Said Nursî, hiç servet sahibi olmadığı ve ömrünü hapiste geçirdiği halde bu faaliyetleri nasıl yürütebilmiştir?
Bir kere Said Nursî’nin servet sahibi olmadığı doğru değildir. Mütevazı yaşaması bu gerçeği değiştirmez. Kaldı ki mütevazı yaşamak bir tercihtir. Bazıları böyle yaşamaktan zevk alır. Kaldı ki 1925 yılından itibaren yaşadığı her yerde, kendisinin ve talebelerinin maişetini karşıladığı gibi, kitaplarını bastırmış, ayrıca bir de otomobil almıştır. Said Nursî, Sultan Reşad’dan 19 bin altın aldığını; Ankara hükümetinden de 120 bin lira kâğıt para aldığını bizzat söyler. Evvelce İstanbul'da gerek memuriyetinde aldığı yüksek maaşlar, gerekse Teşkilat-ı Mahsusa hesabına çalışırken Enver Paşa’nın örtülü ödeneğinden aldığı meblağlar da vardır. Bunlar kitaplarında kendi beyanları ile sabittir. Bu meblağın bir kısmı ile Hüsrev Altınbaşak Hayrat Vakfı’nı kurmuştur. Said Nursi vefat ettiği zaman geri kalanı kendi mirasçılarına değil, kendisinin talebeleri arasından tayin ettiği ve varis adını verdiği 10 kişiye bırakmıştır. Bu para ile Nur faaliyetleri yürütülmüştür. Said Nursi, hiç mahkûm olmamış; hiç hapishanede yatmamıştır. Her defasında beraat etmiş; bir defa birkaç aya mahkûm olmuş; o da nezarette tamamlandığı için tahliye edilmiştir. Bu kendi beyanları ile sabittir. Zaten Risale-i Nurların kapağının içinde de yazar. Ancak din aleyhtarı icraatı sebebiyle zamanın hükümetine ağır hakaretlerde bulununca ağır cezada muhakeme olunmuştur. Ağır cezaya çıkanlar, kanun icabı, muhakeme müddetince nezarette tutulur. Bunun haricine 1925’ten itibaren muayyen bir yerde ikamete tâbi tutulmuştur ki, sürgün demektir.


10 Kasım 2020 Salı
Alakalı Başlıklar