İNGİLİZ MUHİBLERİ CEMİYETİ

İngiliz Muhibleri Cemiyeti’nin kuruluş sebebi, isminden anlaşılacağı gibi, dünyanın süper gücü olan İngiltere’ye şirin görünerek, diyalog yoluyla bu felaketli günleri atlatmaktı.
6 Mart 2023 Pazartesi
6.03.2023

Fransa’nın müttefikler karşısında mağlup olması üzerine toplanan Viyana Kongresi’nde (1815), kurt diplomat Talleyrand, düşmanın suyuna giderek, Fransa’nın cezalandırılmamasını ve eski sınırlara dönülmesini kabul ettirmişti. Hainlikle suçlanmak şurada dursun, hemen herkesin takdirini kazanmıştı.

Cihan Harbi galiplerine karşı Osmanlı idarecilerinin pozisyonu da bundan farklı olmamıştır: İşgalin muvakkat olduğunu düşünüp, alttan alarak, suyuna giderek, tahrik etmeyerek elverişli bir sulh yapmak ve memleketi işgalden kurtarmak...

Bu yoldaki teşebbüslerden biri, inkılap tarihi derslerinde “Zararlı Cemiyetler” serlevhası altında anlatılan İngiliz Muhibleri Cemiyeti olmuştur. Muhib, seven, taraftar manasına gelir.

1927’de neşredilen Nutuk’ta cemiyet hakkındaki malumat, resmi ideolojinin de esasını teşkil eder. Mevzu üzerine fazla ilmi çalışma yapılmamış, yapılanlarda da aynı şeyler aynı perspektiften tekrar edilmiştir.

Cemiyet Hüvviyet Kartı
Cemiyet Hüvviyet Kartı

Elitler kulübü

Cemiyet, İzmir’in işgali akabinde 20 Mayıs 1919’da kuruldu. Kurucularından Said Molla, 23 Mayıs’ta bütün belediyelere birer telgraf gönderip cemiyetin kuruluşunu haber vererek destek talep etti. Taşrada cemiyetin şubeleri açıldı. Üç ay içinde aza sayısının 53 bini bulması, İngilizleri bile şaşırttı.

Said Molla (1880-1930), bir ilmiye ailesindendir. Şeyhülislam Cemaleddin Efendi’nin yeğenidir. Fatih Medresesi ve Medresetü’l-Kudat’ı bitirdi. Kadılık, şeyhülislamlıkta memurluk, Şura-i Devlet azalığı, Adliye Nezareti müsteşarlığı yaptı. Sonra siyasete girdi. İttihatçıların amansız muhalifiydi.

Cemiyette diplomat, askerî, mülkî ve adlî bürokrat, mebus, edebiyatçı, alim gibi hüviyetlere sahip kişiler, ayrıca üst sınıfa mensup hayli de hanım vardı. Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım ve Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım da bunlar arasındadır. Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Miralay Sadık, Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, Şehremini Cemil (Topuzlu) Paşa, Rıza Tevfik, Refik Halid, Refi Cevad, Abdullah Cevdet cemiyetin azalarındandır.

Cemiyetin ilk idare heyeti şu isimlerden müteşekkildir: Defter-i Hakani Emini (Tapu Kadastro Umum Müdürü) Adil Bey (fahri reis), Selanik Valisi Nazım Paşa (reis), Mirliva Hamdi Paşa (reis vekili), Suriye Valisi Nazım Paşa (reis muavini). İdare heyeti azaları: Divan-ı Hümayun katibi Asaf Bey, Şehremini Subhi Bey, Şirketler Komiseri Nebil Ziya Bey, Ferik Enver Paşa, Dağıstanlı Şeyh Ömer Ziyaeddin Efendi, Miralay Abdürraif Bey, İşkodra Valisi ve İktisat Bankası Müdürü Safiyüddin Bey, Amasya Mutasarrıfı Cemal Bey, Muhacirin Komisyonu Reisi Vahid Bey, Gümüşhane Mutasarrıfı Mahmud Celaleddin Bey.

Görülüyor ki cemiyet mensupları hiç de sıradan kişiler değildir. Bu sebeple nüfuz ve tesirinin fazla olabileceği endişesi, bazı kesimlerin cemiyete gösterdiği sert reaksiyonun bir sebebidir.

Cemiyet Hüvviyet Kartı
Cemiyet Hüvviyet Kartı

Cemiyet ve Manda

Alemdar, Peyam-ı Sabah, Mefkûre, Mesuliyet ve Yeni İstanbul gibi İstanbul gazetelerinde cemiyetin politikasını ve fikirlerini destekleyici yazılar yazılmış; amme efkârında İngilizleri tahrik edecek hareketlerden kaçınılmasına dair propaganda yapılmıştır.

