aslî olur. Zevcesini bir yerde yerleştirip, sonra kendisi başka yere yerleşse, ikisi de vatan-ı aslîsi olur. Görülüyor ki, bir şehirde zevcesi olmak veya bir şehre zevcesini yerleştirmek vatan-ı aslî için yetiyor. Zifaf veya nikâh kıyıldığı yerden bahis yoktur. Memurun ailesi ile birlikte yerleştiği yer vatan-ı aslîsi olur. Bekâr olan memurun niyeti ile vatan-ı asli değişmez.
    Zifaf, mehr-i muacceli verilmemiş bir kadının kocasıyla sefere çıktığı zaman, seferîlik hususunda kocasına tâbi olup olmaması meselesinde mühimdir. Nitekim Fetâvâ-i Hindiyye’de diyor ki: Yolculukta, kocası ile beraber olan bir kadın, niyeti ile mukim olmaz. Kendisine, mehr-i muaccele ödenmiş ise kocasına tabi olur. Mehr-i muacceli verilmemiş kadın, zifafa girmiş ise kocasına tâbidir.

    31 Ekim 2012 Çarşamba
  • Sual: Bir kadın evlenirken Müslüman olduğu halde, sonra dinden çıkan bir adamla evli kalabilir mi?
    Cevab: Müslüman bir kadının, Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hristiyan) bile olsa Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi câiz değildir. âyet-i kerime ile sabit olduğu için, evlenmeye karar verdiği anda imanını kaybedeceği fıkıh kitaplarında mevcuttur. Bir müslüman kadının kocası mürted olursa, yani dinden dönse, nikâhları bozulur. Derhal ayrılmaları lâzımdır. Beraber yaşamaları zina hükmündedir. Kadın, eğer mürted olduğu halde, bu erkeği kocası olduğuna ve kendisine helâl olduğuna itikad ediyorsa, kadın da mürted sayılır. Ancak insanların her sözüne veya işine hemen irtidad hükmünü vermek doğru değildir. İtidalli olmak gerekir.
    6 Aralık 2012 Perşembe
  • Sual: 22 yaşında bir genç kız, babasının rızası olmadan evlenebilir mi?
    Cevab: Hanefî mezhebinde İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre bâliğa (bülûğa ermiş) bir kız dinen, diyâneten, soy, meslek ve mal bakımından dengi olan bir Müslüman erkek ile ve mehr-i mislden aşağı olmamak kaydıyla velisinin izni olmaksızın evlenebilir. Velinin izni ile evlenmek sünnettir. Hanefîlerden İmam Muhammed’e göre velinin izni olmadan evlenemez. Diğer üç mezhebe göre nikâhta kızın velisinin bulunması ve akdi yapması da şarttır.
    21 Aralık 2012 Cuma
  • Sual: Bir kadın yabancı bir bebeği evlat edinirse ve onu emzirirse, kocasına ve kendine mahrem olur mu?
    Cevab: İki buçuk yaşını doldurana kadar bir defa bile emzirse, mahremi olur. Çocuk kız ise, adamın; erkek ise kadının kız kardeşi emzirirse, yine mahrem olur. Aksi takdirde çocuk büyüdüğü zaman, kız ise adama, erkek ise kadına nâmehremdir. Evlâtlık, mahremiyet ve evlenme engeli doğurmaz. Bir başkasının çocuğunu kendi çocuğu ilan etmek câiz değildir. Ancak anne-babasını inkâr etmeden bakıp büyütmek câiz, hatta sevaplıdır.
    2 Şubat 2013 Cumartesi
  • Sual: İman etmeyenlerle iman etmiş kadınların evlenmesi caiz olmadığına göre, iman etmemiş olan Ebu Tâlib'in Müslüman olan zevcesi Fâtıma binti Esed ile evli kalışını nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: Şeriatin hükümleri tedricen gelmektedir. Bu evlilik o hükmün gelişinden evvel olup bitmiş idi. Ebu Tâlib'in öldükten sonra diriltilip iman ettiğine dair bir haber-i vâhid de vardır.
    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: Bazı ilaçlar insanların karakterlerini çok değiştiriyor. Akılları gitmiyor ama karakterleri değişiyor. Mesela bir anda ters bir fikre yönelebiliyor. Bu kişilerin dinen mesuliyetleri nedir?
    Cevab: İstemeyerek sarhoş olan kimse günahkâr olmadığı gibi, ehliyeti de yoktur. İşlediği suçtan ceza almaz. Nikâhı, talâkı, yemini ve hiçbir akdi muteber olmaz. Ancak verdiği bedenî veya maddî zararı öder.
    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: Bir kadının bir erkeğe şaka yollu “Ben sana vardım”, erkeğin de “Ben seni aldım” demesi nikâh sayılır mı?
    Cevab: İki de şâhit varsa, nikâh olur. Hadis-i şerifte “Nikâh, talâk ve köle azadının ciddisi de ciddidir; şakası da ciddidir” buyuruldu.
    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: Gönüllülerden anne sütü toplayarak anne sütü bankası kurmak câiz midir?
    Cevab: Yeni doğan bazı çocuklarda, annesinin sütü olmuyor veya annenin HIV olması hâlinde çocuğa zararlı olabiliyor. Anne sütünün, yeni doğan çocuğa lâzım unsurları ise başka süt ve mamalarda yoktur. Bu sebeple çocuğa bir başkasının sütü verilebilir. Ancak bu sütün kime ait olduğunu, çocuğun ailesine söylemeli, evrakına kaydetmelidir. Zira çocuk, sütünü emdiği kadının süt çocuğu olur ve evlenme engeli doğar.
    7 Mart 2013 Perşembe
  • Sual: Zamanımızda bir genç kızın mehr-i misli ne kadardır?
    Cevab: Emsal mehr demektir. Beldeye, aileye ve kızın sosyal vaziyetine göre değişir. Her halde 5 gram altından aşağı olamaz.
    12 Mart 2013 Salı
  • Sual: Bir erkek, bir kadına "Benimle evlenir misin?" diye bir mektup gönderse, kadın da “Evet, kabul ettim” diye cevap gönderse nikâh olur mu?
    Cevab: Erkek, kızın cevabını iki şahid huzurunda okuduğu zaman, “Aldım, kabul ettim, nikâhladım” gibi bir kabul beyanında bulunmuşsa, nikâh olur.
    16 Mart 2013 Cumartesi
  • Sual: Erkek veya kadın mürted olursa nikâh bozulur mu?
    Cevab: Erkek mürted olursa, nikâh bozulur. Tekrar tevbe ederse, yeniden nikâh gerekir. Şâfiî’de ise, iddet içinde tevbe ederse, nikâh gerekmeden zevcesine dönebilir. Kadın mürted olursa mezhebin esas prensibine göre nikâh bozulur ise de, sonra gelen mezheb ulemâsı, nikâhın bozulmayacağı, kadının tevbeye zorlanacağı, tevbesi hâlinde zevciyet münasebetinin devam edeceği istikametinde fetvâ vermiştir. İrtidad sebebiyle nikâhın feshinde, talâk sayısı azalmaz.
    7 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Fıkıh kitaplarında geçen “Kadın, mehr-i muaccelini almadan kendisini kocasından men edebilir." sözü boşanma mânâsına mı geliyor?
    Cevab: Hayır. Yani kadın, mehr-i muaccelini almadan, kocasının ikametgâhına gitmeyebilir. Gitmişse, kocasının yatağına gelmeyebilir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında, “Öldüğünü işitip veya boşadığını bildiren mektubunu alıp başkasıyla evlendikten sonra birinci zevci gelirse ikinci nikâhı bâtıl olur.” diyor. Mektupla talâk zaten sahih değil midir? Sahihse nasıl ikinci nikâh bâtıl oluyor?
    Cevab: Kasdedilen, kocanın talâk verdiğini mektupla bildirmesi değildir. Koca, zevcesini boşadığını bir mektupla yazsa ve zevcesine gönderse, kadın bunu okursa, talâk olur. Bu misalde kocanın öldüğünü veya boşadığını başka birisi mektupla bildiriyor.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Önceden mehr konuşulmamış bir nikâhtan sonra, erkek nişan için gönderdiğim şeyler mehr idi derse, bunlar da mehr-i mislden az ise kadın geri kalanı isteyebilir mi?
    Cevab: Mehr konuşulmamışsa, kadın mehr-i misle hak kazanır. Bu ise kadının sosyal bakımdan emsali olan kadınların aldığı mehrdir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Zevci ölen kadın mehr-i muaccel’in bir kısmını almadığını söylerse bunu mirastan alır; mehr-i muaccel’in hepsini almadığını söylerse bir şey verilmez.” Neden?
