İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının 1. cildinin 266.  Mektubunda, “Kâfirlere mahsûs olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yapdıklarını yaparsa Cehenneme girer. Amma, kalbinde zerre kadar îmânı olduğu için, Cehennemde sonsuz kalmaz. Demek ki, kalbinde îmân varken, kâfirlerle düşüp kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenâze nemâzlarını kılmalıdır. Bunları kâfir bilmemelidir. Nitekim bu gibilere, bugün böyle yapılmakdadır. Bunların, îmânları sâyesinde Cehennemden çıkacaklarına inanmalıdır” şeklinde bildirirken; 3. Cilt 41. mektubunda ise “Kâfirlerin bayramlarında, onların yapdıklarını yapmak, hep şirkdir.  Hindûların bayram günlerine hurmet etmek ve o zemânlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak, şirk olur. Küfre sebeb olur. Kâfirlerin bayramlarında, müslimânların câhilleri kâfirler gibi, birbirlerine hediyye gönderiyorlar. Eşyâlarını, sofralarını kâfirlerin yapdığı gibi, süsliyorlar. O geceleri, başka gecelerden ayırd ediyorlar. Bunlar hep şirkdir, kâfirlikdir” demektedir. İmam-ı Rabbânî hazretlerinin aynı meseleyle alakalı iki farklı içtihadı olduğu anlaşılıyor. Şu halde 1. Cild 266.  Mektubundaki içtihadından rücu mu etmiştir?
Bunun ictihadla alakası yoktur. Aynı meselenin iki cihetini beyan ediyor. Birincide böyle olanları kâfir bilmemelidir; ikincisinde bu işlerin kâfirlik olduğunu söylüyor. Biri müşahhas hâdise; ikincisi mücerred hükümdür. Böyle yapanlar kâfir olur demiyor. Niyeti eğer öyle ise, kâfir olmak ise, kâfirdir; değilse küfür bulaşığı olan günahtır. Biz bilemeyiz; namazını kılarız, demektir.


23 Kasım 2017 Perşembe
Alakalı Başlıklar