Yeni Tarz Müstemlekecilik: 1919 DÜNYASINDA AMERİKAN MANDASI

1919’da Ankara hareketinin en mühim simaları Amerikan mandasına taraftardı. İsmet İnönü, arkadaşı Kazım Karabekir’e yazdığı mektupta “Yaşamak için tek çare Amerikan mandasıdır” diyordu.
7 Eylül 2020 Pazartesi
7.09.2020

1919’un ilk yarısında İngilizler; Boğazlar, Anadolu ve Kafkasya’da bir Amerikan mandasına taraftardı. Zira sulh antlaşmasında Amerika’nın da taraf olması, İngiltere’nin işine gelirdi.

Musul petrollerinin paylaşılması yüzünden İngiltere’nin Fransa ile arası gergindi. Mıntıkaya 2,5 milyon asker gönderen ve 250 bin kayıp veren İngiltere’ye mukabil, Fransa’nın Çanakkale haricinde pek bir kaybı yoktu. Buna rağmen Fransa, Irak ve Filistin karşılığında, Romanya, Mezopotamya, Kafkasya ve İran’da bulunan petrol havzalarından hisse istiyordu.

Erzincan hükümet konağı

İngiliz genelkurmayı, Ortadoğu’daki menfaatleri cihetiyle Sykes-Picot anlaşmasını artık zararlı buluyor; Lord Curzon, Fransa’nın istikbalde en korkulacak devlet olduğunu söylüyordu. İtalyanlar, öteden beri göz koydukları İzmir’e Yunanlıları çıkarttığı için İngiltere ve Fransa’ya kırgındı.

Ama esas tehdit, daha da güçlenip Kafkasya’yı ele geçirebilecek olan Sovyetler idi. Amerika, Kafkasya petrolleri mukabilinde, Ortadoğu petrollerinden uzak tutulmuş olacak; Anadolu da Rus tehdidinden kurtulacaktı.

İşte Amerikan mandası bütün bunlara çare idi. Ankara hareketinin önünü açan, müttefiklerin böylece birbirine düşmesidir. Öte yandan Ankara hareketi, müttefiklerin arasındaki rekabeti daha da keskinleştirmiştir.

Yaşamak için tek çare

Amerika, mıntıkadaki menfaatlerini muhafaza için, Türk dostu diye tanınan Amiral Bristol’ü 6 Ocak 1919 tarihinde İstanbul’a gönderdi. Bristol, hem manda hakkında ön tahkikat yapacak, hem de bir denge siyaseti kuracaktı.

Yıldırım Orduları Kumandanı’nın Padişah’a tavsiye ettiği Sadrazam Ahmed İzzet Paşa, manda taraftarıydı ve Bristol ile yakın temastaydı. Kendisinin ordu müfettişi sıfatıyla Anadolu’ya geçişini organize eden Cevat Çobanlı Paşa da manda taraftarıydı.

İsmet İnönü, mandaya soğuk duran yakın arkadaşı Kazım Karabekir’e “Yaşamak için tek çare Amerikan mandasıdır” diye mektup yazıp Erzurum’a göndermişti. Mektubu götüren Saffet Arıkan, başka çare olmadığını, manda olmaksızın, devletin hayatiyetinin temin edilemeyeceğini anlattı. (Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, I/256, 267)

Rica ederim

Saltanat şurasında açıkça Amerikan mandası tavsiye eden Rauf Ahmed Bey’e, Sadrazam Damat Ferid Paşa “Rica ederim, himaye mevzubahis olamaz” diye cevap vermişti. (Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, I/205)

Amerikan General Harbord’un gelişinden hemen sonra bir beyanname neşreden İngiliz Muhibleri Cemiyeti, “İngiltere’nin desteğine evet, ama mandasına açıkça hayır” diyordu. (Seçil Akgün, General Harbord’un Anadolu Gezisi ve Ermeni Meselesine Dair Raporu, İstanbul, 1981, s. 81).

Woodrow Wilson
Woodrow Wilson

Yeni dünya düzeni

Başkan Wilson, güya kalıcı sulhu temin maksadıyla, her milletin kendini idare etmesi esasına dayalı Wilson Prensipleri’ni ortaya atmıştı. Aslında bu, imparatorlukları yıkan, an’aneleri altüst eden, yeni dünya düzeninin habercisi ulus-devlet projesinden başka bir şey değildi.