    Cevab: Âdet olarak kadın mehr-i muaccelden hiç almadan evlenmez, kocasının evine gitmez. Bu sebeple mehr-i muaccelden hiç almadığı iddiasında bir şüphe vardır. Ama birazını almışsa, gerisini almayı ümid ettiği düşünülür. Bu sebeple gerisi isteyebilir. Kadın, mehr-i muaccelini hiç almadığını delil ile ispatlarsa, mesele değişir. Bunu alabilir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Bir adam, bir kimseyi (filan kızı, bana şu kadar altın mehr ile iste) diyerek vekil etse, vekil daha çok mehr söyleyerek istese ve böylece nikâh yapılsa fazlasını vermek lazım gelmez.” Yani kadın nikahı bozamaz mı? O zaman kandırmak olmaz mı?
    Cevab: Kadın nikâhı bozamaz. Zira vekilin sözü değil, asilin niyeti ve sözü muteberdir. Böyle nikâh kıyan, riskini de göze almış demektir. Şu kadar ki, asil, vekili şu kadar mehrle nikâhlamak üzere vekil ettiğini ispatladığı takdirde böyledir. Aksi takdirde kadın, vekil vasıtasıyla kıyılan nikâhtaki mehri isteyebilir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Başka nikâhlısı olmadığını söyleyerek nikâhlanan kimsenin, başka zevcesi olduğu anlaşılırsa nikâh bozulmaz.” Kadın vaziyeti bilse belki nikâh yapmayacaktır. Böyle söylemek hile olmaz mı?
    Cevab: Yalan söylemek, kandırmak câiz değildir. Ama bu şekilde bir nikâh yapılırsa, sahihtir. Kadının sonradan bozma hakkı yoktur. Nitekim evlenmeden evvel karşı tarafı araştırmak lâzımdır. Bu, mala dair bir yalan olmadığı için, sonradan akdi bozma hakkı yoktur.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Üç mezhebde kadın, velileri razı olunca, küfvün gayrısı ile evlenebilir. Hanbelî’de ise evlenemez. Şâfi’îde ve Mâlikî’de bir veli, kadını arzusu ile, küfvünün gayrısına veremez. Hanefîde verebilir.” Bu ifadelerde tenakuz (çelişki) yok mu?
    Cevab: Son cümlede kadının birden fazla velilerinden birisi kastediliyor. Yani aynı derecede birkaç veli varsa, hepsinin bu hususta ittifakı lâzımdır. Hanefî mezhebinde büluğa ermiş kızın nikâhında velinin bulunması veya rızası aranmaz, ama kadın küfvü (dengi) olmayan biri ile evlenirse, veli bu nikâhı bozabilir. Veli de, kızı küfvü olan veya olmayan birine, kızın rızasıyla verebilir. İmam Muhammed’e göre velînin nikâhta bulunması şart değil ise de, izin vermiş olması nikâhın sıhhati için şarttır. Diğer üç mezhebde nikâhı velinin yapması zaten şarttır. Mâlikî ve Şâfiî mezhebinde, veli kızı rızâsıyla küfvü olmayan birine verirse câizdir. Ancak velîler birden fazla ise, bunlardan birinin kızı rızasıyla küfvü olmayan birine vermesi câiz değildir. Zira diğerleri karşı çıkabilir. Hanbelî’de hiç câiz değildir. (el-Mizânü’l-Kübrâ)
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Kızımı filana tezvic ettim (nikâhladım) dese, o da işitince nikâhı kabul ettim dese, bütün âlimlere göre sahih olmaz. Ebu Yusuf’a göre sahih olur.” diyor. Sahih olmamasının sebebi nedir?
    Cevab: Kızın haberi ve rızası yoktur. Üstelik sonradan bu kimse inkâr edebilir; yalan söyleyebilir. İmam Ebu Yusuf ise fuzulînin (vekâletsiz iş görenin) nikâhı olarak kabul etmiş ve sahih görmüştür. (el-Mizânü’l-Kübrâ)
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Kadında ayıp hâsıl olursa Hanbelî ve Şâfiî’nin bir kavlinde erkek nikâhı fesh edebilir. Mâlikî’de ve Şâfiî’nin diğer kavlinde fesh edemez.” Erkek zaten talâkla boşayabildiği halde, neden fesih oluyor?
    Cevab: Erkek, bu hallerde kabahati olmadığı için, mehr ödemekten kurtulmak için talâk yerine, bu iki kavilde nikâhı feshettirebilmektedir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Kadın ve erkek Hanefî mezhebinde olup, nikâhları Şâfii mezhebine göre kıyılsa, talâkla alâkalı hükümlerde hangi mezhebe uyarlar?
    Cevab: Nikâh hangi mezhebe göre kıyılmış ise, şartları ve hükümleri de ona göre tayin edilir.
    17 Nisan 2013 Çarşamba
  • Sual: Bir kadın nikâh kıyabilir mi?
    Cevab: Buna gerek yoktur. Zira kadın ve erkek iki şâhid huzurunda akdi yapar, yani icab ve kabulde bulunursa nikâh tamamdır.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında “Zina olunmuş kadını başkasının, istibrâ etmeden nikâh ve vaty etmesi câiz olur.” diyor. İstibrâ ile alâkası nedir?
    Cevab: İstibrâ, beri kılmak, temizlemek demektir. Abdest bozarken, idrarın kesilmesine kadar beklemek istibrâdır. Bir cariye ile evlendiği zaman, hâmile olup olmadığını anlamak üzere âdet görene kadar bekleyip kendisine yaklaşmamak da istibrâdır. Zinâ edilmiş kadın böyle değildir. Zira zinâ meşru bir yakınlık hâsıl etmez.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fâsık veya bid’at ehlinin nikâhını kıymak veya bu nikâhta şâhid olarak bulunmak câiz midir?
    Cevab: Gayrımüslim olduğu iyi bilinmedikçe nikâh kıydıran herkesin nikâhını kıymak veya şâhid olarak bulunmak câiz, hatta başkası yoksa vecibedir. Günah ve bid’at insanı dinden çıkarmaz; müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını ortadan kaldırmaz.
    18 Mayıs 2013 Cumartesi
  • Sual: Ana bir baba ayrı (üvey) hala veya teyze mahrem midir?
    Cevab: Evet. Aynen öz hala ve teyze gibidir.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Süt kardeş, kişinin öz kardeşi gibi mahrem midir?
    Cevab: Evet. Bununla evlenmek câiz değildir. Ancak nafaka ve miras mevzubahis olmaz. Ayrıca süt kardeşler genç ise, fitneye yol açmamak için dikkatli olunması gerektiği; mahrem yerlerini birbirine göstermekten, başbaşa kalmaktan ve beraber yolculuk yapmaktan sakınılması gerektiği bütün bunların genç süt kardeşler için tenzihen mekruh olduğu fıkıh kitaplarında yazar.
