BATI TRAKYA NASIL ELDEN ÇIKTI?

Cihan Harbi’nde Almanya yanında harbe girsin diye Dimetoka’yı Bulgarlara rüşvet olarak veren İttihatçılar, harbin sonunda daha fazlasını almak hayalindeydi.
23 Eylül 2019 Pazartesi
23.09.2019

Cihan Harbi’nde Almanya yanında harbe girsin diye Dimetoka’yı Bulgarlara rüşvet olarak veren İttihatçılar, harbin sonunda daha fazlasını almak hayalindeydi.

Balkan Harbi ile Batı Trakya, Bulgaristan’a verilmişti. Ancak Meriç’in batısındaki Dimetoka, Osmanlı elinde kalmıştı. Ama Sofya’nın gözü bu eski Osmanlı payitahtındaydı. Bulgaristan’ı, kendi safında harbe girmek için iknaya çalışan Almanya, İttihatçılara müdhiş bir teklifte bulundu: Dimetoka’yı Bulgaristan’a verivermek! Bunun mukabilinde Bulgaristan, Almanya-Avusturya ittifakına girecekti. Jön Türkler, harbe girmeye o kadar istekliydi ki, vatan toprağını pazarlık mevzuu yapmakta tereddüt etmedi.(Halil Menteşe’nin Anıları, 21 vd; İsmet İnönü, Hatıralar, I/106)


“Hudud Tashihi!”

Enver Paşanın talimatıyla 6 Eylül 1915’te, Sofya sefiri Fethi Okyar ile Bulgaristan başvekili arasında imzalanan antlaşmaya göre, Meriç’in batısında 5 bin nüfusun yaşadığı 200 km2 büyüklüğünde, birkaç padişahın doğduğu 5 asırlık Türk toprağı Dimetoka, ayrıca Karadeniz kıyısında Midye’nin ilerisinde 1500 km2’lik toprak, Bulgaristan’a teslim edildi. Aynı gün Almanya-Bulgaristan ittifakı imzalandı. Almanya istediğini aldı; bedeli Osmanlı ödedi. İttihatçılar buna toprak verme değil, “hudud tashihi” dediler.

O zaman erkân-ı harbiye harekât şubesi müdürü İsmet (İnönü), kendisi de İttihatçı olduğu halde, Bulgarların harbe sokulması için yapılan pazarlıkla Garbi Trakya’nın verildiğini ve buna üzüldüğünü ifade eder: “Teessürümü Enver Paşa’ya da söyledim. Bana Alman generali Falkenhayn’dan alınan bir telgrafı gösterdi. Merak etmeyin, dünyanın istikbalde ne olacağını muzafferler tayin edeceklerdir, diyordu.” (İsmet İnönü’nün Hatıraları, II/67)

Yani bir müddet Osmanlı Devleti’ne payitahtlık yapan, Sultan II. Bayezid’in dünyaya geldiği; bir de padişah sarayı bulunan Dimetoka’yı verip, harbden sonra bütün Rumeli’yi Bulgarlarla paylaşacaklardı. Bu dehşet verici hâdise, “Makedonya gidiyor” diye Sultan Hamid’i tahttan indiren İttihatçıların, nasıl hastalıklı bir hayal içinde olduklarını gösteren acı ve bariz bir misaldir.


Kırcaali'de Müslüman milisler

Batı Trakya Devleti

Balkan Harbi esnasında Bulgarlar Edirne’yi işgal etmişler; ama Romanya’nın taarruzu üzerine Edirne’yi tahliye edip çekilmişlerdi. Bu tarihte onlardan boşalan Batı Trakya’da ekseriyeti teşkil eden Müslümanlar mukavemet hareketi başlatmışlardı.

Teşkilat-ı Mahsusa fedailerinden Eşref Sencer kumandasında 16 zabit ve 100 neferden müteşekkil bir birlik buraya gönderildi. Bulgar çeteleri ve bir süvari alayı mağlup olarak geri çekildi. 3 Ağustos 1913’te Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi kuruldu. Gümülcine belediye reisi müderris Hacı Salih Efendi, hükümet reisi oldu.

Ancak Fransa, Avusturya ve Rusya, askerlerini derhal çekmesini İstanbul’dan istedi; aksi takdirde malî abluka tehdidinde bulundu. Ayrıca hükümet, sulh müzakerelerinde Edirne’nin de mevzubahis olacağından korktu. Bu işe karışan bütün Osmanlı teb’asını geri çağırdı. Bu ise, geride kalanlardan Bulgarların intikam alması demekti.

Bulgarlardan hiç hoşlanmayan Yunan başvekili Venizelos, Batı Trakya’da Osmanlı hâkimiyetine taraftardı. Hatta Dedeağaç şehir ve limanını da bu muvakkat hükümete devretmiş; bir Bulgar taarruzunda silah ve cephane vermeyi taahhüd etmişti. Üstelik 400 bin kişilik bir Osmanlı ordusu, Batı Trakya hududunda yürüyüşe hazır bir haldeydi.

Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi, 25 Eylül’de istiklâlini ilan etti. Garbi Trakya Hükümet-i Müstakillesi kuruldu. Yeşil-beyaz-siyah renkli ayyıldızlı bayrak resmî binalara çekildi. Samuel Karasu adlı Yahudi bir vatandaş, hükümetin izniyle bir haber ajansı kurdu ve Independenta (Hür) isminde Türkçe-Fransızca bir de gazete çıkardı. Posta pulu basıldı. Muntazam askerî birlikler kurulması için çalışmalar başladı.


Garbi Trakya hükümeti

Kırılan ümidler

Ancak İttihatçı hükümet bunu kabul etmedi. Bulgaristan ile sulh müzakereleri başladı. Aslında orduları Sırplar, Yunanlar ve Romenler tarafından ağır bir bozguna uğrayan Bulgaristan’a karşı İstanbul’un eli güçlüydü. Bulgar çeteleri dağılmıştı. Edirne’de tam teçhizatlı bir ordu; Batı Trakya’da ise 4200 kişilik bir birlik vardı. Buna rağmen İttihatçılar, Batı Trakya’yı sınır dışında bırakan antlaşmayı itirazsız kabul ederek büyük bir fırsatı kaçırdılar.

29 Eylül 1913’te imzalanan İstanbul Muahedesi, Batı Trakya’nın ümidlerini kararttı. Batı Trakya’yı teslime zorlamak için hükümet Cemal Paşa’yı mıntıkaya yolladı. Teşkilat-ı Mahsusa fedaileri, Süleyman Askeri, Hacı Sami ve Eşref Sencer, herşeyi yüzüstü bırakıp İstanbul’a döndüler.  Böylece 2,5 ay yaşayan Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi tarihe karıştı.

Batı Trakya’nın ahalinin tamamına yakınının Müslüman olduğu Gümülcine’ye kadar olan kısmının, 29 Eylül 1913’te Bulgaristan’dan alındığı halde, 6 Eylül 1915’te Almanya’nın yanında harbe girmesinin taviz bedeli olarak Bulgaristan’a verilmesi, Osmanlı meclisinde infial doğurdu. Rum mebuslar, mesela Emanuilidis (İstanbul), Tokinidis (Çatalca), Efkalidis (Tekfurdağı) ve Tokididis (Çatalca) Efendiler, meseleyi dile getirdi ve hükümete ateşli takrirler (soru önergesi) verdiler. Ne kadar hazindir ki, Müslüman mebuslar ise bunlara şiddetle mukabele ederek, İttihatçı hükümeti savundular.

Bu hâdise, Lozan’daki Türk heyetinin elini zayıflatmış ve Batı Trakya üzerinde hak iddia edilememiş; Bulgarlar, Cihan Harbi’nde yenildiği için Dimetoka ile beraber bütün Batı Trakya’ya müttefiklerin tarafındaki Yunanlar konmuştur.


Garbi Trakya bayrağı

Bize, bizden çok hizmet etti

Rıza Nur hatıralarında hülasaten diyor ki (s.885): “İttihatçılar 1915’de Bulgarları Alman tarafında harbe sokmak için bu hudutta aleyhimize ve Bulgar lehine tadilât yapıp bu mahalleri Bulgarlara terketmişler. Ne deli ve ahmak insanlarmış... Harbe girmek için Almanlardan bize bir şey almadıkları gibi, Bulgarlara da onlar için bizden yer vermişlerdir. Şimendiferin bir kısmı Meriç'in garbında idi. İsmet alt komisyonda da bu kısımları kurtaramamıştı...

Biz Batı Trakya’da plebisit istiyorduk. Halkı ise Türkiye’ye bağlanamazlarsa, hiç değilse muhtar bir idareye taraftardı. Halbuki karşı taraf Müslümanların ekseriyette olduğunu bildikleri için plebisite yanaşmıyordu. Sırplar ise, bizim Meriç’i geçmemize hiç razı değillerdi. Tekrar Sırbistan’ı işgale kalkacağımızdan korkuyorlardı. İsmet, Batı Trakya’nın Yunanlara değil, hiç değilse Bulgarlara verilmesine taraftardı. Neticede Batı Trakya’yı alamadık.”

Batı Trakya’nın kaybı ile sınıra yaklaşan Doğu Trakya (Edirne, Kırklareli), müstahkem mevki hâline geldi. Bu da hem ağır bir masrafa yol açtı; hem de buraların geri kalmasına sebebiyet verdi. Zira muhtemel bir harbde ilk işgal edilmesi beklenen yer, Doğu Trakya idi. Bulgarlarla yaklaşıp, Yunanları uzaklaştırmak, Yunanistanla ileride yaşanacak meselelerin de âmili oldu.

Bulgar dışişleri bakanı Geşof der ki: “İttihatçılar Batı Trakya Hükümetini kendi elleriyle yıkmasaydı; Avrupa bu tampon devleti tanırdı. Türkler, Balkanlardan çıkmamış olurdu. Biz bundan korktuk. Ama Cemal Paşa, bize, bizden çok hizmet etti.” (Celal Bayar, Ben De Yazdım, II/24)