İSTANBUL BELEDİYESİ KİME EMANET?

Dünyanın bilinen en eski belediye kanunu Sultan II. Bayezid tarafından çıkarılmıştır. İstanbul’da belediyeciliğin esasını teşkil eder.
24 Haziran 2019 Pazartesi
24.06.2019

Dünyanın bilinen en eski belediye kanunu Sultan II. Bayezid tarafından çıkarılmıştır. İstanbul’da belediyeciliğin esasını teşkil eder.

Osmanlı kadısı, Avrupa şehirlerinde olduğu gibi, adlî işler yanında başka vazifelerle de mükellef tutulmuştur. Kadı, aynı zamanda bulundukları şehrin belediye reisidir. Belediye hizmetlerinin zaten çok inkişaf etmediği bir zamanda, devlet, bu işi ulemadan birisine vererek şehirlerdeki muhtemel çekişmelerin önüne geçmek istemiştir.  

İstanbul’un ilk kadısı ve belediye reisi, Nasreddin Hoca’nın torunu olmakla tanınan ve kabri bugün Unkapanı’nda IMÇ bloklarının arasında sıkışmış halde kalan Hızır Bey’dir. Bundan itibaren 422 kadı ve belediye reisi vazife yapmıştır. Pâyitaht kadısına, İstanbul Efendisi denir.


Hızır Bey Çelebi

Tarihte İlk Belediye Kanunu

İstanbul gibi büyük şehirlerde kadı’nın mesuliyeti daha ağırdır. Şehrin iaşesine bakar; kıtlık ve pahalılık olmaması için azami dikkat sarfeder. Dünyanın her yerinde pâyitahtın iaşe, sıhhat ve asayişi her yerden mühimdir. Aksi takdirde iş isyana, hatta darbeye kadar varır ki, Osmanlı tarihinde misalleri vardır.

Bilâd-ı Erbaa, yani 4 belde denilen İstanbul (Suriçi), Galata, Eyüp ve Üsküdar kadıları her Çarşamba sadrâzam riyasetinde toplanıp İstanbul meselelerini görüşür. Çarşamba Divanı diye anılan ve bugünki belediye encümen toplantısına benzeyen bu toplantıdan sonra hep beraber rastgele seçilen bir çarşıda kol gezilerek esnaf ve halkın şikâyetleri dinlenir.

Sultan II. Bayezid zamanında 1501 tarihinde neşredilen Mahrusa-i İstanbul Kanunnâmesi nam-ı diğer İhtisab Nizamnâmesi, dünyanın bugüne gelmiş bilinen en eski belediye kanunudur. İhtisab, İslâm tarihinde belediyecilik manasına da gelir.

İşler güçler

Kadı’nın maiyetindeki ihtisab ağası, işyeri açma ruhsatı verir. Esnafı teftiş eder. İbadetlerin icrasını kontrol eder; târik-i salat olanları (namazı özürsüz terkedenleri), nakz-ı sıyam edenleri (alenî oruç yiyenleri), açık-saçık gezenleri ikaz eder. Umumî adap ve nizamı bozanları hizaya getirir. Millî emniyet veya dinî hükümler sebebiyle ihracat yasağı olan malların satışına mâni olur.

Küçük çocukların çalıştırılmasını engeller. Para rayicine; posta işlerine ve hıfzıssıhhaya nezaret eder. Şehre göçü ve her hangi bir sebeple dışardan şehre gelenleri kontrol altında tutar. Serseri takımının şehirden çıkartır.

Sık sık çarşıda kol gezip, narha ve ölçülerde hassasiyete uyulup uyulmadığını teftiş eder. İhtikârı (karaborsayı) önler. Halkın esnaftan şikâyetlerine bakar ve suçu görülen esnafı gerekirse hemen oracıkta cezalandırır.


Beyoğlu'nda ilk belediye binası

Şehremâneti

Sultan II. Mahmud devrinde kadılardan beledî ve mülkî vazifeler alınarak bunlarda sadece adlî vazifeler kaldı. 1826’da İhtisab Ağalığı Nizamnâmesi çıkarıldı. Kurulan İhtisab Nezâreti, bugünki İstanbul belediyesi’nin nüvesini teşkil eder. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı Devleti’nin devamı değildir belki ama; iyi-kötü yürüyen nesi varsa redd-i miras ettiği Osmanlı’dan kalmadır.

1855’de Şehremâneti Nizamnâmesi ile Avrupa’daki belediye teşkilâtının benzeri olarak İstanbul Şehremâneti kuruldu. Belediye, topladığı vergileri mâliyeye öder; kendisine mâliyeden tahsisat verilir.

Halkın muteberanından teşekkül eden 12 kişilik bir şehir meclisi vardır. Meclisin her sene dördü kura ile yenilenir. Şehremini, meclis âzâsı arasından hükümetçe tayin edilir.