    21 Haziran 2013 Cuma
  • Sual: “Zina edenler, ancak zina edenlerle veya müşriklerle evlenebilir” mealinde bir âyet-i kerime vardır. Bunu nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Nur suresinin bu 3. âyet-i kerimesinin hükmü, aynı surenin "İçinizden bekârları evlendirin" mealindeki 32. âyet-i kerimesi ile mensuhdur, nesh edilmiştir. Said bin Müseyyeb böyle buyurdu. Ulemanın ekserisi de bu görüştedir. İbni Ömer, Salim, Câbir bin Zeyd, Atâ, Tâvus, Ebu Hanife, Mâlik ve Şâfiî’nin kavli de budur. Zina büyük günah ise de, işleyen müslüman ise dinden çıkarmaz. Müslüman bir kimsenin müşrik ile evlenmesi câiz değildir. Kâfir ve zinâ edenler için muvakkat bir düzenlemedir. Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin rivayetine göre Amr bin Şuayb babasından, o dedesinden rivayet ettiğine göre, Mersed bin Ebi Mersed Mekke'deki esirleri Medine'ye getirip, kurtarırdı. Mekke'de "Anak" diye adlandırılan bir fâhişe vardı, bu da onun dostu idi. Mersed dedi ki: Peygamber aleyhisselâma gelip dedim ki: Ya Resulallah! Anak'ı nikâhlayayım mı? Bir müddet sustu, bana cevap vermedi. Bunun üzerine: "Zinâ eden kadını da ancak zinâ eden veya müşrik olan bir erkek nikâhlayabilir" mealindeki âyet-i kerime nâzil oldu. Beni çağırdı ve bana bu âyeti okuduktan sonra: "Onu nikâhlama" dedi. Bu hüküm o kadına hastır, çünkü o kadın kâfir idi. Zina eden müslüman bir kadının nikâh akdi feshedilmez. Bazı âlimlere göre ise, bu hüküm, kendilerine zinâ haddi tatbik edilmiş erkek ve kadın içindir. Böylece zinâ haddi vurulmuş bir erkeğin, zinâ haddi vurulmuş bir kadından başkasıyla evlenmesi câiz değildir. Hasan Basrî, Zeccâc ve Nehaî bu görüştedir. Nitekim Ebû Davud'un Sünen'inde Ebu Hureyre’den şu rivayet vardır: Resûlullah aleyhisselâm buyurdu ki; "Zinâ edip had vurulmuş bir erkek, ancak kendisi gibi olanı nikâhlayabilir." Şâfiî mezhebinin müteahhirr âlimlerinden bazısı bu görüştedir. Hatta âyeti kerimenin müşriklerle evlenme kısmının nesholunduğunu, zinâkâr ile evlenme kısmının hükmünün bâki olduğunu söylerler. Mâlikî âlimi İbnu'l-Arabî der ki: Nikâh lafzı ile ya İbni Abbas'ın dediği gibi, cinsî temas kastedilmiştir; yahud da nikâh akdi. Eğer cinsî temas kasdedilmiş ise bunun mânâsı, zinâ ancak zaniye bir kadın ile yapılır. Yani erkek de, kadın da, her iki taraf da zinâkârdır. Buna göre âyetin takdiri de şöyle olur: Zinâkâr bir kadın ile temas kurmak, ancak zinâ eden bir erkeğin yahut müşrik bir erkeğin işidir. Şayet nikâh lafzı ile akid kasdedilmiş ise, âyet-i kerimenin manası şöyledir: Zinâ etmiş bir kadın ile evlenip de, hâmile olup olmadığını anlamadan onunla gerdeğe giren bir kimse, zinâ eden kişi gibidir. Ancak bu hususta ulemanın ihtilâfı dolayısıyla ona had vurulmaz. Veya zinâ eden kadını, ancak onun zinâsına razı olan bir erkek nikâhlayabilir, demektir.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Kardeşimin nikâhını zamanında 1 erkek 1 kadın şâhid ile kıydılar. Bu nikâh sahih midir?
    Cevab: Nikâhı kıyan hoca da şâhid sayılır. O zaman sahihtir.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Annesi seyyide veya şerîfe olan bir kimse Resulullah’ın soyundan sayılır mı?
    Cevab: Seyyide ve şerife tabirleri dinî değildir. Memlûkler ve bunları takip eden Osmanlıların kullandığı örfî tabirlerdir. Hazret-i Fâtıma’nın erkek neslinden gelen bir erkeğin oğlu veya kızı için kullanılır. Minah’ta, babası Hâşimî olmayan kimse Hâşimî değildir, diyor. Kerderî ise, annesi seyyide olan kimse de seyyiddir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde Hazret-i İsa, İshak evladından sayılmıştır. Bu, meşhur kavlin hilâfına ise de, Bahrürrâık sahibi bununla fetva vermiştir. Surre’de de böyledir. Süyûtî, Begavî’den naklen, insanın kızının çocukları her ne kadar onun zürriyetinden ise de, nesebine dâhil değildir. Dolayısıyla bir kimse mesela falanın çocukları için vasiyette bulunsa, kızları dâhil olur; ama ölmüş kızının çocukları dâhil olmaz. Dolayısıyla annesi seyyide veya şerife olan, yani Hazret-i Fâtıma soyundan gelen kimse de Resulullah’ın zürriyetinden sayılır; bu şerefi taşır. Ama fıkıh bakımından, meselâ kendisine zekât almak gibi hususlarda seyyid ve şeriflerden farklıdır. Bir Hâşimî’nin oğlunun çocuklarını o şerefli zürriyetten sayıp; kızının çocukları saymamak olacak iş değildir. Nitekim Hazret-i Peygamber’in soyu, kızının oğullarından yürümüştür. (İbni Abidin, Akrabaya Vasiyyet; Berika, Âfâtü’l-Yed)
    20 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: İslâmiyette beşik kertmesi var mıdır?
    Cevab: Erkek veya kız çocuk bulûğa erdikten sonra kendi serbest iradesiyle evlenebilir. Erkek veya kız çocuk, bulûğa gelmeden, velisi tarafından nikâhlanabilir. Bulûğa erdiği zaman, erkek veya kız bu nikâhı reddedebilir. Buna bulûğ muhayyerliği denir. Veli eğer baba veya dede ise, erkek bulûğa erince, bu nikâhı bozar; kız ise eğer dengi ise ve mehr-i mislden yukarıya nikâhlanmışsa bozamaz. Beşik kertmesi, daha ziyade bir vaaddir, söz vermedir. Nişanlanma gibidir. Şer’î bir borç doğurmaz.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: İki Şâfiî’nin nikâhında, nikâhın şartları Şâfiî mezhebine göre değil de, Hanefî mezhebine uygun ise, talâk hususunda da Hanefî’ye mi uyulacaktır?
    Cevab: Hanefî mezhebinin hükümleri câridir. Zira Şâfiî mezhebine göre nikâh yoktur.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: Hiç bir müslümanın yaşamadığı bir yerde bulunan mü'min erkek ve kadın nikâhlanabilirler mi?
    Cevab: Zaruret sebebiyle, gayrımüslim şâhid huzurunda evlenirler.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: Kitâbiyye (Ehl-i kitab kadın) ile evlenirken şâhidlerin müslüman olması şart mıdır?
    Cevab: Hanefî mezhebinde evlenen kadın zimmî ise, şâhidler de zimmî olabilir.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: Hazret-i Âdem ve Havva’nın çocukları kendi aralarında evlenerek mi çoğalmışlardır?
    Cevab: Evet. Peygamberlerin bildirdiği iman aynıdır. Ama her peygamberin şeriatı, yani emir ve yasakları farklı olabilir. Muhammed aleyhisselâmın şeriatında kardeşlerin evlenmesi haramdır. Ama Âdem aleyhisselâmın şeriatında haram değildi. Orada da her çocuk kendi ikiziyle değil, diğer ikizin kardeşi ile evlenebiliyordu. Bu da şer’î bir hükümdür.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Amerika’da tahsil yapan bir gencin, hem harama düşmemek, hem de İngilizceyi iyi öğrenmek için gayrımüslim bir kızla evlenmesi câiz midir?
    Cevab: Hristiyan bir kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Din kaynakları, haramdan fayda değil, zarar geldiğini söylüyor.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Müslüman kadın (evli veya bekâr), kölesiyle cinsî münasebete girebilir mi?
    Cevab: Hayır, zinâ olur. Nikâhlanması gerekir.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Aralarında nikâh bulunmayan bir erkek ile bir kadın, halvet olsalar, yani baş başa kalsalar, bunlar arasında hürmet-i musahere doğar mı? Yani mesela bu kadının annesi ile bu erkek evlenebilir mi?
    Cevab: Halvet, hürmet-i musahereyi icab ettirmez.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Damadın alkollü olduğu bir vaziyette nikâh kıyılır mı?
    Cevab: Ne söylediğini biliyorsa kıyılır. Sarhoşun nikâh ve talâkı sahihtir.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Şâfiî mezhebindeki biri, küfre düştüğü zaman, tövbe ve tecdid-i iman ederse, karı-koca olarak yaşamaya devam edebilir mi?
    Cevab: Küfre düşünce nikâh bozulur. Tekrar nikâh gerekir. Hanefî’de erkek önceden “her ne zaman nikâhımız bozulursa seni tekrar kendime nikâhlamak üzere” kadından vekâlet almışsa, tecdid-i nikâh ile nikâh geri gelir. Ama Şâfiî’de bu yetmez; kızın velisi ile yeniden nikâh gerekir.
    28 Ocak 2014 Salı
  • Sual: Nikâh akdi sırasında kadın erkeğe "Benden başkasını nikâhlamayacaksın" veya "Başkasını nikâhlarsan beni boşayacaksın" diye şart ileri sürebilir mi?
    Cevab: Sürebilir; ama lağv şarttır. Yani erkek buna uymak zorunda değildir. Ama “Benden başkası ile evlenirsen, ben boş düşmek şartıyla nikâhlandım” derse, erkek bir başkasıyla nikâhlandığı an, ilk hanım boş düşer.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Erkek nikâh akdi sırasında boşama hakkından vazgeçebilir mi?
