HAZRET-İ İSA'NIN ŞERİATİ

İncil’de emir ve yasaklar yok denecek kadar az olduğu için, bazıları İsa aleyhisselâmın müstakil şeriati bulunmadığını ileri sürmüştür.
20 Aralık 2021 Pazartesi
20.12.2021

Bugünki Filistin’de Roma hâkimiyetinin başlarında, İsa aleyhisselam, peygamber olarak gönderilmişti. Kendisine İncil adında bir mukaddes kitabın indiğini Kur’an-ı kerim bildirir. İncil, Yunanca inkilyon kelimesinden Arapçalaşmıştır ve müjde mânâsına gelir. Bugün Hristiyanlar, İncil diye bir kitap olmadığına; İncil’in, bizzat Hazret-i İsa olduğuna inanır, ki sebebi aşağıda gelecektir.

Ezeli düşman

Hazret-i İsa ilk menfi reaksiyonu kendi kavminden gördü. Bunlar Romalılarla bir olup kendisine zarar vermek istediler. (İşte Hıristiyanların Yahudilere olan ezeli düşmanlığı buradan kaynaklanmaktadır.) Zaten kendisine çok az kimse inanmıştı ve İncil'i de kendisinden başka ezbere bilen kimse yoktu.

Müminlerin önde gelenleri olan havariler, sayıca az ve devlet desteğinden de mahrum oldukları için, sahabilere benzer bir misyonu yerine getiremedi. Hakiki İncil kısa bir zamanda kayboldu.

İlk Hristiyanların tebliği sözlü an’aneye dayanan vaazlarla cereyan ediyordu. Vaizlerin işlerini kolaylaştırmak üzere küçük müracaat kitapları yazılması gerekti. Böylece Mesih’in hayatı ve sözlerini anlatan mecmualar kaleme alındı. İncil denilen kitaplar böyle meydana geldi. Hristiyanlar, bu kitaplarla beraber, Tevrat’ı da mukaddes kitap olarak kabul eder ve okur.

Eldeki en eski İncil nüshası (MS 130) - Brisith Museum
Eldeki en eski İncil nüshası (MS IV. asır) - British Museum

Yıkmaya değil, tamamlamaya

İncillerde emir ve yasaklar yok denecek kadar azdır. Ahlâkî hükümler yer alır. Bu sebeple bazıları Hıristiyanlığı, müstakil bir hukuk sistemi olmaktan çok, Musa aleyhisselâmın şeriatini teyid eder mahiyette görmüşlerdir.

İncillerde Mesih’in “Ben şeriatleri ve peygamberleri yıkmaya değil, tamamlamaya geldim” (Matta 5, 17-19; Barnabas 38) ve “Musa’nın kitabında yazılı olan her şey doğruların doğrusudur” (Barnabas 206) dediği yazar. aslında bu, inanç cihetiyledir.

Evet, bazı peygamberler (resul) müstakil şeriat (amelî esaslar) getirir; bazıları ise (nebi) getirmeyip insanları önceki bir peygamberin şeriatine çağırır. İsa aleyhisselamın hayatını tafsilatla anlatan Kur’an âyetleri, onun müstakil bir şeriat getirdiğine, burada eksik bırakılan hususların Tevrat ile doldurulacağına delâlet eder.

Nitekim Kur’an-ı kerimde nakledilen “Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik edici olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl etmek üzere gönderildim” sözünden (Âl-i İmran: 50) Musa şeriatinden farklı bir şeriatinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Zorlama tevil

Kâdı Beydâvî, “İncil’e inananlar, Allah’ın onun içinde indirdiği hükümlerle hükmetsinler! Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir” (Mâide: 47) mealindeki âyeti tefsir ederken, “İncil’in de bir takım hükümleri ihtiva ettiğine, İsa aleyhisselâmın gönderilmesiyle Yahudi şeriatinin neshedildiğine ve müstakil şeriatinin olduğuna delâlet eder” diyor.

Bunun Şeyhzâde hâşiyesinde diyor ki: “Beydâvî’nin bu izahı, ‘İsa aleyhisselâm Tevrat’ın ahkâmı ile amel etmiştir. Çünki İncil, vaaz ve nasihatler kitabı olup, onda hüküm bildiren pek az âyet vardır.’ görüşüne reddiyedir. ‘İncil’e inananlar, Allah’ın onun içinde indirdiği ile hükmetsinler!’ âyeti, zâhiren onların Tevrat’taki hükümlerle değil, İncil’deki hükümlerle mükellef olduklarına delâlet eder.

Nitekim sonraki âyetteki şu kısım da bunu gösteriyor: ‘Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik.’ Buna göre Tevrat, İsa aleyhisselâmın gönderilmesi ile neshedilmiş ve O’na müstakil bir şeriat verilmiştir.

İsa aleyhisselâmın müstakil bir şeriatinin bulunmadığını söyleyenler, ‘İncil’e inananlar, Allah’ın O’na indirdiği ile hükmetsinler” ifadesindeki ‘Ona indirilen’i, Tevrat’ın hükümleriyle amel etmeleri lâzım gelir, şeklinde tevil ediyorlar. Halbuki bu zorlama tevil, âyeti zâhirinin hilâfına hamletmektir.”

