Peygamber efendimizin yazdığı mektuplarda imzası vardır. Vefatından evvel kâğıt istemişti. Şu halde okuma-yazma bilmediği nasıl söylenebilir?
Resulullah aleyhisselâmın Kur’an-ı kerim kendisine geldiğinde okuyup yazan bir zât olmadığı; aksi takdirde, Kur’an-ı kerimi sen yazdın diyecekleri, nass ile sabittir. Ancak peygamberler, Cenab-ı Hak dilerse her türlü ihsana kavuşarak, her çeşit ilim, sanat ve fende zamanın en mahiri olabilir. Okuma-yazma bilmek başkadır; okuyup yazmak başkadır. Resulullah inayet-i rabbaniyye olarak bunu bilirdi; ama bilfiil okuyup yazdığı sabit değildir. Kaldı ki o devir için bu bir eksiklik veya üstünlük değildir. Okuyup yazmak, para karşılığı yaptırılan bir zanaat idi. Okuyup yazmayanlar, bunu sanat edinmiş birine yazdırır. Peygamber efendimizin de kâtibleri vardı. Okuyup yazmayan birinin imzasını öğrenip atması mümkündür. Kâğıt istediğinde, Eshab-ı Kiram’ın şaşırması bundandır. ‘Şimdiye kadar okuyup yazmayan biri, nasıl olur da kâğıt ister” deyip şaşırdılar. ‘Resulullah yazdı’ demek; ‘Resulullah yazdırdı’ veya ‘yazılmasını emretti’ demektir. Hiç bir eserde Resulullah aleyhisselâmın imzası dışında bir yazı yazdığı sabit değildir. Ümmî peygamber sıfatı okuma-yazma bilmediğine değil; kimseden ilim okumayıp, Cenab-ı Hak tarafından yetiştirildiğini, yani ilminin kesbî değil; vehbî olduğunu ifade eder.


12 Haziran 2017 Pazartesi
Alakalı Başlıklar