    Cevab: Hayır. Doğmamış haktan feragat mümkün değildir.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Nikâh esnasında sadece mehr denmiş ise ne kadarı muaccel olur?
    Cevab: Konuşulmuşsa, konuşulduğu kadardır. Mehr-i müeccel konuşulmuşsa, hepsi böyledir. Mehr konuşulup ne kadarı muaccel, ne kadarı müeccel kesilmemişse, âdete bakılır. Bugün için evlenirken kadınlara takılan set, ziynet vs. muaccel olur.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Erkek, nikâhtan sonra zevcesine bir mikdar altın vermiş; fakat “bu senin mehr-i muaccelindir” dememiş ve bu niyet ile de vermemiş olsa, daha sonra bu verdiklerim mehr-i muacceldi şeklinde niyet edip kıza bunu söylese caiz olur mu?
    Cevab: Sonradan niyet olmaz. Mehr-i muaccele tek taraflı niyet de olmaz, kızın rızası lâzımdır. Ama bunları mehr niyetiyle vermişse, mehr olur. Âdete bakar.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Düğünden evvel, nişanlı kız ile oğlanın daha rahat davranabilmek için dinî nikâh yaptırmaları uygun mudur?
    Cevab: Hiç uygun değildir. Nikâh düğün günü yapılmalıdır.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: Belediye kaydı, şer’î nikâh yerine geçmez mi? Nitekim sözde aslolan olan mana değil midir?
    Cevab: Şer’î hukukta nikâh için gerekli olan sözler (icap ve kabulün) mazi (geçmiş zaman) sigasıyla söylenmesi gerekir. Nikâh, zinânın zıddıdır. Akid için söylenen sözde en ufak bir şüphe olmamalıdır. Bu sebeple eskiler tedbiren, bu işleri bilen bir kişinin imamın nikâh kıymasını tercih etmişlerdir. Üstelik belediye kaydı, dinî nikâhı muteber saymayan bir sistemin unsurudur. “Belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak” sözü bile bunu göstermektedir. Şer’î hukukta evlenmesi caiz olmayan kimseler, belediye kaydı ile evlenebilmekte; akdin sıhhati için aranan şartlar, burada aranmamakta; vekâlet ve velâyet yoluyla akid yapma imkânı ise hiç bulunmamaktadır. Bu sebeple, kanuna riayet mecburiyeti sebebiyle belediye kaydı yaptırdıktan sonra, dinî nikâh yapılır. Buna engel yoktur. Bunları bilmediği için, belediye kaydı ile iktifa edip, dinî nikâh kıydırmamış olan kimse mazurdur. Zira dârülharbde bilmemek özürdür; öğrenmemek kabahattir.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Câmide nikâh ve düğün yapmak câiz midir?
    Cevab: Şir’atü’l-İslâmda izah edildiği gibi, hadîs-i şerifte, “Nikâhı mescidde yaparak ve def çalarak ilân ediniz” buyuruluyor. Zira mescidler, insanların toplandığı yerlerdir. Böylece evlenenler töhmetten kurtulur. Şerh-i Mesâbih’ten alarak diyor ki: Bu hususta düşünmeli, zararı gerektiren bir şey yapmamalıdır. Zaman içinde düğün cemiyeti âdetleri değiştiği için, nikâhın ve düğünün mescidlerde yapılması terkedilmiştir. Osmanlılar mahzurlarını düşünerek böyle yapmamışlardır. Nikâhı düğün günü kız evinde bir cemaat huzurunda yapmak ve nikâhta oğlan ve kız yerine veli veya vekillerinin bulunması âdet olmuştur. Kızın gelinliği ve süsüyle yabancılara görünmesi, hele hayızlı ve gayrı mesture kadınların, çocukların câmiye girmesi, câmide kadın-erkek bir arada oturulması câiz olmadığından, nikâh cemiyetinin mescidlerde yapılması da uygun değildir. Nikâhı mescidlerde yapınız hadîs-i şerifi, nikâhın mescidde olmasının sünnet olduğunu değil, câiz olduğunu bildiriyor. Burada maksat, nikâhın ilanıdır. Nitekim hadis-i şerifte “Nikâhı mescidde yapınız ve def çalınız” buyurulmaktadır. Mescidde ise def çalmanın uygun olmadığı ortadadır. Asr-ı Saadet’te mescid bütün sosyal işlerin görüldüğü bir merkez gibiydi. Fakat sahabiler, mescidin edebini gözetirlerdi. Hazret-i Ömer’den itibaren mescidler yalnızca ibadetlerin yapıldığı yerler hâline gelmiş, hatta halife, cemaatle namaza hanımların gelmesini yasaklamış ve “Resulullah aleyhisselâm, şimdiki hâli görseydi, benim yaptığımı yapardı” buyurmuştur. Zamanın değişmesiyle, âdete bağlı hükümler de değişir. Şu halde, câmi âdâbına uygun bir şekilde giyinmiş bir hanımın nikâhı için mescide gelmesi caiz ise de; zamanımızda moda olmaya başladığı gibi, nikâh için kadın-erkek karışık mescidde toplanmak, ziynetli kıyafetlerle imamın önünde diz çökmek, mescidleri düğün meclisi, hatta avlusunu kokteyl mekânı olarak kullanmak, sünnete uygun olmak şöyle dursun, câiz değildir.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse küfre düşürücü bir iş yapsa veya söz söylese, nikâhı düşer mi?
    Cevab: Evet. Hanımından “Her ne zaman nikâhımız bozulursa, seni tekrar nikâhlamak üzere beni vekil et!” deyip, o da ederse, kadın olmasa bile, iki şâhid huzurunda nikâh tazeleyebilir. Câmilerde yatsı namazından sonra iman ve nikâh tazeleme duasının topluca okunması, bu sebeple Osmanlılardan kalma bir gelenektir. Böylece işitenler şahid olur.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: Küfre düştüğü için zevcesi ile nikâh tazeleyen kimse, bir daha mehr verir mi?
    Cevab: Her yeni nikâh mehri icab ettirir.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: Yabancı bir kadın için, iki şâhid yanında bu benim eşimdir dese, onlar da tamam dese, kızın bunu sözlü olarak tasdik etmesi şart mıdır?
    Cevab: Nikâh, icab ve kabul demektir. Kız, sözlü olarak kabul etmelidir. İki irade beyanının da mâzi (geçmiş zaman) sigalı olması şarttır. “Bu benim eşimdir” demek, bir şeyi yalandan beyandır. Nikâh olmaz.
    21 Haziran 2014 Cumartesi
  • Sual: Ehl-i kitab (Yahudi ve Hristiyan) kadınlarla evlenmenin helâl olduğu âyet-i kerimede geçiyor. Fakat fıkıh kitaplarında bunun tahrimen mekruh olduğu söyleniyor. Allah’ın helâl dediğine nasıl haram denebilir?
    Cevab: Ehl-i kitab ile evlenmek, helâl değil, câizdir. Câiz, haram olmayan, sahih olan demektir. Câiz olan bir şey, mekruh olabilir. Ehl-i kitab ile yapılan evlilik sahihtir. Bu kişi zina etmiş olmaz. Ama böyle bir evlilik, dârülislâmda tenzihen, dârülharbde tahrimen mekruhtur. Nitekim bâin talâk da muteberdir; ama mekruhtur.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: Reşit, âkıl ve bâliğ, birbirini seven ve evlenmek isteyen iki talebe genç, aileleri izin vermezler düşüncesiyle, haramdan ve zinâdan korunmak için ailelerine haber vermeden belediye kaydı ya da dinî nikâh kıydırmaları câiz olur mu?
    Cevab: Üç mezhebde ve Hanefî’de İmam Muhammed'e göre, bâliğa kız, velisi izni olmadan evlenemez. Nikâh gibi ulvî ve mühim bir müesseseyi dört mezhebe uygun yapmalıdır. Ailelerden gizli yapılan işlerden de sonradan ictimaî problemler doğması çok muhtemeldir.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: İbni Abidin hazretleri “müslüman kadın kâfir bir erkek ile evlenmeye niyet ettiği anda kâfir olur” diyor. Bu evlenmenin haram olduğuna itikat eden bir kadın da dinden çıkar mı?
    Cevab: Haram olduğunu biliyorsa dinden çıkar. Bilmiyorsa dârülharbde ise çıkmaz; ama nikâhı bâtıldır; günahkâr olur.