Nişancızâde dünya tarihine dair eseri Mir’at-ı Kâinât’ta der ki: “İncil’de şer’î hükümler azdı. Amelî tarafları Hazret-i Musa’nın şeriatine uygundu. Ancak Hıristiyanlar, Yahudiler gibi sert ve haşin değil, zayıf oldukları için, şeriatleri de hafif ve ruhsatlarla dolu idi. Abdest ve gusl; necasetten sakınmak emredilmemişti.

Kudüs Konsili
Kudüs Konsili

En iyi örnek

ME 63’ten beri Roma işgalinde yaşayan Yahudilerin defalarca çıkardığı ayaklanmalar şiddetle bastırıldı. Böylece ilk Hıristiyanlar, dinlerini doğru öğrenip yayacak bir birlik kuramadılar. Üstelik Roma otoritesine ayaklanan Yahudilerden de kendilerini ayrı göstermek mecburiyetini hissettiler. Bu da Yahudi şeriatinden uzaklaşmalarına sebebiyet verdi.

İmparator Diocletianus (MS 303) Hıristiyan din büyüklerini öldürttüğü gibi, dinî metinleri de yok ettirdi. Böylece İsa şeriatinin doğru ve bütün bir şekilde yayılmasına imkân kalmadı.

Yeni dine Yahudi asıllı olmayanların da girişi ile Hıristiyanlar arasında Musa şeriatine uyan ve uymayıp kendi geleneklerini devam ettirmeyi tercih eden iki grup ortaya çıktı. Havariler klasik an’aneye bağlı olarak yaşadılar.

Mevcut İnciller, fıkhî bir mesaiye elverişli olmadığı içindir ki Hıristiyanlar, Yahudiler gibi etraflı bir hukuk sisteminden mahrum olarak, ruhban sınıfı eliyle, beşerî irade mahsulü dogmalara uymak vaziyetinde kalmıştır.

Gerçek inanç üzerine uzun münakaşalar, nihayet Hazret-i İsa’nın örnek alınacak yüksek bir şahsiyet olmaktan çıkarılarak tanrılaştırıldığı Platonist bir akidenin Hıristiyan inancı olarak kabulü ve farklı düşünenlerin dışlanması, Hıristiyanlığı bambaşka bir mecraya soktu.

Halbuki Kur’an-ı kerim, Hazret-i Muhammed’i bir yandan ilahlık sıfatı bulunmayan bir “kul” (insan); öte yandan “üsve-i hasene” (uyulacak en iyi örnek) olarak müminlere takdim eder.

Paulus’un parmağı

Paulus, Hazret-i İsa’yı görmemiştir. Havarilerle zıt düşüp Anadolu ve Doğu Avrupa gibi Yahudi cemaatine uzak yerlerde tebliğe başladı. Bunlara tatbik olunamayacağı gerekçesiyle Yahudi şeriatindeki hükümleri kaldırdığını ilan etti (Romalılara Mektub 4/13; Galatyalılara Mektub 3/18; Korintoslulara Birinci Mektub 9/20; Resullerin İşleri 15/28).

Halbuki “Hazret-i Musa’nın şeriatini tahkir eden öldürülür” diyen yine bizzat kendisi idi (İbrânilere Mektub 10/28).

Kudüs Konsili’nde putlara kesilmiş hayvan, leş ve kan yemenin yasaklığı, ayrıca zinanın haramlığı dışındaki Yahudi şeriati hükümlerinin tatbikine lüzum olup olmadığı müzakere edildi. Neticede Paulus ağır basarak, Yahudilikten yalnızca bu dört hükmün tatbiki ve yeni Hıristiyanların sünnet olmalarına gerek bulunmadığı fikri çıktı (Resullerin İşleri 15/29).

Bilahare Paulus ilk dört hükmün üçünün tatbikattan kalktığını, sadece zinanın yasaklığı hükmünün kaldığını ilan etti. Paulus, hedef kitlesini teşkil eden paganlara yeni dini kolay ve sempatik göstermek istemiştir.

Paulus’a karşı çıkan ve başında Hazret-i Meryem’in oğlu Simon’un bulunduğu Yahudi şeriatini kabul eden Yahudi-Hıristiyan ( Judeo-Christian) cemaati, giderek azalan bir sayıda varlığını devam ettirmiştir.

Paulus - Kariye Camii
Paulus - Kariye Camii

Takdis edilen Roma hukuku

Hazret-i İsa'nın göğe kaldırılışı ve İncil'in kaybolmasından sonra Hıristiyanların Yunan felsefesi tesirine girdiği, ibadetlerine bir takım pagan âdetlerinin karıştığı, amelî esasların ise Roma hukuku prensiplerine göre tanzim edilir olduğu bir gerçektir.

Zaman zaman toplanan ruhban meclisleri (konsiller) Tevrat ve İncil’deki hükümleri tefsir ederek bazı dinî hükümler kabul etmiş; papalar da çıkardıkları emirnamelerle bu faaliyeti sürdürmüştür.

Roma İmparatoru Iustinianus, Roma hukukunu Hıristiyanlık boyasıyla boyayarak ortaya şeklen yeni bir hukuk sistemi çıkarmıştı. Roma hukuku, böylece Hristiyanlık ile mezcolundu. Bu dinin bilhassa ahlâkî pek çok hükmünden faydalanıldı. Meselâ kadın-erkek eşitliği, kan hısımlığına dayalı aile, kölelerin insan sayılışı gibi prensipler hep Hristiyanlıktan Roma hukukuna girmiştir.