Haftada iki gün toplanan meclis, bilhassa şehrin temizlik ve esnaf meselelerini müzakere eder. Esnaf şikâyetlerinde disiplin heyeti gibi mahkeme vazifesi yapar.

Şehremânetinin maiyetinde mühendis ve kavaslar bulunur. Mühendis, yol, kaldırım inşa ve tamirine, lağımların ıslahına bakar. Kavasların bir kısmı yazı işlerini yürütür, bir kısmı da bugünki zabıtanın işini yapar.


Şehremâneti Mecmuası ve reis Emin Bey

Altıncı Daire

Sultan Abdülmecid devrinde, 1857’de Şehremâneti’ne bina ve kadastro işlerinde yardımcı olmak üzere Beyoğlu’nda Paris modeli Altıncı Daire-i Belediye kuruldu. Bu, bir pilot tatbikattı.

Sonra Sultan Abdülaziz’in saltanatı devrinde 1868’de bu daire numune alınarak İstanbul 14 belediye dairesine ayrıldı: 1-Yenikapı, Süleymaniye, Unkapanı; 2-Fatih; 3-Yedikule; 4-Eyüp; 5-Kasımpaşa; 6-Kurtuluş, Beyoğlu, Maçka; 7-Beşiktaş, Şişli; 8-Tarabya, İstinye; 9-Büyükdere, Sarıyer, Rumelifeneri; 10-Beykoz; 11-Çengelköy, Beylerbeyi; 12-Üsküdar; 13-Kadıköy, Erenköy, Bostancı; 14-Adalar.

Şehremâneti Meclisi, şehremini riyasetinde, hükümetçe seçilen ve maaş alan 6 âzâdan mürekkeptir. Bu meclis yolsuzluk sebebiyle belediye memurlarını muhakeme eder. Belediye vergilerine, istimlâk bedellerine itirazlara, müteahhidlerle vâki ihtilaflara bakar. İtfaiye işlerine nezaret eder.

Her belediye dairesinin reisi ile bu dairelerden seçilmiş birer kişi Cemiyet-i Umumiye-i Belediye’yi teşkil eder. Şehremini riyasetinde 6 ayda bir toplanır. Belediye bütçesini tedkik ve tasdik, belediye mevzuatının hazırlanması, yol, bahçe, meydan tanzimleri, bunun işidir.

Her belediye dairesinde en fazla 12 kişilik birer meclis-i belediye vardır. Bunun âzâlarını halk seçer. Her sene altısı değişen bu âzâlar maaş almaksızın fahrî vazife yapar.


Reis Cemil Paşa

Belediyeler Birliği

Sultan II. Abdülhamid zamanında, 1877’de Vilâyât Belediye Kanunu çıkarıldı. İstanbul 20 belediye dairesine ayrıldı: 1-Bayezid; 2-Sultanahmed; 3-Fatih; 4-Samatya; 5-Eyüp; 6-Beyoğlu; 7-Hasköy; 8-Beşiktaş; 9-Arnavutköy; 10-Yeniköy; 11-Tarabya; 12-Büyükdere; 13-Beykoz; 14-Anadoluhisarı; 15-Beylerbeyi; 16-Yenimahalle (Paşalimanı), 17-Üsküdar; 18-Kadıköy; 19-Adalar; 20-Bakırköy.  Bu, adeta bir belediyeler birliği idi.

Şehremâneti Meclisi ve Cemiyet-i Umumiye-i Belediye devam ediyordu. Kanun, belediyelere, imar işlerini tanzim ve kontrol, nâfia (bayındırlık), tenvirat (aydınlatma), tanzifat (temizlik), belediye mallarının idaresi, emlâk tahriri (yazımı), nüfus sayımı, pazar ve esnaf kontrolü, hıfzıssıhha tedbirleri alma, mezbaha kurma, mektep açma, yangın söndürme, belediye vâridâtını tahsil etme vazifelerini yüklemişti.  Belediye işleri, imtiyaz denilen usulle hususî şirketlere ihale olunurdu.

Kısılan Salahiyetler

1913’te Dersaadet Teşkilat-ı Belediyesi hakkında kanun-ı muvakkat çıkarıldı. Şehremâneti Meclisi’nin yerini Encümen-i Emânet aldı. İstanbul, tek belediye dairesi içinde 9 şubeye ayrıldı. Belediye, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin programına uygun olarak merkezîleştirildi. Eskiden her dairenin ayrı hükmî şahsiyeti vardı. Böylece belediyecilikte demokrasi ve otonominin önü tamamen kesilerek, Jön Türklerin istibdad diye andığı Sultan Hamid devrinden geriye gidilmiş; bu trend cumhuriyet devrinde de devam etmiştir.