    20 Ağustos 2014 Çarşamba
  • Sual: Erkek;  evlenmek niyetinde olduğu kadının saçını, evlenmeden önce görebilir mi?
    Cevab: Annesi veya kızkardeşi görüp bildirebilir.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Hâkimin, muayyen sebeplerin varlığı hâlinde evliliği feshetme salahiyeti var. Burada yanlış hüküm verirse, meselâ şahidler yalancı ise, kadın ve erkeğin vaziyeti ne olacaktır?
    Cevab: Bu hüküm diyâneten ve kazâen muteberdir. Eğer hâkim yanlış karar vermişse veya meselâ şâhidler yalancı ise, hüküm yine muteberdir; ancak bu hükme kasten sebep olanlar günahkârdır. Meselâ, yalancı şâhid ile bir kadının zevcesi olduğunu isbat eden veya zevcesini boşadığını inkâr eden erkek, zinâ etmiş olur. Kadın bakımından mesuliyet yoktur. Veya kocasında, evliliğe mâni kusur veya hastalıklar olduğunu iddia eden kadın, haksız bir hüküm elde ederse, boşanmış olmaz. Bunu bilmeden kadın ile evlenen başka bir erkek, günahkâr olmaz.
    23 Kasım 2014 Pazar
  • Sual: Süt kardeş ile halvet etmek câiz midir?
    Cevab: Her ne kadar sütkardeş ile evlenmek haram ise de, süt mahremleri, neseben mahremler ile her hususta aynı hükümde değildir. Bir erkeğin, süt kız kardeşi ile halvet etmemesi, yani baş başa kalmaması vâcibdir. Fitne tehlikesi varsa, başına, kollarına da bakması ve beraber seyahate gitmesi mekruh olur. (İbni Âbidin, Bakma ve Dokunma bahsi)
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Bir müslüman kadın, mürted olup, Hristiyan veya Yahudi dinine girerse, müslüman kocasının bununla evli kalması câiz midir?
    Cevab: Bir müslüman erkek, kitâbiyye, yani Yahudi veya Hristiyan bir kadınla, mekruh olmakla beraber evlenebilir. Bu kerahet dârülislâmda tenzihen, dârülharbde tahrimendir. Ancak müslüman iken, mürted olarak, ehl-i kitab bir dine giren kadın ile müslüman kocasının evli kalması câiz olmadığı gibi; bu kadının nikâhı bu halde sona erse bile, başka müslüman erkeğin bununla evlenmesi câiz olmaz. Mürdedde, tekrar İslâmiyete dönünceye kadar tazyik hapsinde tutulur ve önceki kocasıyla da nikâhının devamına fetvâ verilir. Ancak kadın tevbe edip tekrar müslüman olana kadar zevciyyet muamelesinde bulunamazlar, yani beraber olamazlar. Hristiyan olan kadın Yahudi veya Yahudi olan kadın Hristiyan olsa mürted sayılmaz ve müslüman kocasıyla nikâhına zarar gelmez. (İbni Âbidin, Mürted bahsi)
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Süt çocuğu olması için kaç yaşına kadar emzirmek icab eder?
    Cevab: Süt akrabalığının doğması için, çocuğun iki yaşını doldurmadan evvel süt emmesi icab eder. İmam Ebu Hanife, 2,5 sene ictihadında bulunmuş ise de, muhtar olan iki senelik müddettir. Dört mezhebde de böyledir. İki yaşından sonra emen çocuk, süt çocuk olmaz. Zâhiriyye mezhebi, süt akrabalığı için müddet tayin etmemiştir. Çocuğun yaşı, kamerî ayın birinci gününde doğarsa, 24 ay; başka gün doğarsa, 2x354 gün olarak hesaplanır. (el-Mîzânü’l-Kübrâ)
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Mehr yalnız maddî bir menfaat mi olur? Zevcinden mehr olarak Nur suresini ezberlemesini istemesi mehr yerine geçer mi?
    Cevab: Karşılığında para alınabilen her menfaat mehr olur. Meselâ Kur’an-ı kerim öğretmek şartı, mehr yerine geçer. Ancak bu meseledeki mehr talebi, mehr sayılmaz. Nikâh sahihtir; kız, mehr-i misl isteyebilir.
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse evlense, çocukları ve torunları olsa, sonra birisi çıkıp, ben sizi emzirmiştim dese, ne lâzım gelir?
    Cevab: Bunların ayrılmaları gerekmez. Zira fıkıhta mülkü giderecek haberin iki erkek veya bir erkek iki kadın şâhid tarafından verilmesi lâzımdır. Ancak başka bir kadının ben sizi emzirmiştim sözü üzerine nikâh yapmak caiz olmaz.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: İbni Şeybe’den rivayette, Hazret-i Ömer'in, Hazret-i Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmek istediği, Hazret-i Ali'nin kızını Hazret-i Ömer’e gönderdiği, Hazret-i Ömer'in kızın eteğini kaldırıp topuğuna baktığı yazılıyor. Bunu nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: Hazret-i Ömer, kızı nikâhladı. Ama kız gençti. Nikâhtan sonra zifafa mütehammil olup olmadığını anlamak için baktı. İlmi temeli olmayanların, hadis-i şerifleri okuması ve anlamaya çalışması doğru değildir. Fıkıh kitaplarına tâbi olmak gerekir.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Huzursuz bir evliliğimiz var. Zevcim, ailemle görüşmüyor; benim de görüşmemi istemiyor. Dinen bunu engelleyebilir mi? Görüşürsem nikâhıma zarar gelir mi?
    Cevab: Bir erkek, zevcesinin anne ve baba gibi mahrem akrabasıyla görüşmesini men edemez. Men etse bile kadın görüşürse, nikâha zarar gelmez. Ancak talâkı, görüşmesine bağlamış ise, yani annen veya babanla görüşürsen, boş ol demişse, kadın da görüşürse, nikâh bozulur. Bir erkek [veya kadın] büyük günah işlemiyorsa ve çocuk varsa, diğer eşin tahammül etmesi, suyuna gitmesi iyi olur. Kur’an-ı kerimde, problemli evlilikler için sabır tavsiye edilir; sabır ve dua edilirse, bu şerden Allah’ın hayır çıkaracağı va’dedilir. Yani inşallah bu iş taraf-ı ilahîden düzeltilir.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Müslüman bir erkekle gayrimüslim olan bir kadının nikâh akdi nasıl yapılır?
    Cevab: İki Müslümanın nikâhı gibidir. Ancak şâhidlerin kitabî olması câizdir. Müslüman bir erkeğin ehli kitap kadınla evlenmesi sahih ise de tahrimen, yani harama yakın mekruhtur.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Evlenirken mehir konuşulmasa, sonra tekrar nikâh kıyılsa ve bu sefer 4 bilezik mehr konuşulmuş. Kadına mehr-i misl mi, yoksa bu 4 bilezik mi verilir?
    Cevab: Mehr konuşulmamışsa bile, nikâh sahihtir. Kadına mehr-i misl (emsali kadınların aldığı kadar mehr) verilir. Mehr konuşulmamışsa, sonradan da kararlaştırılabilir. Konuşulmuş ise, sonradan bu mikdar anlaşarak arttırılabilir veya azaltılabilir. 4 bilezik vermesi gerekir.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Hazret-i Ali’nin hutbede cemaate hitaben mahdumu Hazret-i Hasen’e kızlarını vermemelerini söylemesinin sebebi nedir?
    Cevab: Hazret-i Hasen çok güzeldi. Herkes kızını ona vermek için yarışırdı. O da kendisine uzanan eli geri çevirmez, evlenip, yenileriyle evlenebilmek için öncekileri boşardı. Bir kızı alıp sebepsiz boşamak câiz ise de, hoş birşey olmadığı için Hazret-i Ali onları ikaz ediyor. Onlar da o öyle yüksek bir zâttır ki, bizim kızımızı alsın da, isterse boşasın dediler ve evlendirmeye devam ettiler. Zira Hazret-i Peygamber ile akraba olmak büyük bir şereftir.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: İzdivaçta en uygun usul nedir? Evlilik görüşmeleri, düğün, nikâh vs nasıl olmalıdır?
    Cevab: Mehmed Oruç beyin Aile kitabını tavsiye ederim.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Sevdiğim kız benden 7 yaş büyüktür. Ailem büyük olduğunu bilse, kabul etmez. Yaşıtız desem günah olur mu?
    Cevab: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Ya sonra? 
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Evlenmeden evvel, babanın "kızınızı oğlumuza istiyoruz" demesi; kız tarafının da bunu kabul ettiği ve buna birkaç kişinin şahid olduğu vâkidir. Bu nikâh sayılmaz mı?
