MAĞRİB’DEN ATLAS DAĞLARINA: BİR FAS HATIRASI

Bir yanda dünyanın en eski üniversitesi, öte yanda sokakları ve evleri mavi boyalı kasabaları; bir yanda karlı Atlas dağları, öte yanda bedevilerin yurdu sahra... İşte bir Fas seyahatinden intibalar...
25 Mayıs 2015 Pazartesi
25.05.2015

Fas Krallığı, çok eski bir devlet. Hazret-i Hasen soyundan olduğu iddia edilen VI. Muhammed halk tarafından seviliyor. Avrupalılar, Marakeş sebebiyle bu memlekete Marok diyor. Onlar kendilerine Mağrib, biz ise Fes diyoruz. Çünki Osmanlı fethi, Fes şehrinin sınırına kadar uzanıyordu.
Endülüs tarzı direkli câmilerin ortasında avlu ve şadırvan bulunuyor. Kıyıda köşede küçük taşlar dikkat çekiyor; özürlüler bununla teyemmüm ediyor. Câmiler, millet yatmasın veya siyasî toplantılar olmasın diye namaz vakitleri açılıyor. Mâlikî mezhebindeki halkın çoğu dindar.
Kadın-erkek hemen herkes kukuletalı mahalli elbise cellâbe giyiyor. Bizim bildiğimiz fes de var; ama giyen az.  Türklere rastlayınca, “Haremi Sultan” (Muhteşem Yüzyıl) ve “Vadi Diyab” (Kurtlar Vadisi) diye soruyorlar. Fas’ta Arab, Bedevi ve Endülüs’den gelme Muri adında üç grup var. Muriler açık renk. Arapça, Berberice ve Fransızca resmî dil gibi. Berberice’nin ayrı alfabesi var (Resim 6).
Etli sebze yahnisi tacin ile irmik ve etten mamul kuskus adlı iki yemeği meşhur. Sokakta satılan kaynamış salyangoz pek rağbette. Yeşil çaya şeker ve nane ekleyerek içiyorlar.
Çarşılar, hareketli; bize göre ucuz; pazarlık payı sonsuz... İnsanlar fakir, dilenci çok. Bir an gözünüz birine çarpsa, bu para istemesi için kâfi bir sebep. Zeytine benzer bir taneden elde edilen argan yağı pek meşhur. Emniyetli, temiz ve görmeye değer bir memleket.
Pek bilinmeyen Tanca, portakal ağaçları ve ılık havasıyla bir Akdeniz sahil şehri. Daha temiz. Meşhur seyyah İbni Batuta’nın kabri var.
Amerika kurulduğunda, ilk tanıyan ülke Fas olmuş. Amerika’nın dünyada ilk açtığı diplomatik temsilcilik de burada.
Şefşufan, sokakları ve evlerinin maviliği ile bilinen bir dağ kasabası. Mistik bir havası var.
Fas’ın ve dünyanın en eski şehirlerinden Fes kurulurken, altın bir kazma bulmuşlar. Onun için adı fes kalmış. Arapça kazma demek. Eşekler bol, yük ve çöp taşıyor. Zira sokaklar pek dar. Dünyanın 1250 senedir faaliyetteki en eski üniversitesi Kureviyyîn, tedrisatını câmi içinde yapıyor.
Ahmed Ticânî, Ebu Bekr İbnü’l-Arabî, Abdülaziz Debbağ gibi din büyüklerinin kabirleri burada. Elhamra tarzı taş işlemeleriyle meşhur medreseleri var. Çarşı, mesleklere göre sıralanmış ve isimlendirilmiş. Her eski meslek erbabından numuneler var. Dericilik ileri ve ucuz. Debbağlar çarşısı, kokudan yaklaşmak zor, ama enteresan. Fas, İspanyol, Fransız ve İngiliz turist kaynıyor. Zira Avrupalılar için, ucuz ve enteresan bir tatil beldesi.
Surlar içindeki Meknes, bir ara pâyitaht imiş. Fas’ın kurucusu sayılan Mevlay İsmail’in türbesi süslü ve ruhaniyetli.
 
Başşehir Rabat’ta kraliyet sarayı önünde tarihî kıyafetli muhafızlar.
Kazablanka veya yerli ismiyle Dârülbeyzâ (Beyaz Ev); yeni ve modern bir şehir. Deniz kenarında, hatta denizin üzerine yapılmış Kral II. Hasan Camii. Saatli, rehberli ve paralı geziliyor. O kadar ruhaniyetsiz ki, katedrale veya AVM’ye benziyor.

Resim 3

Resim 4

Resim 5
Fas’ın en meşhur şehri Marakeş. Onun da en meşhur yeri Câmaa el-Finâ adlı kocaman meydan. Satıcılar, maymun ve yılan oynatanlar, şaklabanlar, seyyar lokantalar, meyve suyu satanlar, aklınıza ne gelirse var. Etrafı çarşı, lokanta ve kafeler. Halkın 7 Evliya dediği türbeler arasında, Kadı Iyaz ve Delâil yazarı İmam Cezûlî (Resim 4) de var. Eski sultanlara ait Bâdi Sarayı (Resim 3) harap, ama hâlâ ihtişamlı. Müslümanların Endülüs’ten kaçarken getirdikleri Kurtuba Câmii mihrabı burada. Marakeş’te hâlâ Yahudilerin yaşadığı bir mahalle var. Marakeş’e bir saat mesafede, Atlas dağları eteğinde âdetâ karlı bir İsviçre manzarası görülebilir (Resim 5).

Resim 6