İmam Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Ahmed bin Hanbel, İmam Mâlik ve İmam Şâfiî gibi âlimlerin, kelâm ilmini öğrenmeyi ve öğretmeyi tasvip etmediği, hatta Ebu Hanife'nin oğluna kelamla uğraşmayı yasak ettiği rivayet ediliyor. Bu işin esası nedir?
Kelâm ilmi ile meşguliyet, kelâm mezhepleri arasındaki münâzaraları ve derin kelâm meselelerinin aklî izahlarını bilmeyi gerektirdiği için, bununla uğraşanlar akla fazla güvenirler. Zamanla nakli ihmal edip, felsefeye dalma ihtimali vardır. Bir de kelâm ilminden lüzumu kadar, yani Amentü’nün izahı kadar bilmek kâfidir; ama fıkıh ilmi çok daha geniş ve lüzumludur. Onun için İmam Şâfiî, kelâmla meşgul olan Müzenî’ye demiştir ki, yavrum, bu öyle bir ilimdir ki, isabet etsen, işe yaramaz; yanılsan, küfre düşersin. Ben sana öyle bir ilim öğreteyim ki, yanılsan da isabet etsen de sevab alırsın” demiş ve fıkh ilmine irşad etmiştir. İmam Ebu Hanife de Mutezile’nin haydi haydi zamanlarında, onları ilzam ve mağlup etmek için, yani din gayretiyle kelâm öğrenmiş; ama sonra fıkha teveccüh etmiştir.


29 Mayıs 2015 Cuma
Alakalı Başlıklar