Bir fıkıh kitabında Hadîka’dan naklen diyor ki: (Ehl-i kitabın dârülharbde kesmiş oldukları, aksi sâbit olmadıkça, temiz kabul edilir. Mecûsînin, kitapsız kâfirlerin etli yemeklerini yimek, onların kestiği kat’î bilinmediği için, tenzîhen mekrûhtur. Şimdi kasaptan alınan etler de böyledir.) Şimdi bizim kasaplardan veya marketlerden aldığımız etleri yememiz tenzîhen mekruh mudur?
Yukarıdaki ibareden anlaşılan şudur: Dârülharbde kasap eğer putperest, dinsiz veya mürted ise, bunun sattığı eti yemek tenzîhen mekruhtur. Çünki kendisinin kesme ihtimali vardır. Dârülharbde eti satan kasab Müslüman veya Ehl-i kitab ise hiç mekruh değildir. Kaldı ki o kitap yazıldığı zaman, eti satan kasaplar keserdi. Şimdi şehir ve kasabalarda et satan kasap ve marketlerin, o etin kesimiyle hiç alâkası yoktur. Kendileri kesmeyip mezbahadan alırlar. Kanunen de böyledir. Bu sebeple bugün Türkiye’deki Müslüman veya Ehl-i kitap kasap ve marketlerden alınan etlerde bir kerahet mevzubahis değildir. Böyle olmayanlardan da, kendilerinin kesmediği kati olduğu için et almak veya ikram ettikleri etli yemekleri yemek mübahtır.


25 Nisan 2011 Pazartesi
Alakalı Başlıklar