Cemiyetin Vakit gazetesinde neşredilen 4 Eylül 1919 tarihli beyannamesinde diyor ki: “Cemiyetimiz her şeyden evvel vatanını sever ve bu muhabbetin lâzıme-i mühimmesi olduğu kanaatiyle de İngiliz muhibbidir. Fakat İngiltere veya herhangi bir devletin mandasına değil, istiklalimize dokunacak mahiyette bir müdahalesine bile taraftar olmamıştır ve olamaz.”

Refi Cevad, Amerika mandasına karşı çıkarak, bunun İttihatçılığın tekrar dirilmesine yol açacağına, İngiliz mandasının ehven olduğuna dair ironik bir yazı yazmış (Alemdar, 1 Ağustos 1919); bazıları bundan cemiyetin manda taraftarı olduğu hükmünü çıkartmayı faydalı görmüştür.

Muhib zannetmeyin

Nutuk’ta bu isimden İngilizlere muhib olanların teşkil ettiği bir cemiyet anlaşılmaması gerektiği (yani İngiliz muhibbi olmakta bir problem yoktur), cemiyeti kuranların şahsi menfaatini düşündüğü, bunu da İngiliz himayesi sayesinde elde etmeyi umduğu söylenir.

Bu bedbahtların, İngilizlerin Osmanlı Devleti’ni bir bütün halinde muhafaza ve himaye emelinde olup olmadığını bile düşünmediklerini söyler. Kilit cümle budur. Paşa, İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ni yıkacağını bilmektedir.

Mustafa Kemal ve Bahriye Nazırı Salih Hulusi Paşa arasında 21 Ekim 1919 tarihinde Amasya Protokolü imzalandı. Bunun gizli 6. maddesi İngiliz Muhibleri Cemiyeti’nin aza toplama faaliyetinin engellenmesine dairdir.

Yine Nutuk’ta Sultan Vahideddin ve Damad Ferid Paşa’nın cemiyete mensup olduğu söyleniyorsa da, doğru değildir. Hanedan, bir cemiyete aza olamaz. Cemiyetin resmi kurucular, idareciler ve azalar listesi bellidir. Aynı yerde cemiyetin reisinin Rahip Frew olduğu söylenerek, işin arkasında İngiltere olduğu ima edilmektedir.

Said Molla
Said Molla

Rahibin fendi

Said Molla’nın 11 Ekim-5 Kasım 1919 arasında Rahip Frew’ya yazdığı iddia edilen ve her nasılsa Ankara’nın eline geçmiş 12 mektup Nutuk’ta anlatılır. Bu mektupların muhtevası, İngilizleri kızdıracak bir isyan hareketi olarak görülen Kuvayı Milliye’nin dağıtılması için alınacak tedbirlerdir.

Ankara hareketine karşı Anadolu’nun her tarafında patlak veren ayaklanmaların arkasında cemiyetin bulunduğu kanaati hakimdir. Nutuk’taki bilgiye nazaran Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’dan tanıdığı Rahip Frew’ya mektup yazarak bu faaliyetlerin durdurulmasını istemiştir.

Zamanla benzer fikriyatta cemiyetler kurulmuş, 1921 senesi sonlarına doğru siyasi konjonktürün de değişmesi, daha doğrusu netlik kazanması üzerine cemiyetin tesiri giderek azalmıştır.

Ankara hareketinin galibiyeti üzerine, Abdullah Cevdet’in yaptığı gibi yeni otoriteye biat etmeyen bazı cemiyet mensupları memleketi terketmek mecburiyetinde kalmış veya vatandaşlıktan çıkarılıp 150’likler listesine alınarak sürgüne tabi tutulmuşlardır.

Muhalefet ve Muvazaa

İttihatçıların ileri gelenlerinden, Teşkilât-ı Mahsusa’nın son reisi ve Ankara hareketinin mühim simalarından Hüsamettin Ertürk daha da enteresan şeyler söyler: “Papas Frew, şayet bir İngiliz Muhibleri Cemiyeti kurulur ve bilhassa sarıklı din adamları buraya ithal edilirse, İngiltere’yi kazanmak kabil olacağını ve imzalanacak muahedede İngiltere’nin müzahereti sayesinde, şartların oldukça hafif kaleme alınacağını iddia etmiştir…

İstanbul’daki mahalle imamları, müderrisler, kürsü şeyhleri, Tarikat-i Bektaşiye babaları ve muhtelif turuk-i ilmiyeye mensup kimseler, zâhiren İngiliz Muhibleri Cemiyeti’ne intisap etmiş, fakat el altından bu cemiyeti baltalamağa var kuvvetleriyle mesailerini sarfetmişlerdi.