1930 tarihli Belediye Kanunu ile şehremininin ismi belediye reisi oldu. Reis, hükümet tarafından tayin ediliyordu. 1957’ye kadar vali ve belediye reisi aynı kimse idi. Kaymakamlar da bulundukları kazanın belediye reisi idi. Mamafih kanun, hükümete dilerse belediye reisliğini mahallin en büyük mülkî memuruna verme salahiyeti tanınmıştır. Bugün bile bunu yapabilir.

Taşrada ise böyle değildir. Burada Sultan Mecid’den beri halk encümeni seçer; encümen, kendi arasından reisi seçer. Belediye seçimleri çok daha hareketli ve patırtılı geçer. Reis namzetlerinin işi, encümeni tavlamaktır. Hatırlı ve güçlü kişiler olan âzâların gönlünü yapmak hem kolay, hem de zordur.

Belediye seçimleri 1963’te umumi reye bağlandı. Halk, hem encümeni, hem de reisi seçmeye başladı. Belediye seçimlerinin eski havası kalmadı. 1984’de İstanbul, Ankara ve İzmir’de büyükşehir belediyesi kuruldu.


Edirne Belediyesi

Namlı Reisler

Sultan II. Mahmud zamanında ihtisap ağalığı yapan Osman Bey ve hikâyeleri çok meşhurdur. 1858-1862 arasında 2 defa ihtisab nâzırı olan Hüseyin Bey, Pertevniyal Vâlide Sultan’ın kethüdâsı idi. Esnaf ve kavaslar üzerindeki otoritesi ile tanınır. Çarşıda kol gezdiğinde, esnafın eli ayağının birbirine dolaştığı; vukuat jurnallerini çarşıda okutup, oracıkta ceza verdiği anlatılır.

Server Paşa zamanında (1868-1870) atlı tramvaylar hizmete girdi; Taksim Bahçesi açıldı; Türkçe tiyatrolar oynanmaya başlandı. İstanbul, Avrupaî bir şehir manzarası kazandı.

Sultan Hamid devrinde uzun zaman (1881-1890) şehreminliği yapan Mazhar Paşa, artık modern manada ilk belediye reisi sayılır. Rıdvan Paşa zamanı (1890-1906) kolera salgınına rast geldiği için sıhhi işlere ehemmiyet verildi. Bu reisin bir Kürt fedaisi tarafından herkesin gözü önünde öldürülmesi devrin acaip hâdiselerindendir.

Hâzım Bey, modern itfaiye teşkilatını kurmuştur. Faytoncular ve sırıkla sakatat satan ciğercilerin korkulu rüyası Ziver Bey’in adı bir semtte yaşamaktadır. Operatör Cemil Paşa (1912-1914) bahçe ve meydan işlerine meraklıydı. Paris’te gördüğü şekilde meydan yapmak için, Ayasofya ile Sultanahmed arasındaki mahallenin yanıp kül oluşuna müdahale etmediği meşhurdur.

İsmet Bey zamanında (1914-1915) iaşe zorluğu doğdu; bu vesileyle esnaf güçlendi. İttihatçılar belediyeyi, esnafla işbirliği yaparak kendilerini destekleyen bir burjuvazi meydana getirmek üzere kullandı. Bu devirde, Sultan Hamid zamanı aksine, belediye reisleri de, vali ve nâzırlar gibi çok kısa müddet başta kalmıştır.

Cumhuriyet devrinin ilk reisi İzmirli Haydar Bey (1923-24), tanzim satışını kurdu. Bursalı operatör Emin Bey zamanında (1924-27) Yıldız Sarayı kumarhane yapıldı. Sakızlı Muhiddin Üstündağ uzun zaman başta kaldı (1928-38); belediye gelirlerini Yalova hamamlarına aktarmakla suçlandı.

Kerküklü tabip Lütfü Kırdar (1938-49), Taksim Kışlası’nı yıktırdı, Emirgan Parkı’nı, Florya plajını, Levent mahallesini, Harbiye Spor ve Sergi Sarayı’nı, Açıkhava Tiyatrosu’nu yaptırdı; Dolmabahçe Sarayı’nın bir kısmını yıktırıp buraya stadyum kondurdu.

Kısa boyundan dolayı “Mini mini valimiz, ne olacak hâlimiz” tekerlemesine sebep olan Eskişehirli asabiyeci Fahreddin Kerim Gökay zamanında (1949-1957) İstanbul’un tarihî hüviyeti çok sarsıldı; Haliç sanayiye açıldı.

Edirneli Haşim İşcan (1964-68), halk tarafından seçilen ilk belediye reisidir. Çoğu tabip olan reislerin bazısı imar ve temizlik hareketiyle, bazısı yolsuzluk, susuzluk ve yığılan çöplerle hatırlanmıştır. Bazı reisler bir şekilde iz bırakmış; bazıları sessiz sedasız gelip geçmiştir.