HAZRET-İ MUHAMMED ve GEÇMİŞ PEYGAMBERLER

Resulullah, bi’setten evvel de abdest alıp namaz kılar; hac ve umre yapar; kurban keserdi. Bu ibadetleri hangi dine göre yapardı?
27 Mart 2023 Pazartesi
27.03.2023

Muhammed aleyhisselama 40 yaşında iken peygamber olduğu bildirilmiş; Kur’ân-ı kerimin inişiyle birtakım emir ve yasaklar getirilmiştir. Buna bi’set denir.

Nitekim kendisinden evvel de peygamberler gelmiş ve insanlara ilahi iradeyi beyan ve tebliğ etmiştir. Hepsi de aynı inancı anlatmışlar; ama ibadetleri farklı olmuştur.

Peki bundan evvel Cenab-ı Peygamber, kendisinden evvelki peygamberlerin dinine uymuş mudur? Bu mesele üzerinde ulema çok zihin yormuş ve ihtilaf etmiştir.

Hadis-i şeriflerden anlaşıldığına göre, 124 bin civarında peygamber gelmiş; bunlardan resul denilen 313 tanesi müstakil şeriat getirmiştir. Diğerleri insanları başka bir resulün şeriatine davet etmiştir. Şeriat, din demektir.

Birinci kavil-Aynen devam

Ulemanın büyük kısmı, Kur’ân-ı kerimden evvel, geçmiş peygamberlerin şeriatleri ile amel ettiğini söyler. Hanefilerin ve Şafiilerin çoğu, Hanbeliler ve bazı Malikiler bu kavildedir.

Nitekim Resulullah bi’setten evvel, sabah ve güneş batmadan önce ikişer rek’at namaz kılardı. Abdest alırdı ve “Bu benim abdestim ve ben­den önceki peygamberlerin ve İbrahim aleyhimüsselâmın abdes­tidir” buyururdu.

(İlk vahy sırasında Cebrâil aleyhisselam, bizzat abdest ve namazı talim ettirmiştir. Resulullah, sabah ve akşam ikişer rekat namaz kılardı. İbnü’l- Esir der ki: “Kuşluk vakti kıldığını Harem’de herke­sin gözü önünde kılardı. Zira bu namaz, Kureyş itikadında da vardı.”)

Hac ve umre yapardı. Kâbe’yi tavaf ve tazim ederdi. Sadaka verirdi. Et yerdi; leş yemezdi. Bunların hepsi de şeriate tabi olmaksızın, sadece aklın yol göstermesiyle yapılacak şeyler değildir.

Bir şey, mazideki hâlinin değiştiğine dair bir delil bulunmadıkça devam ediyor addolunur. Buna istishab denir. Buna göre, peygamberlerin getirdiği şeriatler neshedildiği bilinmedikçe caridir. Çünki Allah bunlardan razıdır ve bu rıza kıyamete kadar bakidir.

Mekke-i Mükerreme'nin eski halinin temsili
Mekke-i Mükerreme'nin eski halinin temsili

Peki hangi peygamber?

Birinci kavil sahiplerine göre, acaba hangi peygamberin şeriatine göre amel ediyordu? Hazret-i Âdem, Nuh, İbrahim, Musa veya İsa aleyhimüsselamın yahut da hepsinin ya da bunlardan bizce malum olmayan herhangi birinin şeriatiyle amel ettiği hususunda da ihtilaf vardır.

Hazret-i İbrahim’in şeriatine uyduğunu söyleyenler şu delilleri ileri sürer: Hazret-i Muhammed, onun soyundan gelir. Bi’setten evvel Arabistan’da onun şeriati yaygındı. Nitekim Peygamber ecdadı, anne, baba ve amcası bu şeriatle amel ederdi. Muhtelif âyetler, İbrahim milletine uymayı emreder. Peygamberler hep kendi kavimlerine gönderilmiştir. Hazret-i Muhammed de millet-i İbrahim’dendir. Ona tabi olması icap eder.

Hazret-i Musa şeriatiyle amel ederdi diyenler, birtakım âyetlerin delaletiyle bu şeriatin o zaman Arabistan’da bilindiği; Resulullah tarafından en kolay ve etraflı tanınan şeriat olduğu kavlindedirler.

Hazret-i İsa şeriatiyle amel ettiğini söyleyenler, O’nun Hazret-i Muhammed’e en yakın peygamber olduğuna ve Kur’ân-ı kerimin gelişine kadar şeriatinin baki bulunduğuna işaret ederler.

