OSMANLI SİGORTACILARI: DERBENTÇİLER

Osmanlı yollarında soygunculuk, hele cana ve ırza tecavüz işitilmemiş bir şeydi. Bu yolları korumak, derbentçiler için şeref meselesi idi.
23 Nisan 2008 Çarşamba
23.04.2008

Osmanlı yollarında soygunculuk, hele cana ve ırza tecavüz işitilmemiş bir şeydi. Bu yolları korumak, derbentçiler için şeref meselesi idi.

ZORLU YOLCULUKLAR

Günümüzde birçok motorlu kara, deniz veya hava vasıtası yükleri çok kısa bir sürede gideceği noktaya ulaştırabilir. Eskiden ise bu iş için uzun ve yorucu yolculuklar yapmak gerekiyordu. Deve, at, katır gibi yük hayvanlarından oluşan kervanın yolculuğu bazen aylarca sürüyordu. Ancak kervanlar derbentçiler sayesinde güvenlikten emindi.

Anadolu ve Rumeli toprakları umumiyetle dağlıktır. Yolcuların önü, çok zaman dağlarla kesilir. Yollar, dağların verdiği geçitlerle devam eder. İşte bu geçitlere derbent denir. Farsça, der, geçit; bent de tutmak manasına gelir. İki tarafı yüksek olduğundan dolayı, yol kesmek isteyenler için de en elverişli mekândır. Eşkıyalar, tepeden taş veya kütük yuvarlayıp yolu kapatarak, yolcuları soyabilirler. Gerçi eskiden yol kesme suçunun cezası çok ağırdı. Eşkıya yol kesip mal almış ve adam öldürmüş ise, asılarak idam olunur; cesedi de üç gün teşhir edilirdi. Hatta asılarak idam, yol kesme suçuna münhasırdı. Ama marifet yol kesilmeden tedbir almaktır. Nitekim bir yerde yol emniyeti olmazsa, ticaret gelişmez.

Primi ödeyen devlet

İşte anayollar üzerindeki bu tehlikeli boğazlarda, Selçuklular zamanından beri küçük karakollar şeklinde derbent teşkilâtı kurulmuştu. Derbentler, etrafında küçük mescit, dükkânlar ve han ile küçük bir kasaba hüviyetinde idi.

Osmanlılar da bu teşkilatı devam ettirdi. Yakındaki bir köy halkından bazısı veya hepsi, derbendi muhafazaya memur edilirdi. Bunun karşılığında da birtakım vergilerden muaf olurdu. Eğer burada bir eşkıyalık hâdisesi vuku bulur ve bir yolcunun malı çalınırsa, derbentçiler tazmin ederdi. Bu, bir nevi ticaret sigortasıdır ve XIV. asırda İtalya’da doğan sigortacılıktan çok daha eskidir. Burada sigorta primini devlet ödemekte; rizikoyu derbentçiler üstlenmektedir. Halk ise, elini kolunu sallayarak gezmektedir.

Herkes kendi derbendinde

Derbentçiler, küçük kalelerde nöbetleşe beklerlerdi. Müstahkem mevkilerdeki derbentçiler, askerî tarzda teşkilâtlanmıştı. Müstahkem mevkiye sahip olmadığı için kalesi bulunmayan yerlerde, bunlar için bekleme kulübeleri inşa olunurdu. Böyle derbentlerde başta derbentçibaşı (derbent ağası, han ağası, serdar) bulunurdu. Eyaletlerde, derbentçilerin hepsinin başında derbent nâzırı bulunur ve sene boyu derbentleri teftiş ederdi.

Derbentçiler sadece kendi derbentleri ile alakadar olurlardı. Bulundukları yeri terk edemezlerdi. Gerekirse yolculara kılavuzluk hizmeti de verirlerdi. Bu cihetten Osmanlı yollarında eskiden soygunculuk, hele cana ve ırza tecavüz işitilmemiş bir şeydi. Bu derbentleri korumak, derbentçiler için şeref meselesi idi.

Zamanla derbent teşkilâtı yetersiz kaldı. XVII. asırda ücretini halkın ödediği askerler bu işi görmeye başladı. Yol emniyetini ve asayişi temin maksadıyla bilhassa anayolların birleştiği yerlerde kasabalar teşkil edildi. Derbentçilerin yerini zaptiyeler aldı.