Amerikan mandasını müdafaa eden ve Sultanahmed mitinglerini tertipleyen Wilson Prensipleri Cemiyeti, 5 Aralık 1918’de Wilson’a bir mektup göndererek, 15-25 sene sürecek bir manda talebinde bulundular.

Sultanahmed Mitinginde konuşan Halide Edib
Sultanahmed Mitinginde konuşan Halide Edib - Altta Wilson Prensibi 12.madde yazıyor. Bu madde Osmanlı Devleti'nin tamamiyetini teminat altına almaktadır.

Böylece Batı’ya karşı olmadan Batı’nın emperyalist emelleriyle mücadele edilebilecekti. Amerika’nın memlekete hakiki manada iktisat ve fikir hürriyeti getireceği düşünülüyordu.

Yahya Kemal’in, “Koca saltanatı bir mandaya değişmek” diyerek alay ettiği Cemiyet’in meşhur âzâları Halide Edib Adıvar, Kara Vasıf, Refet Bele, Bekir Sami Kunduh, Ahmed Emin Yalman, Yunus Nadi, Necmeddin Sadık, sonradan Ankara hareketinin kadrosunu teşkil etmiştir.

Erzurum’da ağız yoklama

Erzurum Kongresi’nde bu hususta bir ağız yoklandıysa da, akıllarına Ermeni talepleri gelen şarklı delegeler reaksiyon gösterdi. Kongre kararlarının 7.maddesinde fen, sanat ve ekonomik olarak muhtaç olunduğu cihetle, istiklal ve tamamiyete halel gelmeden, herhangi bir devletin yardımının hoşnutlukla karşılanacağı hükmü yer alır. (Kinross, I/295)

Nutuk’ta bunun manda manasına gelmediği uzun izaha çalışılır. Mamafih Amerikan mandası, Sivas Kongresi’nde de dile getirilmiş; münakaşalar sürpriz bir şekilde neticelenmiştir. Bunu inşallah gelecek yazıda ele alalım.

Filistin'de İngiliz mandası
Filistin'de İngiliz mandası

İnsanî müstemlekecilik!

İlk defa 16 Aralık 1918’de Paris Konferansı’nda ortaya atılan ve Milletler Cemiyeti Mukavelesi’nin 22.maddesinde tanzim olunan manda (mandate), protektora; güçlü/galip bir devletin, kendi kendini idare edemeyecek güçsüz/mağlup bir devleti muvakkat bir zaman Cemiyet-i Akvam (Birleşmiş Milletler) namına himayesi altında tutması demektir.

Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak 25 sene kadar resmen ve fiilen Fransa ve İngiliz mandasında kalmıştır. Afrika’da Tanganika, Ruanda, Togo, Namibia manda idaresinde kaldılar. Bu, insanî görünen müstemlekecilikten başka bir şey değildi.

Filistin'de İngiliz manda devrine ait pasaport
Filistin'de İngiliz manda devrine ait pasaport

Wilson’un 3 Haziran 1919’da Anadolu’ya gönderdiği resmî heyet, mandanın maliyetli olacağına dikkat çekiyordu. Aslında Wilson, Avrupa’daki varlığını zararlı gördüğü Türklerin İstanbul’dan çıkarılmalarını; Türkiye’nin üç kısma ayrılmasını, İstanbul’da Vatikan statüsünde “Konstantinople Devleti” kurulmasını, şarkta Ermeni ve geri kalanında da Türk yurdu kurulmasını düşünüyordu.

Halbuki harbden önce, ne olursa olsun, Osmanlı İmparatorluğu’nun asla parçalanmayacağı görüşünde olduğunu söylemişti. Politika, böyle bir şeydir. Wilson, sulhu askıya almak ve İzmir’in işgalini temin etmekle aslında tarihte çok menfi bir rol oynamıştır.

ABD’nin en kötü/zararlı başkanlarından biri olan Wilson, Senato’dan Anadolu’ya asker gönderme salahiyeti talep etti; ama reddedildi. Bu sebeple İstanbul hükümeti kendisinden ümidi keserek, İngiltere’ye yakınlaşmaya mecbur kalmıştır.