ANADOLU’DA TÜRKÇE KONUŞAN RUMLAR

Kilisede Türkçe dua eden; Türkçe’yi Grek alfabesiyle yazan Karamanlı Rumlar, 1924’te gönderildikleri Yunanistan’da Türk Tohumu diye anılarak dışlanmışlardı.
12 Aralık 2016 Pazartesi
12.12.2016

Kilisede Türkçe dua eden; Türkçe’yi Grek alfabesiyle yazan Karamanlı Rumlar, 1924’te gönderildikleri Yunanistan’da Türk Tohumu diye anılarak dışlanmışlardı.

 

                Solda, Karamanlı Rumlar. Sağda, Grek alfabesiyle Türkçe bir kitabe

Anadolu’da ME II. asırdan itibaren Roma hâkimiyeti kuruldu. Roma imparatoru, IV. asırda Bizans adlı küçük bir Yunan şehrini Konstantinopolis hâline getirdikten sonra, burası imparatorluğun anavatanı ve Hristiyanlığın merkezi hâline geldi. Doğu ve Güney Anadolu ise, VII. Asırdan itibaren Müslümanların hâkimiyetine girdi.

Türkler, 1071’den itibaren Anadolu’ya yerleşmeye başladılar. Kısa bir zaman içinde Marmara Denizi kıyılarına kadar hâkimiyetleri altına aldılar. Anadolu’nun yerli halkı, zamanla Grekçe konuşup yazmaya başlamış ve Ortodoksluğu benimsemişti. Türkler bunlara, Yunan (İyonyalı, Elen) değil; Arapların âdetine uyarak, Rum (Romalı) dediler. Hatta Osmanlı Devleti sınırları içindeki bütün Ortodokslara, hangi ırktan olursa olsun, Rum Milleti denirdi. Bugün bile Türkler, Elen asıllı olan olmayan bütün Yunanlılara, Rum derler.

Bunların arasında Türkçe konuşup, Grek alfabesiyle yazan ekzantrik bir grup vardı. Orta Anadolu’da, Karaman, Konya, Mersin, Silifke, Niğde, Nevşehir, Kayseri, Yozgat ve Ankara civarında yaşarlardı. Zamanla ticaret ve benzeri sebeplerle Trabzon, İzmir ve İstanbul gibi Osmanlı şehirlerine yerleşenler de olmuştur.

 

Solda, mübadeleden evvel Kayseri Gesi bağlarında halay çeken Karamanlı Rum kadınları. Sağda, bugün Larissa'da Konya karşılaması oynayan Karamanlı Rum kızlar

Ellik Gavuru

Kimdi bu Türkçe konuşan Ortodokslar? Orijinleri hakkında iki teori vardır: 1-Selçuklular zamanında karşılıklı münasebetler yüzünden Türkleşmiş Rumlar; 2-Müslüman olmadan evvel Anadolu’ya gelerek Ortodoks dinini kabul eden Türkler. İkinci teori daha makul görülür. Türk lisanı mütehassısı Macar Türkolog Prof. Janos Eckmann (1905-1971) ve Gagavuzlar üzerine çalışmalarıyla tanınan Bulgar Prof. Atanas Manof da bu kanaattedir. Hatta 1071 Malazgirt Harbi’nde, Bizans ordusundan, Selçuklu tarafına geçen, Hristiyan Uz ve Peçenek Türkleri’nin, bunların atası olduğu tarihî bir görüştür. Ukrayna ve Kafkasya’da da Ortodoks mezhebinde küçük Türk topluluklarına (Rumey) rastlanır.

Anadolu’nun Türkçe konuşan bu Ortodokslarına, Karamanlı Rumlar veya kısaca Karamanlı denir. Evliya Çelebi bunlardan bahseder; Türk orijinli oluşlarına dikkat çeker. Yaşadıkları mıntıkadaki Türkçe’nin şiveleriyle konuşurlar. Antik Yunanca ve Rumcadan da kelimeler vardır. Ufak tefek farklılıklarla kullandıkları Grek alfabesiyle, yurt dışında ve içindeki matbaalarda başta İncil olmak üzere çeşitli kitaplar ve gazeteler bastırmışlardır.

Grekçe bilen Rum’un yaşamadığı yerlerdeki mahallî kiliselerde, ilahi ve dualar Karamanlı Türkçesi ile yapılırdı. Müslüman halk ecnebilere ‘Şapkalı Gavur’ derken; Karamanlı Rumlara, ‘Ellik Gavuru’ (yani bu memleketin gavuru) adını verirdi. Çocuklarını Arslan, Murat, Şahin, Ayhan, Altun, Keklik, Gümüş, Elmas, Sultan gibi isimlerle vaftiz ederler. Ruhânî olarak İstanbul Patriği’ne tâbidirler.