    Cevab: Hayır, evlenme vaadidir. Buna nişan (hıtbe) denir. Hazret-i Peygamber devrinde de böyle idi.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Rumeli Türklerinde 7 kuşağa kadar akraba evliliğinin yapılmaması geleneği vardır. Bunun dinî bir temeli var mıdır?
    Cevab: Yedi kuşak akrabanın birbiriyle evlenmemesi, bir Moğol geleneğidir. Klan içinden evlenme tabusu gereğidir. Moğol tesirindeki Kazak gibi Türk topluluklarında ve Kafkasyalılarda bu âdet vardır. Müslüman olduktan sonra, akrabalığın 7 kuşağa kadar vardığı kabilelerde, kimin kimle süt akrabası olduğunu tesbit zor olduğu için, bu gelenek devam ettirilmiştir kanaatindeyim. Zira tesbitlerime göre, bunlarda sadece baba akrabasında bu âdet vardır. Dayı ve teyze çocukları için tatbik edilmemektedir.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Günümüzde pek çok insan farkında olarak veya olmayarak küfre sebep olan sözler söylüyorlar. Bu kişiler sonradan tövbe etseler dahi eğer evliyseler nikâhlarını tazelemesi mi gerekir? Çocuğun nesebi ne olur?
    Cevab: İrtidad nikâhı bozar. Tecdid-i nikâh gerekir. Bunda sayı mevzubahis değildir. Önceden zevcesinden “her ne vakit nikâhımız bozulursa, seni kendime nikâh etmek üzere beni vekil et” diyerek vekâlet alan birisi, zaman zaman şahitler yanında iman ve nikâh tazelerse yetişir. Nikâh bozulmuş, ama eşler farkında değilse, şüphe-i nikâh sebebiyle doğan çocuğun nesebi sâbit olur. Ama böyle bir sözle hemen irtidada ve nikâhın bozulduğuna hüküm verilmez.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Hâfızasını kaybeden adamın veya kadının nikâhı ne olur?
    Cevab: Devam eder. Kadın, mahkemeden tefrik (ayrılma) isteyebilir.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: 25 yaşında Şâfiî mezhebine bir kızım. Önümde evlenmemiş iki ablam olduğu için ailem istediğim kişiyle evlenmeme izin vermiyor. Onların izni olmadan evlenmem caiz mi?
    Cevab: Şâfiî'de velisiz nikâh olmaz. Veli baba, dede, kardeş, kardeş oğlu, amca, amca oğlu vs olur. Velinin sâlih (namaz kılan, büyük günah işlemeyen biri) olması da lâzımdır. Veli, kızın dengi ile ve kızın emsallerinin mehrinden aşağı olmamak üzere evlenmesini engelleyemez. İzin vermezse, sonraki veli nikâhı yapabilir. O da yapmazsa, kız birini veli tayin eder veya Hanefî’yi takliden velisiz evlenebilir.
    17 Aralık 2015 Perşembe
  • Sual: Nikâh yapıp halvet ve zifaf olmadan erkek bir talâk verse, sonra erkek ıddet içinde geri dönebilir mi?
    Cevab: Halvet ve zifaf olmamışsa, bu, bâin talâk olur. Kadın ıddet beklemez. Dolayısıyla erkek tek taraflı olarak geri dönemez. Yeniden nikâh gerekir. Talâk hakkının biri gider.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Nikâh yapıp halvet ve zifaf olmadan erkek bir talâk verse, sonra bir ve sonra da bir talâk verse, tekrar nikâh yapabilirler mi?
    Cevab: Bir bağ gitmiştir. Bir daha boşarsa, böyle bir talâkta ıddet olmadığı için ikinci ve üçüncü bir talak sayılmaz. Tekrar yeni bir nikâhla evlenebilirler. Hulle gerekmez. Hulle, zifaf olmuş nikâhın bir defada veya peşpeşe yahud biri başta diğerleri ıddet içinde üç talâkla bitirilmesi hâlinde mevzu bahis olur.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Bid’at fırkalarının muhalefeti icma’yı bozar mı? Mesela Caferilerin caiz kabul ettiği mut’a nikâhına helâl diyen dinden çıkar mı?
    Cevab: İcma’dan icma’ya fark vardır. Mut’a nikâhı haramdır; ama kendince bir delile istinaden helal kabul etmek küfr değildir. Zira delili açık değildir.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: İleride resmî kayıt da yapılmak üzere, haramdan kaçınmak maksadıyla, ailelerin haberi olmadan reşit iki insanın dinî nikâh yapması uygun mudur?
    Cevab: Uygun değildir. Kızın velisinin izni lâzımdır
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: İki hanımı olan bir kimse, 1. hanımı ile tüp bebek için lâzım gelen işleri yapıp, embriyoyu 2. hanımına naklettirebilir mi?
    Cevab: Hayır. Caiz değildir. Yapsa bile, çocuğun annesi onu doğuran kadındır.
    13 Ocak 2016 Çarşamba
  • Sual: Bir erkeğin kendinden yaşça büyük bir hanımla evlenmesi sünnet midir?
    Cevab: Sünnet değildir. Hazret-i Peygamber, böyle bir evlilik yapmış ise de, diğer evlilikleri kendisinden yaşça küçük hanımlarladır. Evlilikte, erkeğin yaşça kadından büyük bulunmasının daha iyi olduğunu söyleyen hadis-i şerifler vardır.
    21 Ocak 2016 Perşembe
  • Sual: Müslüman olan bir kadın, gayrımüslim erkekle evli kalabilir mi?
    Cevab: Kalamaz; hemen ayrılması lazımdır. Ama bir zaruret varsa, günah işlemeden bir arada olabilir. Yani resmen evli kalabilir. Ama birbirlerine helal olduğuna itikat etmemek kaydıyla. Helâl olduğunu itikat ederse imanı gider. Böyle itikat etmezse, haram olduğunu bilirse ve zaruret olmadan evli kalmaya devam ederse günahkâr olur.
    16 Şubat 2016 Salı
  • Sual: Bir çocuk, annesiyle resmî kayıt yapmayan, ama kendisini çocuğu olarak kabullenip nüfusuna alan babası vefat ettiğinde mirasçısı olur mu?
    Cevab: Arada dinî nikah yoksa, gayrı meşru çocuk mirasçı olmaz. Varsa olur. Resmi kaydın burada hükmü yoktur. Dinî nikâh olmasa, fakat baba çocuğun nesebini kendi çocuğu olarak ikrar etse, mirasçı olur.
    7 Nisan 2016 Perşembe
  • Sual: İbrahim aleyhisselâmın annesi mümin zevcinin (Taruh) vefatından sonra neden puta tapınan biriyle (Azer) evliydi?
    Cevab: Her devrin hükmü ayrıdır. Annesinin kiminle evlendiğinden İbrahim aleyhisselama ne?
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: İslâm hukukunda buluğa ermeden evlenenler buluğa kadar nerede oturur?
    Cevab: Beraber veya herkes kendi evinde.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Evlenirken mehr hiç konuşulmasa, sonra kadın mehrini hiç almadan kocasına hediye veya helal edebilir mi?
    Cevab: Evet.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: Nikâhın sıhhati, için, erkeğin önceki zevcesinin haberi olması veya izin vermesi şart mıdır?
    Cevab: Hayır.
    25 Haziran 2016 Cumartesi
  • Sual: Ahzab suresinin “Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah''ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere ( helâl kıldık ) . Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. ( Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık ) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir” mealindeki 50.ayet-i kerimesini nasıl almak gerekir?
    Cevab: Ayet açıktır. Rivayete göre, Hazret-i Peygamber, amcazadesi Ümmü Hâni ile evlenmek istemiş; o da hicret edenlerden olmadığı için özür beyan etmişti. Bu arada bir hanım (Meymune veya Zeyneb) mehir istemeksizin Hazret-i Peygamber ile evlenmek istemiş; âyet bunun üzerine nâzil olmuştur. Bu gibi bir evlilik ise peygambere hastır, müminlere değil.
    29 Haziran 2016 Çarşamba
  • Sual: Bir kimse, boşandığı kadının sonraki evliliğinden olan kızı ile evlenebilir mi?
    Cevab: Hayır. Hürmet-i musahare teşekkül etmiştir.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Evlenirken mehr olarak hac veya umre tayin edilmesi caiz midir?