Bu İngiliz Muhibleri Cemiyeti’nde pek çok kimseler vardı ki, bunlar, gizli teşkilâtımıza, millî cepheye hizmet etmekte ve başta Papas Frew olmak üzere bütün hâinleri aldatmakta idiler.” (İki Devrin Perde Arkası, 470-471)

İngiliz General Harington'un 29 Eylül 1922'de Summer Palas'ta yeni dostlara verdiği İstanbul'a hoş geldiniz çay partisinden bir kare
İngiliz General Harington'un 29 Eylül 1922'de Summer Palas'ta yeni dostlara verdiği İstanbul'a hoş geldiniz çay partisinden bir kare

Şirin Görünme Taktiği

Cemiyet, Padişah’a ve meşru hükümete isyancı olarak gördüğü Ankara hareketine açıkça ve şiddetle muhalefet etmiş, bunun İngilizleri tahrik ederek, memleketin işgal edilmemiş mıntıkalarının da işgaline yol açacağını, düşmanın baskısını arttıracağını düşünmüştür.

Bu sebeple başta kurucusu Said Molla olmak üzere azalarının İngiliz ajanı diye tavsif edilmesi abestir. Hainlik, meseleye hangi taraftan bakıldığı ile alakalıdır. Cemiyet mensupları, vatanperverlikte Ankara hareketi mensuplarından hiç de geri kalmaz. Ne çare, tarihi kazananlar yazar.

Cemiyetin kuruluş sebebi, isminden anlaşılacağı gibi, dünyanın süper gücü ve oyun kurucusu olan İngiltere’ye şirin görünerek, diyalog yoluyla bu felaketli günleri atlatmaktı. Cemiyetin beyannamesi ve programında bu hususlar açıkça yazar. Yoksa hemen herkes “muhib olmayacak kadar” İngiltere’yi de politikalarını da artık gayet iyi tanımaktadır.

Müttefikler İtanbul'da
Müttefikler İtanbul'da

Cemiyetin safdilliği

O zamanlar -gayet normal olarak- cemiyetle aynı düşünenlerin sayısı hiç de az değildi. Bunların bir kısmı (Abdullah Cevdet ve cemiyetin son reisi Şevket Bey gibi) bilahare Anadolu hareketine iltihak etmiştir.

İngiliz Muhibleri Cemiyeti’nin kabahati, samimi fikriyatından vazgeçmemek ve İngiltere’nin ikili oyununun farkına varmamak safdilliğini göstermesidir. İngilizlerin cemiyetle doğrudan alakası olmadığı gibi, gerçek politikalarını bozacağından korktukları için taraftar bile görünmemişlerdir.

Mütareke devrinde Minber gazetesindeki yazılarından anlaşıldığına göre Kemal Paşa’nın fikirleri cemiyet ile paraleldir. Nitekim Ankara hareketi olmasaydı, mensuplarının çoğunun İngiliz Muhibleri arasında yer alacağını söylemek mübalağa olmaz.

Mandaya açıkça muhalif olduğu halde cemiyet İngiliz mandasına taraftar diye yaftalanmış; ama açıkça Amerikan mandasına taraftar olanlar, mesela İsmet Paşa, yıllarca ülkenin mukadderatına hakim olmuştur. Ve minelacaib.

Harbden sulhe geçiş

Eski Sadrazam Kamil Paşa’nın oğlu olup cumhuriyet devrinde diplomatlık yapmış olan Hilmi Kamil Bayur, iki kardeşi Şevket ve Abdullah Bey’in cemiyete girdiğini, ama bunların Said Molla paralelinde faaliyet göstermediklerini söyler. Nitekim Kamil Paşa’nın diğer iki oğlu Yusuf Hikmet ve Salahaddin Bey ile damadı Naci (İldeniz) Bey, bilfiil Ankara hareketine katılmıştı.

Ziraat Bankası Umum Müdürü Şevket Bey ve kardeşi Tevfik Paşa kabinesinde Ticaret ve Maadin nazırı Abdullah Bey, cemiyete giriş sebebini, “Harbin, bizim için elim neticelerini hafifletmek üzere tarihi Türk-İngiliz dostluğunun bir an evvel teessüsüne yardımcı olmak” diye tarif etmişlerdi.

Hilmi Bey der ki: “Her ikisi de halim selim, siyasi fırkalardan ve siyasetten uzak kalmış, biri bankacılıkta, öteki Şura-i Devlet kademesinde yıllarca muvaffak hizmetlerde bulunmuş mükemmel insanlardı. [Bu mevzuda yazı yazan ve] Mütareke günlerinin Alemdar gazetesinden Muhibler Cemiyeti hakkında gördüğü yazıları nakleden Alman yazarı Jaeschke işin bu cephesini bilemez. Ankara hareketi kazandıktan sonra, Şevket Bey’in cemiyetin reisi olmasını kimse umursamamış, Ziraat Bankası camiasında müşavir olarak vazife almıştı.

Malumdur ki Mondros’ta daha mütareke konuşmaları olurken başdelegemiz Rauf Bey ve Sadrazam İzzet Paşa tarihî Türk-İngiliz dostluğunu yeniden canlandırılması isteğini alenen ve resmen her fırsatta açıklamakta idi. İkinci Dünya Savaşı sonunda harpten barışa geçiş devresinde yenilmiş memleketlerde de böyle hadiseler çok görülmüştür.” (Hayat Tarih Mecmuası, Mayıs 1972)