Sultan Fatih, fetihten sonra İstanbul’un Yedikule semtine Karamanlı Rumları iskân etmişti. Bunlar ekseriya Kapalıçarşı’da kuyumculuk yapardı. Zamanla İstanbul’un diğer semtlerine de dağılmışlardır. Aralarında, sabun tüccarı, kuruyemişçi, kabzımal, zahireci, peynirci ve şarapçı da çoktur. İstanbul bakkallarının çoğu Karamanlı olduğu için, an’anevi Türk tiyatrosunda ‘Karamanlı Bakkal’ tiplemesi ile vardır.

   

Soylda, Karamanlı bir baba ve çocukları gitmeden az evvel resim çektirmişler. Arkada Anadolu Hatırası yazıyor. Ortada Türk Ortodoks Patrikhanesi tabelası. Sağda, Papa Eftim, Ankara'da.

Acı son

Anadolu’nun Yunanlılar tarafından işgali sırasında (1919-1922), Elen asıllı Rumlardan bazısının işgalcileri desteklemesine mukabil; Karamanlı Rumlar, Türklerin tarafında yer aldılar. Hatta bazıları Fener’den müstakil bir Ortodoks patrikhânesi kurulmasını bile talep ettiler. 1922’de Ankara’nın da desteği/isteği ile Kayseri’de toplanan 72 ruhânî, Türk Ortodoks Kilisesi’ni kurduklarını ilan ettiler.

Lozan Antlaşması’nda Türkiye’deki Ortodokslar ile Yunanistan’daki Müslümanların, rızalarına bakılmaksızın mübâdele edilmesi kararlaştırılmıştı. 500 bin civarında Müslüman, Yunanistan’ı; 1 milyon 200 bin civarında Ortodoks da malını mülkünü bırakıp Türkiye’yi terketmek mecburiyetinde kaldı. 1918 öncesinden itibaren İstanbul’da oturan 110 bin Ortodoks ve Batı Trakya’daki 130 bin Müslüman denge unsuru olarak mübadeleden muaf tutuldu. Bunun dışında 1912-1922 arasındaki savaşlar sebebiyle Anadolu’daki çok sayıda Ortodoks Yunanistan’a, Yunanistan’daki çok sayıda Müslüman da Anadolu’ya hicret etmişti.

Bu vesileyle nüfusu 200 bini bulan Karamanlı Rumlar da Türk asıllı olduklarına, hiç değilse Türkçe konuştuklarına bakılmaksızın Yunanistan’a gönderildi. Yalnızca Keskin Metropoliti iken Ankara’ya destek veren ve Ankara ile yakın münasebetler kuran Yozgatlı Eftim ve ailesi, mübâdeleden muaf tutularak Türk hükümeti tarafından İstanbul Karaköy’de Türk Ortodoks Patriği ilan edildi. Üç-beş kişilik cemaatinden başka kimsesi bulunmayan Eftim ölünce, yerine oğlu Turgut, sonra da bunun kardeşi Selçuk Erenerol geçti. Bunun da kızı Sevgi, ailenin resmi statüsünü temsil etmektedir.

 

Karamanlı Rumlar, kendilerini Yunanistan'a götürecek gemiyi beklerken. Sağda, Karamanlı Rum kadınları.

Türk Tohumu

Yunanistan’a giden Karamanlı Rumlar, ciddi intibak problemleri yaşadılar ve Elen asıllılar tarafından dışlanarak ‘Tourkiki Sporon’ (Türk Tohumu) diye anıldılar. Onlar da Anadolu’dan geldikleri yerin ismini verip başına da ‘Nea’ (Yeni) kelimesini ekledikleri farklı köy ve mahallelerde, Elen asıllılara fazla karışmaksızın, kendi dil ve kültürlerini muhafaza ederek yaşadılar. 1924’te Selânik’te neşredilen bir kitapçığın içindeki 99 kıta, bu acı günleri dile getirir:

İsmet Paşa, Venizelos geldiler,

Trampa yapmaya karar verdiler.

Acep bunu bir ferde mi sordular?

Dünya kurulalı görülmemiştir.

Türkiye’den aldırdılar bizleri,

Kan ağlıyor hepimizin gözleri.

Rumeli’yi geride bırakıp gözyaşları ile hicret eden Müslümanlar gibi; Karamanlılar da, Anadolu’yu, atalarının asırlardır yaşadığı vatanlarını düşünmeden bir an geçirmediler. İki ülke arasındaki münasebetler düzelmeye yüz tuttukça da, mübâdelenin her iki tarafındakiler serbestçe gidip anayurtlarını ziyaret etme imkânı buldular. Ayakta kalabilen evlerini, kiliselerini, bağ ve tarlalarını gördüler. Ama mübâdelenin acısı içlerinden hiç çıkmadı. Elen asıllı olmadıkları için de, kendilerine yapılan bu muameleyi asla kabullenemediler.

  

Solda, Karamanlı Rum çocukları Grekçe öğreniyor (Selanik). Sağda, Anadolu'yu ziyaret eden Karamanlı Rumlar