    Cevab: Mehr olarak para veya mal yahud karşılığı kolayca tayin edilebilecek bir menfaat tesbit edilir. Hac veya umre, mehr olarak tayin edilemez. Edilmiş ise mehr-i misl gerekir.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Günümüzde bir kadının mehrinin en azı ne kadar olur?
    Cevab: Hanefî mezhebinde mehr, 5 gr altın mikdarından aşağı olamaz.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Nişanlanıp, nikâh da kıyılsa, ancak düğün daha olmasa, kızın ailesi, takı ve damadın tayini hususunda problem çıkarsa ve kıza istemiyorsan çekinme, vazgeç dese, caiz midir?
    Cevab: Nikâhtan sonra evin reisi erkektir; kızın ailesi karışamaz. Ancak erkek, kızı, nikâhlandığı şehrin dışına götürmesi fukaha arasında ihtilaflıdır. Ancak bu da kadına boşanma hakkı vermez.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Zihnen ve bedenen kusurlu nesillerin yetişmemesi için, hükümetin evlenecek çiftlerden sağlık şartı araması ve gerekirse engellemesi caiz midir?
    Cevab: Maslahat için hükümet bazı mübahları yasaklayabilir; ama bu çok zayıf ihtimaldir. Evlenmek insanın tabii hak ve hürriyetlerindendir. Ancak evlenirse, zevcesine zulm edeceği kati olan kimsenin veya nafaka veremeyecek vaziyette kimsenin evlenmesini men edebilir.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Salih erkekler için cennetteki mükafatlar çokça tasvir edilir. Huriler de bunlardan biridir. Saliha kadınlar için vaziyet böyle midir?
    Cevab: Kadın, cennette sâlih kocasıyla beraberdir. Kocası cennette değilse veya kadın bekâr ise burada evlenecektir.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Müslüman bir hanımın, kendinden yaşça küçük bir erkekle evlenmesine hükmü nedir?
    Cevab: Caiz olmakla beraber, bir erkeğin evleneceği kadında yukarı olması gereken şartlardan birisi de yaşıdır. Hanımlar çabuk çökerler; çocuk yapma yaşı da çabuk geçer. Bu da huzursuzluk doğurabilir. Evlilik sıkıntıya girebilir. Ama yaşça küçük erkekle evlenip, çok mutlu olan kadınlar da vardır.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Nikâh kıyılırken yaşlı bir dede, ‘Nikâhta eller dizin üstünde açık bir şekilde durur’ dedi; imam da ‘Bunlar bid’attır, eskiler hep böyle söyler’ dedi. Bunun bir sebebi var mı?
    Cevab: Âdettir. Belki bilmediğimiz bir sünnete müsteniddir. Hemen itiraz etmemelidir.
    12 Haziran 2017 Pazartesi
  • Sual: Bir kadın kocasından boşansa, 3 ay iddet beklese, 3 aydan sonra tekrar evlense, ikinci evliliğinin ilk 6 ayında bir çocuk dünyaya getirse, bu çocuğun nesebi kime bağlanır?
    Cevab: 6 aydan sonra dünyaya gelmişse, yeni kocaya bağlanır. İddet içinde hayız görmüş olması lazım. Görmediyse, iddet olmamıştır. Zira kadının iddeti, boşandıktan sonra, üç defa hayız görüp temizlenmesidir. Böyle olunca zaten hamile değil demektir. Çünki hayız, hamile olmadığının alametidir.
    12 Haziran 2017 Pazartesi
  • Sual: Bilmeden elfaz-ı küfr söz söyleyenin nikahı düşer mi?
    Cevab: Hayır. Ama ihtiyaten tecdid-i nikâh yapmak iyi olur.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: 1 yıl önce benden 2 yaş küçük kardeşimi kaybettim. Eşi ve 3 çocuğu kaldı. Ölen kardeşimin hanımını nikâhlamam hususunda ailem baskı yapıyor. Ne dersiniz?
    Cevab: Dinen mahzuru yok. Sosyal olarak da lüzumlu ve faydalı olabilir. Çocuklarla meşgul olabilmeniz için eve girip çıkmanız gerekir. Yenge, kayınbiraderine namahremdir; beraber oturması, halvet olması caiz değildir. Böylece hem hanım, yeniden bir hayat kurmuş olur; hem de çocuklar yabancı bir üvey baba yerine, amcalarının himayesinde büyürler.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Ateist veya dinsiz biriyle evlenmeye karar veren erkek/kadının imanına zarar gelir mi?
    Cevab: Haramı, helâl itikat ettiği için dinden çıkar.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Karşı cinse alaka duymanın bir kadının hükmü nedir?
    Cevab: Bu psikolojik bir bozukluk olduğu için, insan bundan mesul değildir. Gerekirse profesyonel bir yardım almalıdır. Kimse evlenmek mecburiyetinde değildir. Bu, bir hanım için nisbeten daha kolaydır. Bunun dışında iffetini koruyana, Allah cenneti vaat etmiştir.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Resulullah aleyhisselam ile evlendiğinde Hazret-i Âişe kaç yaşında idi?
    Cevab: Yaygın rivayete göre nikâh, 6 yaşında kıyıldı; düğün 9 yaşında bulûğa erince oldu. Ondan sonra evlilik neticesini doğurdu. Arab memleketlerinde çocuklar erken yaşta bulûğa ererler. Bulûğ evliliğin tabiî şartıdır.  Bu gibi evlilikler bazı beldelerde o gün de, hatta bugün de gayet tabii karşılanmaktadır. Bazı rivayetler, Hazret-i Âişe’nin evlendiği zaman 16, hatta 18 yaşında olduğunu göstermektedir. Hazret-i Ebu Bekr ve Resulullah aleyhisselam âhiret kardeşi  idi. Biraz da bunun evlenme mânisi olmadığını göstermek için evlenmiştir.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Kına gecesinde hanımların def veya davulla eğlenmeleri uygun mudur?
    Cevab: Erkeklerle karışık olmamak ve şarkılarda haram olan sözler bulunmamak şartıyla evet.
  • Sual: Başlık parasının İslâmiyette yeri var mıdır?
    Cevab: Hayır. Rüşvet sayılır. Caiz değildir.
    29 Haziran 2018 Cuma
  • Sual: Harbde esir edilip köle yapılan karı-kocanın vaziyeti ne olur?
    Cevab: Esir edilip dârülislama getirilince aralarında nikâh bozulur. Ancak Darülislama getirilmeden evvel beraberce Müslüman olurlarsa, nikâh devam eder.
    29 Haziran 2018 Cuma
  • Sual: Birden fazla evlilikte erkeğin ilk zevcesinden müsaade alması şart mıdır?
    Cevab: Hayır, ama onu üzmemek için evlenmezse sevab kazanır. Birden fazla kadınla evlenmek için aralarında adalet edebilme şartı vardır.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: İddet içinde yapılan evililik zina haddi gerektirir mi?
    Cevab: İddet içinde yapılan nikâh fâsiddir. Ancak şüphe sebebiyle had icab ettirmez. Dârülharpte zaten zina haddi olmaz. Tövbe edip nikâh tazelemek lâzımdır.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Bir kadın kendi babasına șehvetle dokunsa, kadının kocasıyla nikâhı gider mi?
    Cevab: Olacak bir şey değil ama, teorik olarak bir kadın, babasına şehvetle dokunursa, hürmet-i musahare olacağı için, anne ve babasının nikâhı bozulur.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: 3 talâkla boşanmış kadın iddet beklerken, temizlik+âdet, temizlik+âdet ve temizlikten sonra, 3. âdeti bitse, gusül almadan başkasıyla nikâh olduysa sahih midir?
    Cevab: Âdeti bitip gusletmeden veya üzerinden bir namaz vakti geçmeden yahud kanın cereyanı 10 günü geçmeden zevcine yakın olamaz. İddet de guslsüz bitmez. Hayzın bitmesindeki şartlar burada da caridir. Yeni nikâh için de gusl etmiş olmak gerekir.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Hayırlı bir evlilik yapmak isteyen biri ne yapmalıdır? Hacet namazı kılıyorum. Başka neler yapabilirim?
    Cevab: Bu niyetle Yasin-i şerif okumak, evliyanın ruhuna bağışlanmak üzere adak yapıp fakirlere sadaka vererek tevessül etmek, ayrıca hacet namazı kılıp dua etmek lâzımdır.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Evlenmek dini hizmete manidir diyerek evlenmemek, caiz midir?
