ALMANYA’NIN 2. DİRİLİŞİ

Bazı milliyetçi Almanlar, Federal Almanya’yı, Amerika tarafından kurulmuş bir şirket olarak görür.
14 Ocak 2019 Pazartesi
14.01.2019

Almanların son bir asrı kana boyayan saldırganlığı nereden geliyor? Ezilmişlik psikolojisi olamaz. Almanya, nüfus, toprak, sanayi, sanat gibi cihetlerden, “Avrupa’yı Avrupa yapan benim” diyordu. Bu idealin verdiği güçle II. Harb’de girdiği yeri aldı. Sonra bu işin kolay olacağını düşündü.

II. Cihan Harbi, intikam içindi. Haksızlığa uğramışlık psikolojisiyle, kaybettiklerini geri almayı istiyorlardı. Fakat I. Cihan Harbi’ni, sömürge hayalindeki Alman hükümeti istedi; yani askerler... Devlet/kanun ne derse, Almanlar kabul eder. Düzene karşı gelmek diye bir mefhum yoktur. Bugün dahi böyledir.


Dresden 1945

Diz çök ey Almanya!

Yenilen pehlivan güreşe doymaz ama, Almanya, başta büyük muvaffakiyetler elde ettiği II. Cihan Harbi’ni de hezimetle bitirdi. Bu, birincisinden daha büyük felâketti. Üstelik Jenosit gibi asrın suçunu işledi. 3 milyonu sivil olmak üzere 9 milyon Alman harbde öldü. 12 milyon insan sürgüne uğradı. Doğudaki topraklarını kaybetti. Yeni harb teknolojisi yüzünden şehirleri, fabrikaları yerle bir oldu.

Müttefikler, Almanya’ya diz çöktürdüler. Yeni dünya düzeninde (BM),  Almanya’ya söz hakkı tanınmadı. Ama az bir zaman sonra Almanya yine dünyanın en büyük birkaç devletinden biri hâline geldi. Bugün bile dünya ekonomisi ve politikasının nâzım (oyun kurucu) rollerinden birini elinde tutmaktadır. Bu iş nasıl olmuştur?


Berlin'in yeniden inşaında işçilik yapan Alman kadınlar

72 saat mesai

Almanlar disiplin ve çalışkanlığı ile meşhurdur. Almanya’nın nasıl kalkındığını merak edenlerin aklına hemen hazine bakanı Profesör Ludwig Erhard gelir. Kurduğu “Sosyal piyasa ekonomisi” sistemiyle Almanya’nın çehresini değiştirmiştir. Kontrollü liberal ekonomi [klasik devirde Osmanlı’da olduğu gibi], cemiyetin zararına olabilecek unsurların, devlet eliyle giderilmesi esasına dayanır. Bu usul, bugün bile Almanya’da caridir.

Şu da var ki, o devirde Almanya’da tramvay vatmanından belediye reisine; işçilerden fabrika müdürlerine; köylülerden muhtarlara; tezgâhtarlardan patronlara; memurlardan amirlerine kadar herkes haftada 72 saat çalışmış; öte yandan çok sıkıntı çekmek pahasına sıkı bir tasarruf politikası takip etmiştir.

Enkaz kaldıran Alman kadınlar (Trümmerfrauen)

Fatura

Harbin hemen ardından Almanya müttefiklerin kontrolüne girdi. Almanlar, II. Cihan Harbi’nin mesuliyetini çılgın Hitler ve Nazilere yükleyip, [Sultan Vahîdeddin’in yapmaya çalıştığı gibi] mazisiyle hesaplaşmayı bildiler. Naziler mahkemeye çıkarılıp harbin mesulleri cezalandırıldı. [1919’daki İstanbul Divan-ı Harbi gibi].  Bu da, galiplerin kendilerine daha mülâyim davranmasına sebep oldu.

Almanya, Sovyetlerden çekinen Amerika için hâlâ mühim bir güçtü. Fazla hırpalamak, komünistleri güçlendirmekten başka şeye yaramazdı. Sovyetlere karşı, Almanya bir kalkan idi. Reelpolitik icabı, faturayı Nazilere kesip, Alman halkını rahat bırakmalıydı. Öyle de yapıldı. [Gerçi Fransızlar, İngilizler ve Hollandalıların çoğu bugün bile Almanlardan hazzetmez.]

Almanya bölündü. Doğusu, Sovyetlerin işgalinde kaldı. Böylece Almanya kendisini Soğuk Savaş’ın içinde buldu. Bu sebeple NATO’nun kucağına atıldı. Ardından şimdiki AB’nin temelini teşkil eden Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurucularından biri oldu. Demokrasiye sıkıca sarıldı. Bir yandan eski düşmanı Fransa’ya; öte yandan okyanus ötesindeki hasmı ABD’ye tutundu.

Samiha Ayverdi der ki: “Almanya, Cihan Harbleri’nden mağlup çıkmasına rağmen kazancı, kültürünün, dolayısıyla da millî şuurunun içerden ve dışardan hançerlenmemiş olmasıdır.” (Hâtıralarla Başbaşa, 70)


Almanlar, eski miğferleri süzgeç olarak kullandılar

Ordusuzluk

Almanya, büyük harbden bir başka ders daha çıkardı: Harb aleyhtarlığı. İki Almanya, 45 sene sonra tekrar barışçı yollarla birleşti.  Bugün Almanya’da sembolik bir ordu vardır. Mecburî askerlik 2011’de kaldırılmış; yerini gönüllü ve profesyonel ordu almıştır.

Yine de silahlanması ve NATO’ya girmesi şüpheyle karşılanmıştır. Gerek Yugoslavya dağılırken perde arkasında oynadığı rol; gerek Afganistan’da, Kosova’da müttefiklerin yanında askerî güçle yer alışı; gerekse enerji kaynaklarını elinde tutma ihtirası uğruna Orta Doğu’da yürüttüğü politika, bazı itirazlarla karşılanmaktadır.

II. Cihan Harbi’nden sonra mahvolan Almanya ve Japonya, [Sevr’de olduğu gibi] ordudan arındırıldı. Ordusuzluk, bütçe gelirleri ve demokrasinin muhafazası cihetinden bir ülke için şanstır. Müdafaasını müttefiklerin üstlendiği iki ülke de kaynaklarını, askerî masraflara ve müdafaaya değil, amme hizmetlerine tahsis etme imkânı buldu. Bu iki devletin tekrar şahlanışının sebebi budur. Felâket gibi görünen sulh anlaşması, Almanya’nın yeniden doğuşunu temin etti.


Berlin 1945

Devlet mi? Şirket mi?

Yıkılan Avrupa’nın yeniden inşası için Amerika’nın eline cebine attığı Marshall Planı, Almanya’yı ayağa kaldıran en mühim âmil olmuştur. Evet, bu yardımı diğer ülkeler daha fazla aldı. Ama sanayi tecrübesi ve iş verimliliği sebebiyle Almanya bundan azami istifade etti.

Fabrikalar devlet eliyle ihya edildi. Krupp gibi eski büyük fabrikatörler, savaş suçlusu olarak görülmedi veya hafif cezalarla kurtuldu. Kalkınmanın bel kemiği, hep Alman teknolojisine dayanan sanayi oldu. Maden ocakları, fabrikaların enerji temin işini kolaylaştırdı. Alman kömürü, Avustralya kömürü gibi değildir; kalitesi yüksektir.

II. Cihan Harbi’nden sonra silah sanayii tahdid edildi. Ama ağır çelik, kömür, otomotiv sanayi kuvvetlendi. Yani silah sanayii, renk değiştirdi. Artık otomotiv başta olmak üzere yeni sınaî mamuller sayesinde, Almanya, dünyayı tehdid edebilen bir güç oldu.

Almanya ekonomisi için en mühim unsur, milletlerarası çalışan küçük ve orta büyüklükteki firmalardır. Umumiyetle bir aile tarafından idare olunan bu firmalar/şirketler, spesifik sektörlerde çok ileridedir. Amerika, yatırımları ve askerî gücü ile Almanya’yı kendi sisteminde tutmaya muvaffak olmuştur. Almanya’da halen en büyük Amerikan askerî üslerinden biri bulunmaktadır.

Bu sebeple Neo-Naziler, hatta ılımlı milliyetçiler, Federal Almanya’yı, Amerika tarafından kurulmuş bir şirket olarak görürler. Mamafih bu alaylı ifade Almanya’da bugün suç teşkil eder.