Halil'de İbrahim Aleyhisselam Camii ve Kabri
Halil'de İbrahim Aleyhisselam Camii ve Kabri

İkinci kavil-O hiçbir ümmetten değildir!

Hazret-i Muhammed, kendisine peygamberlik bildirilmeden evvel, geçmiş şeriatlerin hükümleriyle amel etmemiştir. Hanefilerin ve Şafiilerin bir kısmı bu kavildedir.

Buna göre, Resulullah, eski şeriatlerde de bulunduğu bilinen Kâbe’yi tavaf etmek, leş yememek gibi amelleri, maslahat sebebiyle ya da teberrüken (bereketlenmek için) veya kendi aklıyla güzel bulduğu için yapmıştı.

Bi’setten evveli, fetret devri idi. Geçmiş şeriatlerin hükümlerinin kendisine ulaştığına dair bir malumat yoktur. Semavi dinlerin unutulduğu ve uzunca bir müddet peygamber gönderilmeyen zaman aralığına fetret devri denir. Bu devirde yaşayan insanlar dinî emirlerle mükellef tutulmaz.

İsa ve Muhammed aleyhimesselam arası da böyledir. İsevî şeriati unutulmuştur. Peygamberler, umumiyetle şeriatlerin unutulduğu zamanlarda gönderilir. Dolayısıyla Resulullah’ın da evvelki şeriatlerle amel etmesi mümkün değildir. Çünki peygamber gönderilmeden, bir dinin hükümlerinden bahsedilemez.

Doğru din kalmamıştı

Resulullah’ın bi’setten evvelki hâli bilinmektedir. Ondan bu mevzuda bir nakil gelmemiştir. Böyle bir şey olsaydı, bu dinlerin mensupları, bi’setten sonra O’nun eskiden kendi dinlerine uyduğunu iftiharla anlatırdı. Böyle bir şey de mevzubahis değildir.

Resulullah’ın annesi, babası, dedesi ve amcası, Hazret-i İbrahim’in dininde birer mümin idi. Bu dinden kendilerine intikal eden bazı bilgilere göre de ibadet ederlerdi. Hazret-i Musa ve İsa daha sonra geldiği hâlde Yahudi veya Hıristiyan dinine girmiş değillerdi. Çünki bu dinler Arabistan’da doğru bir şekilde tebliğ edilmiş değildir. Bir dinin hükümleri doğru bir şekilde tebliğ edilmemişse, bu hükümlerin insanları bağlamayacağı açıktır. Böyle bir zamanda insanlar (Mâtürîdîye göre) sadece iman ile mükelleftir.

Eski Mekkeden bir temsili resim
Eski Mekkeden bir temsili resim

Evvelden de peygamberdi

Akâid ve hadîs kitaplarında yazdığına göre, Hazret-i Muhammed yaratıldığından beri peygamberdir. Kırk yaşında peygamber olmuş değildir; bu tarihte kendisine peygamberliği bildirilmiştir. Dolayısıyla bi’setten evvel, bir başka peygambere tabi olması, peygamberlik hususiyetlerine aykırıdır. Hanefî mezhebinin muhtar kavlinin bu olduğunu Serahsi, Pezdevi, İbnü’l-Hümam, İbn Abidin bildirmektedir.

Maliki âlimi Kadı Iyaz’ın nakline göre, büyük Şafii kelâm âlimi Ebu Bekr Bakıllâni, Hazret-i Muhammed’in geçmiş şeriatlerle amel edip etmediğini bilmenin yolu nakildir; simâîdir (işitmedir). Eğer amel etseydi, bu bize naklolunurdu. Gizlenmesi mümkün değildir, diyor. Kadı Iyaz da bunun en açık ve kabule şayan kavil olduğunu bildiriyor.

Üçüncü kavil-Tevakkuf lazımdır!

Üçüncü görüş, Âmidi, İmam-ı Gazali, Kadı Abdülcebbar, İmamülharemeyn, Kuşeyri, Nevevi, Mâzeri ve Mâverdi’nin de içinde bulunduğu Şafii âlimlerine aittir. Onlar bu mevzuda tevakkufu (duraksamayı) tercih etmiştir.

Resulullah’ın bi’setten evvel, geçmiş şeriatlerle ibadet edip etmediği hususunda kati bir hükme varılamaz. Buna dair elde müspet veya menfi bir delil yoktur.