    Cevab: Evlenmek bir tercih meselesidir. Fakat sünnettir ve fıtrata muvafıktır. Bu zamanda evlenmeyen kolay kolay günahtan korunamaz. Korunsa bile ruh sağlığını ve cemiyetteki itibarını kaybeder. Hele dinî hizmete manidir diye düşünmek çok yanlıştır. Bu, Hristiyanlıktaki ruhbanlığı andırıyor. Evlenerek evvela ailesine hizmet etmelidir. Bundan korkan kimse başkasına hizmet edemez.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Karı ve koca artık nikâh ve talak mevzularında Şâfiî mezhebine uyalım dedikten sonra uymasalar olur mu?
    Cevab: Zararı yoktur. Demekle olmaz. Taklit amel yapılırken mevzubahis olur.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Hac kurası çıkmış ama, kocası birkaç gün evvel vefat etmiş bir hanım ne yapar?
    Cevab: Ölüm iddeti bekleyen kadın hamile ise doğurana kadar, değilse 4 ay 10 boyunca gündüz bir iş için evden çıkabilir; gece çıkamaz; yakın veya uzak seyahate gidemez; mahremi olsa bile hacca gidemez. Giderse, hac sahih olsa bile, hem günah işlemiş olur; hem de haccın sevabından mahrum kalır. (Fetava-i Hindiyye, İhdad bahsi).
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Siyam ikizleri evlenebilir mi? Bunların namazı orucu nasıl olur?
    Cevab: Şer’en mümkün gözükmüyor. Başkasının yanında zevcesiyle cima etmesi mekruhtur. İbadetleri de ellerinden geldiği gibi yaparlar. Mazurdurlar.
    24 Ağustos 2019 Cumartesi
  • Sual: Vesvese nedeniyle ilaç tedavisi alan birisi eş namzedine bunu söylemeli midir?
    Cevab: Tedavi bitince bu işlere girişmelidir.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Peygamber Efendimiz’in Esma binti Numan isimli bir hanım ile nikah kıyıp, zifaftan evvel ayrıldığı doğru mudur?
    Cevab: Doğrudur. Bir hükümdar kızıydı. Kendine göre bir gururu vardı. Diğer hanımların sözlerine aldanarak, peygambere layık olan hürmeti gösteremedi.
    10 Kasım 2019 Pazar
  • Sual: Nişanlı ile telefonda görüntülü yahut normal arama ile konuşulur mu?
    Cevab: Zaruret halinde örtülü ve ciddi şekilde konuşmak caizdir.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Erkek küfre düşerse nikâhı yenilemek gerekir; ama kadın küfre düşerse iddeti bitmeden tevbe ederse nikâhı devam eder mi?
    Cevab: Şâfiî ve Hanbelî mezhebinde öyle. Hanefî ve Mâlikîde nikâh bozulur. Yeniden nikâh lazımdır.

    Kadın tevbe etmezse, nikâh devam eder veya kocasının cariyesi sayılır; ama tevbe edene kadar vaty caiz olmaz diyen âlimler de vardır.

    17 Ocak 2020 Cuma
  • Sual: Elfaz-ı küfr sebebiyle imanı giden bir kimsenin nikâhı bozulur mu?
    Cevab: Elfâz-ı küfr ile insanların küfrüne hükmedilmez, binaen aleyh nikâhı bozulmaz. Zevcesinden vekâlet alıp, nikâh tazelemesi iyi olur. İki taraftan biri mürted olunca, nikâh bozulur. Yeni bir nikâh lazımdır. Şâfiî’de, iddet içinde Tevbe ederse, nikâh geri gelir.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Oral seks caiz midir? Zina sayılır mı?
    Cevab: Zinâ, helâli olmayan kadının ön veya arkasından girmek demektir. Yabancı bir kadın ile oral seks veya bu kadının eliyle boşalmak zinâ değil ise de, zinâ mukaddimesi ve günah olduğu açıktır. Erkeğin, zevcesinin eliyle veya tenine sürtünerek boşalması, ancak istimnânın (mastürbasyonun) câiz olduğu zamanlarda câiz olabilir. Zevcesi bulunmayana veya uzakta yahud hayızlı veya ihramlı olana, şehvetini teskin için istimnâ yapmak câiz; zinâ tehlikesi varsa vâcib olur. Zevk için mekruhtur. Zevcesi hayızlı olan bir kimse, zevcesinin eliyle veya tenine sürtünerek boşalabilir. Bu bakımdan oral seks de ancak bu şartlarla câiz görülebilir. Fetâvâ-yı Hindiyye'de kerâhiyet bahsinde der ki: “Nevâzil’de, bir adam, zekerini karısının ağzına girdirse, bu gerçekten mek¬ruhtur, denilmiştir. Bunun hilâfını (yani mekruh olmadığını) söyleyenler de olmuştur. Zehîre’de de böyledir.”  Mekruh haramdan aşağıdır. Ateşle azap olunmayan, ama âhirette ıkabı (cezası, karşılığı) bulunan iştir. Burada mekruh olup olmadığında ihtilâf bulunduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla bir kadın kocasının âletini ağzına alsa, bazı âlimlere göre mekruh değildir.
    İslâmiyet cinsî hayatta birkaç mühim yasak koymuştur. Erkeğin erkeğe, kadının kadına gitmemesi; zina etmemek; helâline de arkadan yaklaşmamak ve âdetliyken yaklaşmamak. Bunun dışında yasak konmamıştır. Oral seks açıkça yasak edilmiş değildir. Şu kadar ki, cinsî temasın normal şekli tasvir edilmiştir. O da erkeğin âletinin, kadının fercine girmesidir. Ağza boşalma normal bir cinsî temas değildir. Ama haram da denemez. Netice itibarıyla boşalmaksızın erkek kadının, kadın erkeğin uzvunu ağzına alsa aşk oyunudur, câizdir.
    Meninin necis olup olmaması, hâdiseyle doğrudan alâkalı değildir. Hanefî’de necis bir şeyi yemek caiz değildir ama ağzına alıp çıkarsa ve ağzını çalkalasa haram değildir. Nitekim oruçlunun yemesi haram olduğu halde, ağzına bir şey alıp çiğnese, sonra da tükürse, orucu bozulmuyor. Şarabı ağzına alıp çalkalasa, sonra tükürse ve kalanı yutmasa haram değildir. Fıkıh kitaplarında böyle yazıyor. Oral sekste meniyi yutmak ise aslâ câiz değildir. Meni, Şâfiî mezhebinde necis değildir.
    21 Ekim 2010 Perşembe
  • Sual: Bugünki Hıristiyan ve Yahudiler müşrik midir? Böyle bir kadınla evlenmek caiz olabilir mi?
    Cevab: Bugünki Hıristiyan cemiyetinde dine inanan kimse sayısının çok azaldığı müşahede edilmektedir. Bunlar ateist/deist/agnostik kişilerdir ve müşrik sınıfındandır. Bunlarla evlenmek asla caiz değildir. Bunun dışında kalan Hristiyan ve Yahudiler müşrik değildir. Bunlarla evlenmek caizdir; ancak tahrimen mekruhtur. Böyle bir evlilik, dinini kayıran bir Müslüman için sonu felaket olan bir evliliktir. Gerek aile hayatı, gerekse doğacak çocukların terbiyesi cihetiyle böyledir. Hadis-i şerifte, fâsıkla evlenen melundur, yani Allah’ın rahmetinden mahrumdur, buyuruldu. Ya gayrı müslim ile evlenen?
    27 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: İki genç gizlice evlense, kız evinde kalsa, erkek nafaka verir mi?
    Cevab: Kadın kocasının evine gelmedikçe nafakaya hak kazanamaz. Ama bu yapılan uygun değildir. Nikâh, flörtü meşrulaştırma vasıtası olamaz. Evlilik ciddi iştir. Hadis-i şerifte, nikâhı ilan ediniz buyurulmaktadır.
    3 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Eşim salgın sebebiyle cuma namazlarına gitmiyor. Çok üzülüyorum. Nikâhımız tehlikeye girer diye korkuyorum. Ne yapmalıdır?
    Cevab: Gitse de olur; gitmese de. Bir özür mevzubahistir. Bu zamanda cuma namazının vücub ve eda şartları herkeste tahakkuk etmiyor. Giderse farz sevabı alır;  gitmezse günaha girmez. Siz karışmayınız. Nikâhla alakası yoktur. 
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Müslüman bir kadın, gayrı müslim bir erkek ile evliliğin haram olduğuna inanıyorsa, evlenmeye niyet ettiği anda neden dinden çıkıyor? Günahkâr olması icap etmez mi?
    Cevab: Nikâh, bunun haramlığını inkâr demek oluyor.
    28 Eylül 2020 Pazartesi
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder