ESKİ DOSTLAR yahud ATATÜRK MUHALİFLERİNİN TASFİYESİ

Cumhuriyetini ilanı, vaktiyle M. Kemal Paşa’ya biat etmiş gözüken arkadaşlarını endişelendirdi. Cumhuriyetin ilk muhalefet macerası böyle başladı.
30 Ocak 2017 Pazartesi
30.01.2017

Cihan Harbi mağlubiyetinin ardından, yeni padişah Sultan Vahideddin, İttihatçıların idareyi tekrar ellerine almasını engellemek ve Anadolu halkının mahalli mukavemet hareketlerini bir elde toplayıp, ileride imzalanacak sulh müzakerelerinde koz olarak ileri sürmeyi ve daha iyi şartlarda antlaşma yapmayı umuyordu. Bu sebeple yaveri M. Kemal Paşa’yı fevkalade salahiyetli ordu müfettişi olarak Anadolu’ya gönderdi.

Bu vazifelendirmenin en mühim sebebi, müfettişin gençliğinden beri kendisini adadığı İttihatçılardan yolunu ayırmış göstermesiydi. Halk, padişahın adamı olarak gördüğü bu müfettişin etrafında toplandı. Ankara’da İstanbul’a alternatif bir hükümet kuruldu.


Enver ve Mustafa Kemal Libya'da

Talat Paşa’nın adamı

Eski İttihatçılardan çoğu bu harekete iştirak etti. İttihat ve Terakki, Anadolu’da teşkilatlanma imkânı bulan yegâne parti olduğu için, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, nihayet bunun yerine kurulan Halk Fırkası, adeta bu partinin devamı idi.

İttihatçıların reisi Talat Paşa, tekrar dönmek üzere memleketi terk ederken, Kara Kemal ve Kara Vasıf’a gizli bir cemiyet kurmaları talimatını verdi. Karakol Cemiyeti, siyasi işleri yürütmek üzere M. Kemal Paşa’yı; cephe işlerini yürütmek üzere ise İsmet Bey’i uygun gördü. M. Kemal Paşa kabul etti; İsmet Bey kabul etmedi ise de ikna edilerek birkaç ay sonra Anadolu’ya geçti. M. Kemal, bir yandan padişahı oyalarken, öte yandan Karakol Cemiyeti’nden talimat almaktaydı.

Bazılarının M. Kemal’e soğuk bakması üzerine, Talat Paşa Berlin’den mesaj gönderip, adamlarına ‘Bundan böyle Başkumandanınız Mustafa Kemal Paşadır. Onun açtığı bayrak altında birleşiniz’ talimatını verdi. İngilizler de, İttihatçıların ileri gelenlerini toplayıp Malta’ya sürerek M. Kemal Paşa’nın elini güçlendirdiler. Zaten 1907’de girdiği İTC içinde, Enver Paşa ile zıt düşen M. Kemal’i, hep Talat Paşa tutmuştur.

Buna rağmen gözler yine de Enver Paşa’daydı. İmparatorluğu hayalleri uğruna felaketten felakete sürüklemiş bu maceraperest, Rusya’da tetikte bekliyordu. Anadolu’da zafer kazanılır kazanılmaz, gelip devletin başına geçmeyi umuyordu. Buna mukabil Kemal Paşa’nın hiç popularitesi yoktu. Gazetecilerin o günlerde dillendirdiği ‘Anafarta Kahramanlığı’ bile fazla sükse doğurmamıştı. Talat, Cemal ve Enver Paşa’nın, birer Ermeni fedaiye öldürtülmesiyle, önü tamamen açılmış oldu. Doktor Nazım, Talat Paşa’nın ölümünden, onun memlekete dönmesine izin vermeyen Mustafa Kemal’i mesul tutarak, Gazoz Paşa lakabını takmıştır.

Tasfiye edilen ilk yakın çevre: Adnan Adıvar,  Ali Fuad Cebesoy, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele

Sarıksız Muhafazakârlar

Biat etmeyen İttihatçıların bir kısmı 1923 seçimlerinde, bir kısmı da 150’liklere sokulup sürülerek tasfiye edildi. Saltanatın ve Lozan’ın ardından, cumhuriyetini ilanı ile M. Kemal Paşa’nın otoriter liderliğini pekiştirmesi, vaktiyle kendisine biat etmiş gözüken eski yakın arkadaşlarını endişeye sevketti. Bunlar umumiyetle liberal ve demokrat göründükleri için, memleketin diktatörlüğe gidişinden rahatsızdı. Mecliste, 1920’den beri zaten İkinci Grup adıyla zayıf bir muhalefet vardı. Şu halde muhalefeti sıkılaştırmalıydı.

Halk Fırkası’dan ayrılan 22 mebus, 17/XI/1924’de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Eski İttihatçı ve Ankara hareketinin lider kadrosunu teşkil eden 5 kişiden M. Kemal hariç hepsi, yani Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Fethi Okyar, Ali Fuad Cebesoy, partinin kurucularıdır. Cafer Tayyar Paşa, Adnan Adıvar, Hüseyin Avni Ulaş, İsmail Canbolad da partidedir. Rauf Bey, Ankara hareketinin başında, Mustafa Kemal’e alternatif lider olarak ileri sürülmüş bir kişidir. Yani Mustafa Kemal ile bu iş yürümez veya bir şekilde engellenirse, işi Rauf yürütecekti.

TCF, merkeziyetçilik ve radikalliğe uzak, liberal bir parti olduğu halde, Sarıksız Muhafazakârlar diye anılmıştır. Esas maksadı, reisicumhur ve ekibini bir şekilde bertaraf etmekti. Bunu farkeden M. Kemal Paşa, çok kızmış; yeni partinin cumhuriyete bağlılığının sahte ve gerici olduğunu söylemiştir. Halbuki hepsi saltanat düşmanı; cumhuriyetçi ve inkılapçıdır. Yalnızca programında, ‘Parti, dinî fikir ve inançlara hürmetkârdır’ yazmaktadır.

Karabekir, Sultan Hamid’i tahttan indirenler arasında yer almış; 1919’da hükümetin emrini dinlemeyerek, ordusuyla beraber M. Kemal Paşa’ya tâbi olmuştu. Nutuk’un antitezi olan hatıralarında, kendisini muhafazakâr olarak lanse ederse de, modern bir inkılapçıdır. Atatürk’e muhalefeti de, iktidar mücadelesinden ibarettirİnönü ile beraber Ankara hareketinin iki esaslı rüknü olup, 1938’den sonra sadık dostu İnönü, itibarını iade etmiştir. Atatürk’ü, Atatürk yapan, bir cihetle, Karabekir ve İnönü olmuştur.

 


Terakkiperver Fırka amblemi

Son çare

Yeni parti, 13/II/1925’te çıkan Şeyh Said İsyanı’nın günah keçisi oldu. Karabekir’e derhal partiyi dağıtması emredildi; ama dinlemedi. Bunun üzerine İstiklal Mahkemesi, isyanı kışkırtmak suçundan, parti mensuplarına ve partiyi destekleyen gazetecilere hiçbir delil olmadığı halde mahkûmiyetler verdi. Parti, 3/VI/1925’te kapatıldı. Parti kurmak yasaklandı; basın hürriyeti kaldırıldı. Böylece demokratikleşme yolunda büyük bir fırsat kaçırılmış; memleket koyu bir diktatörlüğün eline düşmüştür.

İkinci Grup veya TCF, varlığını Gazi’ye borçlu; baştan beri ikinciliğe razı olmuş; tayin edilmiş bir meclise rıza göstermiş çaresiz bir kitleydi. Ustaca bir propaganda, zafer ile reisicumhurun şahsiyetini aynileştirmişti. Ordu, CHP’ye sadıktı. Bu sebeple Gazi hayatta olduğu müddetçe, tek parti iktidarına son verecek güce sahip değildi. Demokratik yollarla tek parti rejimine son verilemeyeceğini anlayan muhalifler son bir çare düşündü. Ama bu da işe yaramayacak; muhaliflerin kalan kısmı da bu vesileyle tasfiye edilecekti.

Yalnız Terakkiperver Fırka hareketinin özüne dikkatle bakılacak olursa, kurucu kadronun hepsinin İttihat ve Terakki idarecilerinden teşekkül ettiği görülür. Gizli bir terör teşkilatı olarak kurulan siyasi hareketin kilit insanlarıdır. Başta Mustafa Kemal de o kadrodan idi. Fakat tek başına o gruptan ayrılmıştır. Bu sefer o grubun üst aklı kendisini tasfiye etmek istemiştir. Ama tren çoktan kaçmıştı. Ola ki muvaffak olsalardı, muhtemelen aynı rejim tüm teferruatıyla aynı şekilde kurulacaktı. Meydanlarda Gazi’nin değil, Rauf’un heykelleri yer alacaktı. Türkiye’deki partilerin siyasi ifadelerine pek kulak asmamak lazımdır. Mühim olan güç mücadelesidir.